|
Burcunuz nedir başbakanım?
HÜLYA AVŞAR - Günlük hayatta telefonla konuşma olanağınız var mı?
BAŞBAKAN – Tabi o kesinlikle var. Onunla, baba, anne o hasretimizi sürekli gideriyoruz.
HÜLYA AVŞAR - Aynı zamanda bir babasınız.
BAŞBAKAN – Babalığı unutamazsınız. Bakın babalığın hakkını veremeyen milletle bütünleşemez. Anneliğin hakkını veremeyen milletle bütünleşemez. Önce bir aileyi kendi içinizde kurabiliyorsanız, milleti güçlü kılabilirsiniz. Eğer kendi içinizde bunu kuramıyorsanız, milleti güçlü kılamazsınız. Çünkü millet aslında en büyük ailedir.
HÜLYA AVŞAR - Tabi ki... Kızlarınız sizinle özel konularını paylaşabiliyorlar mı? Babacım, derste böyle bir problem yaşadım. Bir arkadaşım bana bunu söyledi. Ya da hocam bana böyle söyledi, yada bir yere gitmek istiyorum gibi problemlerini anne ile mi paylaşıyorlar, yoksa direkt size gelip de...
BAŞBAKAN – Ağırlıkla anne ile ama, zaman zaman benimle de paylaşırlar. Özellikle mesela farklı bir ülkeye gidecekse, beni muhakkak haberdar eder. Baba böyle böyle, ben filanca filanca arkadaşımla, filanca ülkeye gidebilir miyim? Tabi bir şeyi bir kenara koyamayız. Ayrı oluş sebebiyle içimizde o hasret, o özlem vardır.
HÜLYA AVŞAR - Şimda artık büyümüşler. Allah hepsinin yolunu açık etsin. Başbakan olmasaydınız hangi mesleği tercih ederdiniz?
BAŞBAKAN – Şimdi tabi onu düşünmem artık mümkün değil. Artık Başbakan olduk, başbakanlığın hakkını veriyoruz. Belediye başkanlığı yaşadık, ekonomik alanda mesafe aldım. Dolayısıyla artık siyasetin içinde de bu iş geliştiğine göre, İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanlığını yaptım, İstanbul gibi bir şehirde bunu yaptım. Ve o dönemin bütün kamouyu araştırmalarına bakıldığı zaman, belediye başkanlığı dönemimin İstanbul'da başarılı olduğunu herkes teyit ediyor. Zaten o bizim için siyasette çok önemli bir sıçrama tahtası oldu ve siyasette de şu anda ilk dönemde 16 ayda iktidara gelen bir parti olduk. Ve 16 ayda iktidara gelen bir parti olarak 34.4 oyla parlamentonun yüzde 65 milletvekilini almak suretiyle iktidar partisi olduk ve ardından kısa bir süre sonra da yerel seçimler oldu ve orada da yüzde 42 oy aldık. Bu tırmanma halk nezdinde bir şeyi gösteriyor. Demek ki bir memnuniyet var. Daha sonra 22 Temmuz, 22 Temmuz'da yüzde 47'le yükseliş devam ediyor. Halkın merkezi seçimde de yine AK Partiye itibarı, itimadı bir gerçeği ortaya koyuyor. Bizim bundan sonraki sürece yönelik olarak, şahsımla alakalı bir konuda bütün bu edindiğim tecrübeleri milletime bir defa başbakan olarak sürdürmek. Tabi ki buralar bizim için kalıcı noktalar değil. Halkım bize bu görevi verdiği sürece biz buradayız. Halkım bizi buradan emekli ettikten sonra...
HÜLYA AVŞAR - Ama artık halkta değil galiba top...
BAŞBAKAN – Şimdi tabi ben topun her zaman halkla olduğuna inanan birisiyim. Siyasette topu kimse halkın elinden alamaz. Her zaman için oradadır o. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyerek yola çıktık. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün en zor anlarında bile gelip dayandığı kapı, Türkiye Büyük Millet Meclisi olmuştur. Oradan çıkarmıştır kararı. Ve burada da halkın verdiği yetkiyi ancak halk alır. Halktan başkası alamaz.
HÜLYA AVŞAR - Kapatılma konularına geldiğimiz zaman halkın yapabileceği birşey...
