|
AK PARTİ GRUP TOPLANTISI (24 HAZİRAN 2008)
Saygıdeğer konuklar, değerli milletvekili arkadaşlarım
Değerli Dostlar,
Sizleri en kalbi duygularımla selamlayarak sözlerime başlıyorum.
Milletimizin tatlı bir heyecanla beklediği yarı final karşılaşmasının arifesinde sizlerle bir araya gelince söze futbolla başlamak, milli takımımızla başlamak adeta kaçınılmaz oluyor.
Çünkü şu anda Türkiye’nin her yerinde, gurbetçilerimizin yaşadıkları ülkelerde, kalbi bizimle birlikte atan dost ve kardeş coğrafyalarda bu heyecanı, bu coşkuyu herkesin yaşadığını görüyoruz.
Avrupa Futbol Şampiyonası’nda milli takımımızın bugüne kadar yapmış olduğu mücadele, almış olduğu sonuçlar geçen hafta da ifade ettiğim gibi her türlü takdirin üzerindedir.
Türk milli futbol takımının tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonasında yarı finale yükselmesi büyük bir mutluluktur, ancak bizi daha çok sevindiren, Türkiye’nin mücadele azmiyle, galibiyete yönelik güçlü inancıyla, kararlılığıyla isminden söz ettirmesi, gündeme oturmasıdır.
Milli formayı taşıyan evlatlarımızın maçın son saniyesi tamamlanıncaya, son düdük çalıncaya kadar sürdürdükleri olağanüstü mücadele, bütün dünyaya anlamlı bir mesaj vermiştir.
Biliyorsunuz Hırvatistan ile oynanan çeyrek final maçının heyecanını Viyana’da futbolcularımız, teknik heyetimiz, Türkiye’den ve dünyanın her köşesinden gelen taraftarlarımızla birlikte yaşadık.
Bu tarihi maçı, futbol tarihinde örneğine rastlanmayan bu büyük mücadeleyi unutmamız mümkün değildir.
Hem teknik heyetimiz, hem sporcularımız, hem federasyon yetkililerimiz orada Türkiye’nin de ötesine taşan, aynı duyguda buluşan, aynı hissiyatı paylaşan çok daha büyük bir coğrafyayı temsil ettiklerinin bilincinde hareket ettiler.
Türk milli takımının bu turnuva boyunca ortaya koyduğu performans, bugüne kadar herhangi bir uluslar arası spor organizasyonunda görülmemiş bir inancın, bir direncin, bir bilincin eseridir.
Bu performans, özelde futbol, genelde spor hakkında kafa yoran, fikir üreten, sonuçlara ulaşan zihinleri, her şeyi yeni baştan düşünmeye sevkedecek bir niteliğe, bir farklılığa sahiptir.
İnanıyorum ki, zor şartlara, büyük eksikliklere ve dezavantajlara rağmen maçlarını büyük bir inançla kazanan bu takım, dünya üstünde zorluklara rağmen başarmak zorunda olan bütün insanların adeta ilham kaynağı olacaktır.
Yarın ortaya çıkacak sonuç ne olursa olsun bugüne kadar ortaya koydukları mücadele için göğsünde ayyıldız taşıyan milli takımımızın her ferdine milletimiz adına, şahsım adına şükranlarımı sunuyorum.
Almanya karşısında milli takımımıza başarılar diliyorum. Biliyorum ki, yarın sadece 70 milyon insanımız değil, yüz milyonlarca dost ve kardeşimiz de takımımızı destekleyecek, takımımızın galibiyeti için dua edecektir.
Temenni ediyorum ki, yine başaracaklar, milletimizi yine sokaklara dökecekler.
Bu coşkuyu sadece ülkemizin şehirlerine değil, Avrupa’nın Asya’nın, Afrika’nın şehirlerine ve dünyanın hemen her köşesine de yayacaklar.
Kalbimiz, duygularımız, dualarımız onlarladır.
Ancak bir uyarıda bulunmadan da geçemeyeceğim.
