|
Türklerin Ata Dini: Kamcıllık (Şamanizm) (BÜYÜK ARAŞTIRMA)
DEDE - ŞAMAN
Anadolu’da dede olmanın temel koşulu dede soyundan gelmektir. Şamanlarda da durum aynı idi. Gerek dedelik gerek şamanlığın soydan gelme dinsel özelliği dışında, seçiliş şekilleriyle, kıyafetleriyle, gördükleri hizmetlerle ve kendilerine gösterilen sevgi ve saygıda, bu denli zaman aralığına rağmen aralarında şaşırtıcı benzerlikler bulunmaktadır : Dedeler de şamanlar gibi tamamen hafızaya dayalı zengin halk şiirini, nefesleri, duaları ve sözlü halk geleneğini nesilden nesile aktaran iletişim organları gibidirler. Şamanlar gibi dedelerin de hastalıkları iyileştiren olağanüstü güçleri olduğuna inanılır. Şaman kendi çocukları arasında samanlığa en çok ilgisi olanı seçer ve geleceğe dayalı gizli bilgiyi de vererek yetiştirir. Bu durum aynen Anadolu Aleviliği’nde dede yetiştirme biçimine taşınmıştır. Şaman giysisindeki özellikler Bektaşi giysilerine de yansımıştır. Şamanlar ( kamlar ), tanrılar ve koruyucu ruhlar için arak (rakı) saçı saçarlar, bu kansız kurban sayılırdı. Alevi ve Bektaşi tarikatlerinde de içilen içkiye “içki”, “rakı”, “şarap” denilmeyip, şaşmaz bir kural olarak tolu ya da dolu denilmesi ve içilen içkinin dem anlamına gelmesi benzerlik nedenlerini aydınlatmaktadır.
Türkler’in İslamiyeti kabulünden bugüne yaklaşık on asır geçmesine rağmen bugün, günlük yaşamımızdaki birçok kültürel, sosyal öğe İslamdan önceki izlerini taşımaktadır. Şimdi bunlardan bazılarını ele alalım :
İÇKİ İÇİLMESİ
Sadece düğün, tören, şölen gibi kutlamalarda değil, ayinlerde de içki içilmesi eski Türk kültüründe çok yaygındır; kutlamanın, ayinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Şaman ayinlerindeki dinsel toplantılarda içilen kımız, şarap v. s. bugün Anadolu’da bazı dinsel içerikli toplantılarda varlığını “dem” olarak sürdürmektedir.
MEZARTAŞI
Bu adet eski Türk ve Orta Asya, Mezopotamya kültürlerinden kalmadır. Arap -İslam ülkelerinde mezar taşına rastlanmaz. Mezarlara taş dikilmesi ve onun adeta bir güzel sanat haline gelmesi İslam coğrafyasında sadece Anadolu’da vardır ve Türkler’in “Atalar Kültü”ne dayanır. Mezarlar çok temiz ve bakımlı tutulur, süslenir, çiçeklenir. Ruhun ölmezliğine inanıldığı için “ölüm” kelimesi yerine “dünya değiştirdi”, “göçtü”, “don değiştirdi”, “hakka yürüdü” gibi terimler kullanılır.
MUM YAKILMASI
Mum yakılması ve ateş yakılması da eski Türk inançlarındandır. Bunun kökeni ateşin kutsal sayıldığı döneme dayanır. Ateşe, suya, taşa, türbeye dua edilmesi buralardan medet umulması eski inançlardan kalmadır. Anadolu’da yatır, türbe, dergah, kutsal taşlar, mezar v. b. ziyaretlere giden insan sayısı bir hayli fazladır.
BEZ BAĞLANMASI, PAÇAVRA BAĞLANMASI
Halen yatırlara, bazı ağaçlara ve kutsal sayılan yerlere bez veya paçavra bağlamak, bu yolla adakta bulunmak inancı sürmektedir. Bu inanç ta eski Türkler’in şamanın davuluna bez veya paçavra bağlanması yoluyla adakta bulunmak, dilemek gibi kansız kurban sayılan inanç ve geleneklerdendir.