BAŞBAKAN – Bunların hepsi ayrı ayrı konular ama. Ben bunu biliyorsunuz çok farklı yaşayan insanım. Biliyorsunuz, şiir okudum, ki bu şiir Talim Terbiye Kurulu'nun Milli Eğitim Bakanlığı'nın tavsiye ettiği kitaplarda olan bir şiirdi. Bununla hakkımda çıkarılan suçlama belliydi. İçeri girdim, çıktım ve gazetelerin o zaman attığı başlık. Muhtar bile olamaz demişlerdi. Ama biz kararlı bir şekilde yolumuza devam ettik. Muhtar bile olamaz dedikleri insan, geldi bu ülkede başbakan oldu. Şu anda ben başbakan olarak hizmetimi sürdürüyorum. Benim yolum hizmet yolu. Size değişik şeyler yapabilirler, ama benim abdestimden şüphem yok ki, namazımdan şüphem olsun. Ben bu noktada kendime ve arkadaşlarıma inanıyorum ve güveniyorum. Hatalar olur, yanlışlar olur ayrı mesele. Ama bizi yapmadığımızla bu nokta değerlendirmek, çok yanlış olur. Onun asıl değerlendirmesini kim yapar, halk yapar.
HÜLYA AVŞAR - Evet ama sonra devreye girer diyorsunuz...
BAŞBAKAN – Şüphesiz. Er veya geç döner gelir, gene hak yerini bulur.
HÜLYA AVŞAR - Biz üretiyor muyuz peki?
BAŞBAKAN – Üretiyoruz tabi.
HÜLYA AVŞAR - Üretim bence biraz problem...
BAŞBAKAN - Hayır, hayır üretiyoruz. Çok çok da bu konuda başarılıyız. Biz eskiden tarım ürünü satardık. Artık Türkiye tarım ürünü satmayı falan çok geride bıraktı. Şimdi sanayi ürünlerinde Türkiye çok ciddi oranlara yükseldi. Artık yüzde 60'lar civarında sanayi ürünleri satan bir ülke durumuna geldik. Gelirimizi buradan elde ediyoruz.
HÜLYA AVŞAR - O konuda yatırım var mı peki?
BAŞBAKAN – Tabi sürekli bu yatırımlar artıyor. Bakın bizim gerek geçen yıl, gerekse evvelki yıl, mesela rakam 20 milyar dolarla, 22 milyar dolara çıktı. Doğrudan yabancı sermayenin Türkiye'ye girişinde. Biz gelmeden önce yıllık Türkiye'ye giren küresel sermaye 1 milyar dolar civarındaydı. 10 yıl geriye gittiğimizde. Ortalama 1 milyar dolar.
Ama bu sürekli tırmandı, tırmandı, tırmandı ve bu yıl hariç 22 milyar dolara kadar çıktı. Şimdi Türkiye bir fırsatlar ülkesi oldu, bir yatırım ülkesi oldu. Şimdi tabi zaman zaman bu söylenen peşkeş çekiliyor, şu oluyor bu oluyor. Bakın samimi olarak söylüyorum, bizim devletin işletmiş olduğu fabrikalar noktasında devlet, bu fabrikaları işletirken çoğu bunların zarar ediyordu. Ve bu zarar eden fabrikaları ya tamamen kapattık, başka birimlere devrettik. Bunlar ne olmuştur.
Ya üniversite olmuştur, ya okul olmuştur, ya hastane olmuştur, farklı bakanlıklar buraların alanlarını değerlendirmişlerdir. Veya bunları biz özel sektöre satmışızdır. Peki özel sektöre satınca bu niye peşkeş oluyor. Özel sektör bunu aldığı zaman burada yine bir tesis işletiyor ama, özel sektörün bir gayreti var. Nedir o? Sürekli günceller, neyi teknolojiyi günceller.
Yani 10 yıl geride, 20 yıl geride kalmaz. Dünyayı rekabet edeceği için takip etmek durumunda. Ve oradan son teknolojiyi alır, belki ikinci elden alır ama alır. Bunu almak suretiyle de tabi ki, üretimini sürekli olarak arttırır. Bakın bizim tekstilde konfeksiyonda şu anda bizde bir durgunluk var. Niye bir durgunluk var biliyor musunuz?
HÜLYA AVŞAR - Merak ediyorum.
BAŞBAKAN – Bunun tek sebebi var. Eskiden biz tekstilde, diyelim ki bir fabrikada 500 kişi çalıştırıyorduk. Şimdi aynı fabrikada biz 50 kişi çalıştırıyoruz. Niye teknolojiyi aldı, 500 kişininin yaptığı işi şimdi 50 kişi ile yapıyor.