Her zafer sonrasında bazı vatandaşlarımızın sözümona kutlama yaptığını düşünerek silaha sarılması büyük bir talihsizliktir, büyük bir yanlıştır, kabul edilemez bir durumdur.
Hiç kimsenin milletçe yaşadığımız böyle büyük bire coşkuya gölge düşürmeye, sevincimizi kursağımızda bırakmaya, bize böyle acılar yaşatmaya hakkı yoktur, olamaz.
Türk milleti galibiyeti sevinçle kutlamasını da, mağlubiyetten sağduyu içinde dersler çıkarmasını da iyi bilmek durumundadır.
Mutluluk anını, acı ve hüzne çevirmeye kimsenin hakkı yoktur.
Hiçbir sevinç, hiçbir zafer insan hayatından daha önemli değildir, olamaz.
Dünyadaki hiçbir başarının bir insanı kaybetmenin acısını dindiremeyeceğini herkes bilmek, anlamak zorundadır.
Hiç bir sevinç, coşku, şiddetin gerekçesi de mazereti de olamaz. Yasalarımız bunu suç saydığı gibi, böyle bir kabalık, hatta magandalık, insanlığa da sığmaz.
Ne milletimiz bu acıları hak ediyor, ne de anne-baba yürekleri bu acıları hak ediyor.
Bunu yapanlar kusura bakmasınlar; cehaletinizin, kabalığınızın bedelini bu millete ödetemezsiniz.
Böyle milli duyguları en güzel biçimde yaşayalım, yüreklere ateş düşürmeyelim, vicdanları kanatmayalım.
Bu yüzden yarın akşam yarı final maçından sonra ve inşallah Pazar günü final maçından sonra tüm vatandaşlarımın sağduyu içinde, yasalara saygı içinde, milletimizin karakterine uygun bir biçimde kutlama yapmasını özellikle rica ediyorum.
Değerli arkadaşlarım...
Viyana’ya adım attığımız ilk andan en son ana kadar gördüklerimiz, yaşadıklarımız, Türkiye’nin ne kadar büyük bir ülke olduğunu, nasıl aydınlık bir geleceğe doğru ilerlemekte olduğunu bize bir kere daha hissettirdi.
Her insanımızın gözlerinde o aydınlığı, o ışıltıyı, o inancı bir kere daha görmenin mutluluğunu doya doya yaşadık.
Bir kere daha inandık ki, bu ülkenin geçmişine yakışır zenginlikte bir geleceğe doğru çıktığı yolculuk, geriye asla döndürülemeyecek mukadder bir yolculuktur.
Bu ülkenin insanlarının kalplerindeki ülke sevdasını, medeniyet şuurunu, gelişme iradesini göremeyenler her zaman yanlış hesap içinde olurlar.
En zor zamanlarda, en ağır şartlarda şahlanıp ayağa kalkmak, hiçbir şeyden yılmamak, yorulmamak, sabırla, dirayetle hedeflerimize doğru yürümeye devam etmek bu milletin hamurunda var.
Ben bu ortak ruhu, bu duygu birliğini göğsünde ayyıldız taşıyan sporcularımızda da, 70 milyon vatandaşımızda da görüyorum. Geleceğe dair umutlarımı artıran da işte bu duygu birliğimizdir.
İsterdim ülkemden bazı anlayışı temsil edenlerin Avusturya sokaklarındaki o gurbetçilerimizin el ele omuz omuza nasıl bir dayanışma içerisinde olduklarını…
Bu tür sportif başarılar, milletimizin duygu birliğini perçinliyor, birlik ve beraberlik ruhumuzu güçlendiriyor.
Bu başarıdan mutlu olmamak, bu sevinci paylaşmamak mümkün mü?
70 milyon insanımız bu mutluluğun ortağıdır, bu başarıda pay sahibidir.
Büyük millet olmanın gereği böyle güçlü bir duygu birlikteliğine sahip olmak, tek yürek olarak çarpabilmektir.
İnşallah bu tür başarılar, birlik ve beraberliğimizi daha da perçinler, bizi birbirimize daha da yakınlaştırır, sevinçte ve tasada bir ve beraber olduğumuz gerçeğini hepimize daha iyi hissettirir.