GÜNEŞ’E, AY’A NİYAZ
Anadolu’da orta yaşın üzerindeki insanların çoğu, güneşin ve ayın ilk görülmesi sırasında, ya da ay hilalken niyaz eder, dua ederler, kutsarlar. Bunlar İslam da yoktur. Eski Türk inancı olan Göktanrı (Kök-tengri) inancından kaynaklanmaktadır. Akarsuların, kaynakların, göllerin, bazı ağaçların kutsal sayılması onların kesilmemesi doğa inançlarından kalmadır. Eski Türklerin Yer-su (yar-sub) kutsallarıdır.
MEVLİT OKUTULMASI
Mevlit okutmak, Kur-an’ı müzikle okutmaktır. Süleyman Çelebi’nin eserleri, Kur-an’ın ayetleri, Hz. Muhammet ve Hz. Ali’nin hayatının müzikle okunması İslam da yoktur. Bu gelenek, eski Türk inançlarından kaynaklanmaktadır. Şamanlıkta müziksiz ayin yapılmazdı. Ayinde, Şaman davulu, tefi veya kopuz olmadan şaman töreni olmazdı.
KÜMBETLER
Anadolu’da yaygın mimari yapılardan biri kümbetlerdir. Bunların mimarisine dikkat edilirse, karşıdan çadıra benzemektedirler. Yani göçebe kültürü olan “çadır’ın mimariye taşınmasıdır. Bu kümbetler aynı zamanda, Gök-tanrı inancından gelen gök kubbelerdir. Göğün mimariye “gökkubbe” olarak taşınmasıdır. Renk verilirken de, kubbelerin gökyüzünü andıran kısmı mavi olur. Bunun da, İslam öncesi Gök-Tanrı inancının mimariye yansıması kabul edilmektedir.
EŞİĞİN KUTSALLIĞI
Kapıdan içeri girilirken eşiğe basılmaması da eski Türk inancından (Şamanizmden) kalma bir inanıştır (semboldür). Eşik kapıdır. Kapı ise yeni bir dünyaya açılmaktadır. Bu nedenle saygındır, kutsaldır. Anadolu, Balkanlar ve Türkistan’daki din büyüklerinin yattığı yatırlar kitleler tarafından ziyaret edilirken eşikleri niyaz edilir, o kapıdan şefaat beklenir. Anadolu’da evlenip yeni evine giren gelin, yeni evine (yeni hayata) girerken evin eşiğini niyaz edip eve öyle girer.
HALI - KİLİM DESENLERİ
Şamanın üzerine giydiği giysiye yılan, akrep, çiyan, kunduz v. s. yabani - zazarlı hayvan şekilleri çizerek onların kaçırılacağına inanılırdı. Bugün Anadolu’da Türkmen köylerinde dokunan halı, kilim gibi örgüler şaman giysilerinden aynı izleri taşımaktadır. Türkmen halı ve kilimleri üzerindeki akrep, yılan, kırkayak gibi hayvan resimleri, eski Türk inanış ve geleneklerinden kalma özelliktir. Bunun amacının zararlı olan resimdeki hayvanları kaçırmak olduğu kabul edilmektedir.
NAZAR
Anadolu’da halk arasında “nazar” olgusu çok yaygın bir inançtır. Bazı insanların olağandışı özellikleri olduğu ve bunların bakışlarının karşılarındaki kimselere rahatsızlık verdiğine, kötülük yaptığına inanılır. Bunun önüne geçmek için “nazar boncuğu”, “deve boncuğu”, “göz boncuğu” v.s. takılır. Nazar olgusu da eski Türk inançlarındandır. Yine, istenmeyen bir olay duyulduğunda tahtaya el ile tokmak gibi üç kere vurulması da, kötülükten korunmak, kötü ruhların duymasını önlemek amacına yönelik eski bir şaman inanışıdır.
|