HÜLYA AVŞAR - İnsanlarımız ne oluyor?
BAŞBAKAN – İşte ona geleceğim. Maliyeti ne yaptı, düşürdü. Eskiden emek yoğun çalışılıyordu, şimdi teknoloji yoğun çalışıyor. Peki niye acaba bir durgunluk var. Dünya piyasalarında malum. Çin salgını dedikleri olay. Bu tabi ki özellikle iplik üretimini vs. vurmak suretiyle burada bizim maliyetimiz yüksek kaldı. İster istemez dünya piyasalarındaki rekabetimizi de olumsuz etkiledi.
Ama buna rağmen, şu anda tekstilde konfeksiyonda arkadaşlarımız, tüm bu noktadaki üreticimiz mücadelesini kararlı bir şekilde sürdürüyor. Biz de tabi, kendileriyle görüşmelerimizde taleplerini sorduğumuzda, KDV'yi şuradan şurayaindirebilirseniz bu bizim için isabetli olur dediler. Biz de kalktık yüzde 18 olan KDV'yi, kalktık yüzde 8'e indirdik. Bu tür destekleri verelim istedik. Ve özellikle 49 tane teşvik bölgemiz var.
Bu teşvik bölgelerinde onlara yardımcı olduk. Neydi bunlar, araziyi bedavaya verdik, vergide muafiyet getirdik, enerjide yüzde 50 indirim sağladık. SSK primlerini ciddi manada düşürdük. Bundan sonra bu yıl içerisinde Ekim zannediyorum, yüzde 5 gibi bir kolaylığı yine kendilerine bu noktada sağlayacağız.
Bütün bu adımları atmamızın sebebi şu. Özellikle Türkiye gerçekten yatırım yapan, üreten ve dünya pazarlarıyla da ciddi manada rekabete giren bir güce kavuşsun. Ve şu anda biz bunu görüyoruz. Çünkü 120 milyar dolara dünyaya kapalı bir Türkiye olsaydık biz ulaşamazdık. Dünyaya açık oluşumuz bize bunu getirdi. Şimdi Amerika'ya düşman olmak sizi bir yere taşımaz. Rusya'ya düşman olmak sizi bir yere taşımaz, siz eğer güçlüyseniz o zaman kalkar rahat rahat konuşursunuz. Ve biz şimdi güçlüyüz.
HÜLYA AVŞAR - Peki insanlarımız? Teknolojiden dolayı işsiz kalan insanlarımız için ne düşünüyorsunuz?
BAŞBAKAN – Göreve geldiğimizde bakın şunu söyleyeyim, yüzde 10.9 oranında bir işsizimiz vardı. Şu anda yine bu oranda. En azından yeni artan nüfusu iş sahibi yapabildik. Azaltamadık, bunu kabul ediyorum. Ama iş sahibi yaptık. Bir nüfus artıyor bizim devamlı.
HÜLYA AVŞAR - Azaltamadığınızı kabul ediyor olmanız, hoş bir şey.
BAŞBAKAN – 70 milyon nüfusumuz var ama işsizlik dünyada tüm ülkelerin sıkıntısı. Avrupa ülkelerinin de sıkıntısı. Hepsinin sıkıntısı. Çünkü teknoloji ilerledikçe, az önce söylediğim gibi, emek yoğun durum ortadan kalkıyor. Maaliyeti de düşürüyor. Şimdi teknoloji maliyeti düşürünce, ne yapıyor yatırımcı tabi ki teknolojiye gidiyor.
Öyle yerler var ki 10 kişiyle yapıyor işini. Ama daha önce bunlar 100 kişiyle, 150 kişiyle yapılıyordu. Şimdi koyuyor makinayı, bakıyorsun bir taraftan karton veriyor, öbür taraftan poşetlenmiş olarak her şeyiyle mamülünü alıyor. Bu noktaya geldik. Ve şu anda biz Amerika'ya buzdolabı satıyoruz, televizyon satıyoruz. Türkiye bu noktaya geldi.
HÜLYA AVŞAR - Bunların hepsini aslında biliyorlar, biliyoruz.
BAŞBAKAN – Bazı şeyler halkın gözünden malesef kaçırılıyor.
