|
AK PARTi Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan'ın grupta yaptığı konuşma(17.06.2008)
Değerli Arkadaşlar
Milletimizin yüreğini kabartan bu milli takım başarısından ülkeye hizmeti şereflerin en büyüğü bilen bu kadroya geçersek şunu söyleyebilirim:
Evet, bizim siyasetten tek muradımız milletimizin sevincini büyütmektir.
Milletin sevincini kursağında bırakmak isteyenler, varsın bildikleri yolda değerli arkadaşlar devam etsinler.
Yeter ki biz, milletimizin bir arada yaşama iradesini güçlendirmeye devam edelim.
Yeter ki biz, 70 milyon olduğumuzu unutmayalım.
Yeter ki biz, bu ülkenin bütün vatandaşlarının başını dik tutalım.
Bu ülkenin vicdanı olmayı başaran bir aydınımız merhum Cemil Meriç’in dediği gibi “Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye çalışan zavallılar” varsın güneşe çamur atmaya devam etsinler.
Değerli arkadaşlar,
Zira “onlar karanlığa o kadar alışmışlar ki yıldızlardan bile rahatsız oluyorlar.”
Her gelişmeye set çekmeye, her ilerlemeye çelme takmaya, her hayırlı işe engel olmaya alışanlar her zaman olacaktır.
Yangına körükle gidenler, kriz ve kaostan beslenenler, gerilimden başka bir siyaset tarzı bilmeyenler dün de vardı, bugün de var, yarın da olacaktır.
Ama unutmayalım ki, sağduyu sahibi milletimiz engin basiretiyle bu tür ayak oyunlarını, bu tür tahammülsüz girişimleri boşa çıkaracaktır.
Değerli Arkadaşlar,
Yaşadığımız süreci ve bu süreci detaylandıran hadiselerin anlamını iyi değerlendirmek ve demokrasimizi güçlendirecek bir siyasî tavrı korumak, bizim milletimize karşı mükellefiyetimizdir.
Dolayısıyla bizler ülkemiz için neler yapmamız gerekiyorsa bunun adımlarını atacağız ve bileceğiz ki her attığımız adımda ülkemiz bir şeyler kazanmalı. Eğer attığımız adım ülkeye bir şeyler kazandırıyorsa eyvallah, ama kaybettiriyorsa biz o adımdan anında vazgeçebilmeliyiz.
Bizler bu anlayışla Türkiye için hayati anlamlar taşıyan süreçler yaşadık.
Bizler 1950’den bu yana Türkiye olarak, demokrasi istikametinde hatırı sayılır bir mesafe aldık.
1950-1980 arasında üç kez kesintiye uğrayan demokrasimiz, 1983’ten sonra Türkiye’nin dünya ile irtibatının yoğunlaşmasının da etkisiyle yeniden güçlenme eğilimine girmiştir.
1990’ların ikinci yarısından sonra Türk demokrasisinde gözlenen gerileme trendi, 2002 seçimleri ile son bulmuştur.
2002 yılı sonunda iktidara gelen Ak Parti hükümeti, kapsamlı bir demokratikleşme hareketini başlatmış, Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefine sahip çıkarak Türk demokrasisini evrensel standartlara yaklaştırmıştır.
Türkiye, kendine özgü bir demokrasiden evrensel normlara uygun bir demokrasiye geçiş iradesini güçlü bir şekilde ortaya koymuştur.
2002 sonrası dönemin en önemli hususiyeti, demokrasi talebinin gerçek mânâda toplumsal bir talebe dönüşmesi ve partimizin de bu talebi taşıma iradesini cesaretle gösterebilmesidir.
Değerli arkadaşlarım;
Şüphesiz ki şu anda yaşadığımız süreç çok tartışılacak bir süreçtir. Ve bu sürecin bedeli muhakkak tartışılacaktır, geçmişte olanların tartışıldığı gibi.
Türk demokrasisinin ve hukuk sisteminin tarihi serüveni açısından kritik bir önemdedir.
Dün bildiğiniz gibi esas hakkındaki cevabımızı da Anayasa Mahkemesi’ne verdik. Niye bu kadar süratle çalışarak bunu yapıyoruz? Bütün arzumuz temennimiz şudur: Ülkemiz ne siyasette ne ekonomide kaybetmesin. Ülkemiz bir bulutlu havanın doğurduğu yapıda geleceğe yürümesin. İstiyoruz ki ülkemiz önünü görsün. Ülkemize dışarıdan yaklaşanlar da ülkemizi net görebilsinler.
Zira ülkemizdeki sıkıntılı bir süreç, bilesiniz ki ülkemizin dış dünyadaki itibarına da gölge düşürmektedir. Onun için tabi ki bizlerin süreci hızlandırmak ve ülkemizin geleceği noktasında, gerek içerde gerek dışarıdaki yatırımcıların atacağı adımlara katkısının ve özellikle de Türk demokrasisinin, bu noktada yara almasına tahammülümüz yoktur.