Değerli arkadaşlar...
Biliyoruz ki, hiçbir başarı tesadüf değildir.
Her başarının altında büyük bir altyapı hazırlığı, ciddi bir donanım, disiplinli bir çalışma vardır.
2002 yılında bu yana hayatın her alanında yaşamakta olduğumuz değişimin bizi çok sevindiren göstergelerinden biri sportif alanda elde edilen başarılar ve spor altyapısı noktasında sağlanan büyük atılımdır.
Hükümet olarak spora büyük bir önem verdik, veriyoruz. Zira gençlerimizin kurtuluşu, gençliğimizin yanlış yollara düşmemesi, gençliğimizin kötü alışkanlıklar edinmemesi için bunu da önemli bir çıkış yolu olarak görüyoruz ve doğru istikamette gelişmeleri, kötü alışkanlıklardan, zararlı ortamlardan gençliğimizin korunabilmesi için sportif imkanların gelişmesini hayati önemde gördük.
Hedefimiz sporu yaygınlaştırmak, bir yaşama biçimi haline getirmek, her spor dalında dünyaya örnek olacak sporcular yetiştirmektir.
Bu amaçla; spor teşkilatımızı yeniden yapılandırma çalışmalarımız hızla devam ediyor.
Tesisleşmeye hız veriyoruz, Kayseri, Antalya ve Rize illerinde stat inşaatları devam ediyor.
Konya, Bursa ve birçok ilimizde de statların yapılma çalışmaları devam ediyor.
2010 Dünya Basketbol şampiyonası için, Ankara ve İstanbul’da 10 biner kişilik modern kapalı spor salonları inşa edilme çalışmaları devam ediyor.
Bu tesisleşme atılımının geçen zaman zarfında örneklerini verdik, aynı hızla devam edeceğiz.
Şehirlerimizde kapalı spor salonları, yüzme havuzları, atletizm pistleri, kısaca gençliğimizin ihtiyacı olan spor alanları ulaşılmaz olmaktan çıkacak.
Biliyorsunuz spor alanında önemli yasal düzenlemeler yaptık.
Spor Yönetimi’nin özerkleşmesi, sporda şiddetin önlenmesi ve Sponsorluk ile ilgili düzenlemeleri yasalaştırdık.
Spor Kulüplerinin birikmiş vergi ve sigorta borçları uzun süreli olarak yapılandırıldı.
Sporculara ödenen ücretlerden alınan vergilerde indirime gidildi.
Sporculara 38 yaşına kadar askerliklerini erteleme imkânı sağlandı, bu sayede kariyerleri kesintiye uğramasın istedik ve bunu da temin ettik.
Yine ülkesine hizmet eden başarılı sporcularımıza Devlet Sporcusu unvanı verilmesi konusunu dün Bakanlar Kurulumuzda görüştük, karara bağladık. Bugün bu konu genel kurulda da görüşülecek.
İnşallah 19–21 Kasım 2008 tarihlerinde 6. Spor Şurası toplanacak.
Spor teşkilatlarının yeniden yapılandırılması, Spor kültürü ve sporla eğitim, sporda sağlık ve sosyal güvenlik, engelliler ve spor, spor hukuku gibi konular bu Şura’da ele alınacak.
Bilindiği gibi ülkemiz son dönemde bir çok uluslararası spor organizasyonunu başarı ile gerçekleştirerek büyük takdir kazanmıştır.
Cumhuriyetimizin 100. yılına doğru giderken, 2020 yılında düzenlenecek Olimpiyatlara da bu çerçevede Türkiye’de ev sahipliği yapmak istiyoruz, bunun için gerekli çalışmalar çok yönlü olarak yapılacak, bu konuda da umutluyuz.
Bütün bu gayretler gençlerimizin çocuklarımızın önüne doğru örnekler koyabilmek, onları spora, sportif ruhun erdemlerine yönlendirebilmek içindir.
İnşallah Türkiye’nin genel gelişimi içinde önümüzdeki dönemde sportif alanda çok daha birleştirici, bütünleştirici, hepimizi sevince boğan başka başarılar, başka zaferleri de hep birlikte yaşayacağız.