HÜLYA AVŞAR - Bence sizin iki tarafınız var. Gerçekten bu detaylar var. Bu tarafa dönüyoruz, gerçekten helal olsun. Başbakanımız bizi yurt dışında da, her yerde de bizi bizi her yönden ticari anlamda, kılık kıyafet ve fizik. Biliyorsunuz sizi çok yakışıklı buluyor herkes.
Bu tarafa dönüyoruz. Bu sefer hani, o meseleye gelmek için söylemiyorum. Artık hepimiz sıkıldık. Başörtüsü meselesi çıkıyor. Hayda.. Şimdi başbakanımız bunu niye yaptı diyoruz. Çünkü siz iktidara geldiğinizden beri, gerçekten sizi takdir eden, bir taraftan da yeren kesimler.
Ama takdir edenler daha çok olmak kaydıyla, son derece tek bir çizgide kabul ettik hepimiz. Ama bir anda başörtüsü çıkınca, sizi bence engelleyen detaylar bunlar. Gündem bir anda farklı bir şeye geliyor. O anda sizin yurt dışına buzdolabı, televizyon satacak noktaya getirdiğinizi göremiyor insanlar.
Çünkü çalışmayan insanlarımızın ve ev hanımlarımızın ilgilendiği konu başka oluyor. Bunu acaba ayırt mı edemiyoruz? Ya da zamanlamada mı bir hata yapıyoruz. Bir şeyleri ispat ettikten sonra halkımıza, sonra mı acaba gündeme getirseydik diye mi düşünüyorum? Böyle bir eksiklik hissediyor musunuz?
BAŞBAKAN – Şimdi Hülya hanım bakın bu konu, öyle zannediyorum ki sizler için de bir özgürlükler konusu.
HÜLYA AVŞAR – Evet
BAŞBAKAN – Bizim nezdimizde açık-kapalı ayırımı diye bir şey söz konusu değil. Fakat başbakanlık konumuna gelmiş bir insan olarak. Size bu konuda bir soru, hele hele yurt dışında yabancı gazeteci tarafından sorulduğunda, siz hayır ben bunun cevabını vermiyorum diyemezsiniz. Kaldı ki bunun cevabı ilk defa orada verilmedi. Bunu çok kez konuştuk. Orada sorulan bir soru ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak ben de orada her zaman verdiğim cevabı verdim.
HÜLYA AVŞAR - Simge olarak...
BAŞBAKAN – Daha önce verilmiş olan bir cevap. Bu konuda bu kelimelere takılıp kalma olayı, ne yazık ki bazı niyet itibariyla dürüst davranmayan bir anlayışın gereğidir.
HÜLYA AVŞAR - Evet ama, çok açıksınız. O yüzden diyorum.
BAŞBAKAN – Şimdi bu noktada bir defa ben ülkemde, hiçbir zaman böyle bir ayırımın tarafı olmadım ki. Benim için ülkemde başı açık hanım kardeşimle, başı örtülü hanım kardeşim hiçbir zaman, böyle bir sıkıntısı olmasını istemem. Bunun da teminatıyız. Nerede teminatıyız? Partimin bir defa bütün kadın kollarının içerisinde çalışan başörtülü bayanlar da var, başı açık bayanlar da var.
HÜLYA AVŞAR - Var mı?
BAŞBAKAN – Ne demek...
HÜLYA AVŞAR - Bilmiyoruz... Ben herkes adına soruyorum.
BAŞBAKAN – Ne demek.Siz bilmiyorsanız ben buna iyice üzülürüm. Hele hele bir medya mensubu olarak çok üzülürüm.
HÜLYA AVŞAR - Medya mensubu ben?.. Ben bir sanatçı olarak..
BAŞBAKAN – Hem sanatçı, hem medya mensubu.
HÜLYA AVŞAR - Sanatçı olarak karşınızda olmayı tercih ediyorum.
BAŞBAKAN – Sizin birçok yönünüz var.
HÜLYA AVŞAR - Hayır şu anlamda söylüyorum. Ben bir sanatçı olarak. Size bunları sormak istiyorum.
BAŞBAKAN – Şimdi ailemde...
HÜLYA AVŞAR - Bilmiyenler için soruyorum tekrar.
BAŞBAKAN – Çok teşekkür ediyorum.
HÜLYA AVŞAR - Ben biliyorum.
BAŞBAKAN – Aynı şekilde ailemde de var.
HÜLYA AVŞAR - Öyle mi?
BAŞBAKAN – Örtülüsü de var, açığı da var.....
|