Ak Parti olarak bu süreçte sağduyuyu elden bırakmadan, Türkiye büyüklüğünde düşünerek, ülkemizin selametini hesaba katarak hareket ettik, bundan sonra da aynı sorumlu davranışı yine sürdüreceğiz.
Temennimiz, Türkiye’nin en kısa sürede bu türbülanstan çıkması, çağdaş uygarlık yürüyüşünü aynı kararlılıkla ve güç kaybetmeden devam ettirmesidir.
Değerli Arkadaşlar,
Bu noktada, üzerinde çok durulmayan, ancak Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz açısından tehlike arz eden bir hususa işaret etmek istiyorum.
Bu süreçte bir kısım çevrelerin yürüttükleri propaganda, demokrasimizi ve hukuk devleti normlarımızı gelişmiş evrensel standartlardan uzaklaştırmaya, kendine özgü bir mahiyete büründürerek sığlaştırmaya yöneliktir.
Çağdaş demokrasinin yerleşmesini Cumhuriyetimizin temel ilkeleri açısından bir tehlikeymiş gibi yansıtılması kabul edilemez bir çarpıtmadır.
Cumhuriyet, laiklik, hukuk devleti gibi kavramlar demokrasiyi daha da güçlendirecek, demokrasinin olmazsa olmazı kavramlardır, ilkelerdir.
Türkiye’nin siyasî tarihi, bu kavramlar gerekçe gösterilerek demokrasinin zaafa uğratılmasının örnekleriyle doludur.
Türkiye, bu çarpık anlayıştan bir an önce uzaklaşmak zorundadır.
Cumhuriyet de, laiklik de, hukuk devleti de ancak demokrasi ile mümkündür.
Bu ilkeleri yaşatmak, öncelikle demokrasiyi yaşatmakla, milli iradeye dayandırmakla mümkündür.
Vesayet rejimi özlemcisi bir kısım siyasetçilerin, rejimin ilkelerini demokrasiyle çelişmiş ilkelermiş gibi göstermeye çalışmaları, bu ilkeleri çarpık biçimde yorumlayarak demokratik gelişime direnmeleri, esasen kendi ayrıcalıklı pozisyonlarını muhafaza etme çabalarının neticesidir.
Yapmak istedikleri şey, rejimin ilkelerini siyasî tartışma ve rekabetin konusu haline getirerek rejimin üzerinde sürekli bir kriz gölgesi oluşturmak ve bu yolla siyasetin toplum tarafından tanzimini engellemektir.
Ama bilinmelidir ki, ne Türkiye 1940’ların Türkiye’sidir ne de Dünya soğuk savaşın Dünyasıdır.
Bu millet reşittir, mümeyyizdir, azamî demokratik olgunluğa sahiptir.
Siyaseti toplumdan, halktan, milletten yalıtmak isteyen siyasi anlayışlar tarihin tozlu raflarında kalmıştır.
Ana muhalefet partisinin demokrasi konusundaki sabıkalı tavırları, Türk siyasetinin gelişiminin önündeki en büyük engellerden biridir.
Özellikle ana muhalefet partisinin gerilime endeksli siyaset tarzının milletimizin büyük bir kesiminde kabul görmesi, karşılık bulması asla mümkün değildir.
Değerli Arkadaşlar
AK Parti, Türkiye’ye çok çok önemli, gerçekten çok çok değerli bir dönem yaşatmıştır ve bu süreç aynı şekilde devam edecektir. Türkiye son beş yılda onlarca yılın ihmallerini gidermiş -işte az önce örneğini verdim- onlarca yılın sorunlarını hafifletmiştir.
Hizmet ve icraat kavramları yeniden siyasete hakim olmaya başlamıştır.
Değerli arkadaşlarım;
Özellikle geçenlerde açıkladığım ve inşallah şu anda uygulamasına başladığımız GAP Projesi, DOP Projesi, Konya Ovası Projesi ve bunlarla birlikte bölgesel projeler, bu ülkenin inşallah önümüzdeki yıllara ve çağa damgasını vuracağı atılımlar olacaktır, adımlar olacaktır. Ve şu anda bunun heyecanı bütün bu bölgeleri sarmıştır.
Biz, sorumlu ve sağduyulu siyaset tarzıyla yolumuza devam edeceğiz.
İnanıyoruz ki, milletimiz de AK Parti’nin sorumlu siyasetini desteklemeye, partimize güç vermeye, yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.
Bunu Sinop’ta gördük, bunu Bursa’da gördük kavurucu sıcağa rağmen. Bunu İzmir’de gördük kavurucu sıcağa rağmen. Orada on binlerce insanın, nasıl o sıcağa rağmen orada toplandığını görmek, bize zaten bu heyecanı veriyor.
Türkiye, her türlü sorunu aşacak büyüklüğe, her türlü zorluğu giderecek ferasete sahiptir.
Sözlerimi burada bitirirken hepinizi en içten duygularımla selamlıyor, başarılı bir yasama haftası diliyorum. Bütün konuklarımıza selamlar sevgiler saygılar.
Kaynak: akparti.org.tr
|