Değerli arkadaşlarım...
Geçtiğimiz hafta içinde yurtiçinde ve yurtdışında yine önemli temaslarda bulunduk, önemli açılışlar gerçekleştirdik.
Milli maç vesilesiyle bulunduğum Avusturya’da, Avusturya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı ile ikili görüşmeler yaptık makamlarında.
Her iki görüşmede de Türkiye’nin Avrupa Birliği katılım sürecini değerlendirdik, Türkiye-Avusturya ilişkilerini ele aldık ve Avrupa Birliği’ne katılım süreciyle ilgili kararlılığımızı ifade ettik.
Kiminle görüşürsek, Birlik üyesi olsun ya da olmasın, Avrupa Birliği katılım sürecimizi, sürecin bölge ve dünya barışına, medeniyetlerin barışına katkılarını anlattık, anlatıyoruz.
Geçtiğimiz hafta yine, Trabzon ve Batman’da açılışlarda bulunduk.
Trabzon’da, Forum Trabzon Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nin açılışını yaptık.
Burası, 20’den fazla Avrupa ülkesinde faaliyette bulunan Multi grubunun ülkemizde başladığı 21 projeden biridir.
Bugüne kadar ülkemizde 3,5 milyar Avro’luk yatırım yapan Multi grubunun toplam yatırım hedefi 10 milyar Avro.
Açılışını yaptığımız Forum Trabzon Alışveriş ve Yaşam Merkezi, kendi alanında, Karadeniz bölgesinin en büyük yatırımı olma özelliğini taşıyor.
Dikkat ediniz, sadece Trabzon’da açılışını yaptığımız bu merkez, yaklaşık 2 bin kişiye istihdam alanı açacak.
Bu son derece önemli yatırımı Türkiye’ye, Trabzon’a kazandıran bu gruba şahsım ve milletim adına, Trabzon halkı adına tekrar teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz gibi her fırsatta ifade ediyoruz, diyoruz ki: “Uluslar arası yatırımlar bugün her ülkenin kalkınması için, istihdam için, üretim için, ihracat için çok büyük anlam, çok büyük önem ifade ediyor.”
Dünyanın her ülkesi, küresel yatırımları kendi ülkesine çekmek için kıyasıya bir mücadele veriyor.
Türkiye olarak biz de bu rekabetin içinde yer aldık ve çok şükür tarihi nitelikte başarılara imza attık.
Yine geçtiğimiz hafta Çarşamba günü, İstanbul’da, 18 uluslar arası şirketin üst düzey yöneticileriyle, 5’inci Yatırım Danışma Konseyi’ni gerçekleştirdik.
Önceki 4 toplantıda olduğu gibi bu toplantıda da başından sonuna kadar Konseyin başkanlığını yürüttüm ve toplantılar aynı kararlılıkla, aynı ciddiyetle devam etti, inanıyorum ki ülkemiz ekonomisinin kalkınmasında, gelişmesinde bu çalışmalarımızın çok farklı, çok anlamlı bir yeri var.
Şirketlerin yöneticilerini tek tek dinledim, eleştirilerini, önerilerini, tavsiyelerini not ettim, not ettik.
Önceki toplantılarda alınan kararları gözden geçirdik, mevcut durum değerlendirildi, geleceğe ilişkin önerilerini aldık.
Her bir yatırımcıdan duyduğumuz şu:
“Türkiye için istikrar ve güven çok çok önemlidir, istikrar ve güven devam ettiği sürece, Türkiye küresel yatırımları çekmeye de devam edecektir.”
Biz de Türkiye’deki yatırımlarımızı genişletmeye geliştirmeye devam edeceğiz. Bunu onlar söylüyor.
Her bir yatırımcı, Türkiye’nin küresel yatırımları çekmedeki başarısını hayranlıkla, övgüyle, takdirle dile getirdiler.
Değerli arkadaşlar,
Cumartesi günü ise Batman’da bir dizi açılış gerçekleştirdik.
Bildiğiniz gibi, Kasım 2006’da Batman’da bir sel felaketi yaşadık.
11 vatandaşımızı kaybettiğimiz sel felaketinde yüzlerce ev oturulamaz hale gelmişti.
Afetin hemen ardından bölgeye ulaştık, bakan arkadaşlarım bölgeye ulaştılar, acil olarak alınması gereken tedbirleri ilan ettik, önlemleri aldık ve hemen ilgili kurumlarımızı çalışmaya başlattık. İhtiyaç sahiplerinin, mağdurların yaralarını o anlık sarılması gerekenleri sardık ve dedik ki “Burada da evlerinizi yapacağız ve bu evlere en kısa zamanda yerleşeceksiniz.”
Evini kaybeden vatandaşlarımız için de TOKİ bu ilimizde afet konutları inşasına başladı.
1 buçuk sene gibi bir sürede, tam 1.237 afet konutunu bitirdik, Cumartesi günü de Batman’a giderek bu konutları hak sahiplerine dağıttık.
Bunlar, Türkiye’nin geçmişte şahit olmadığı, maalesef olamadığı manzaralardır ve şehir merkezinden konutların olduğu bölgeye kadar, yolların tüm altyapı üstyapısına varıncaya kadar hepsi de TOKİ tarafından yapıldı, asfaltlandı. Yaya kaldırımlarına varıncaya kadar hepsi yapıldı.
Deprem olur, sel felaketi olur, yangın felaketi olur, evet geçmişte bunu en son Ankara duyardı.
Bırakınız acil müdahaleyi, yıllar geçmesine rağmen o bölgelerin, o illerin, o mağdur vatandaşlarımızın yaralarının sarılmadığını görürdünüz.
Nitekim biz iktidara geldiğimizde bu şekilde kararı alınmış ama yapılmamış olan afet konutlarıyla ilgili birçok verilen sözleri biz yerine getirdik. 10-15-20 sene önce verilmiş sözlerdi bunlar.
Devlet vatandaşına uzak olamaz, devlet vatandaşının mağduriyetine ilgisiz, alakasız kalamaz dedik.
Küçük ya da büyük, her felaketin ardından bütün imkanlarımızı seferber ettik. Bunu Bingöl’de görürsünüz, bunu Erzurum’da görürsünüz, hepsinde bunu ispatladık.
Kısa, orta, uzun vadede yapılması gerekenleri tesbit ettik ve tamamını da çok şükür yaptık, bitirdik, hak sahiplerine teslim ettik.
Şimdi burada da okuluyla, sosyal donatı alanlarıyla, alışveriş merkezleriyle hepsi birlikte olmak üzere bu gerçekleştirildi.
Batman’da sadece afet konutlarını değil, Sağlık Bakanlığımızın, Milli Eğitim Bakanlığımızın, bazı belediyelerimizin bu ilde gerçekleştirdikleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi, Ankara’dan Etimesgut Belediyesi gibi, orada yapılmış olan dayanışma neticesindeki yatırımları da hayata geçirdik.
Organize Sanayi Bölgesi’nde 17 fabrikanın açılışını yaptık, 20 fabrikanın da temelini attık.
Orada da ifade ettim.
Bundan 5 buçuk yıl önce Batman’a gittiğinizde, önceki hükümetler tarafından yapılmış, yaptırılmış acaba hangi eserler vardı?
Batman il yapılmış, bir de plaka numarası verilmiş ve bunun dışında hiçbir yatırım ne yazık ki yapılmamış.
5 buçuk yılda Batman’ın çehresini değiştirdik, manzarasını değiştirdik, bölgede umut vadeden, gelecek vadeden yeni bir ili adeta sıfırdan inşa ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz.
Şimdi 2012 itibariyle GAP’ı da tamamladığımızda, göreceksiniz, Batman, bölgenin diğer illeri gibi yıldızı parlayan, üreten, katma değer sağlayan, ülke geneline gıda üreten, istihdam üreten, ihracat yapan bir ilimiz haline gelecektir.
Çünkü aynı gün Ilısu’ya gittik, Hasankeyf’i dolaştık ve Ilısu barajıyla alakalı çalışmaları yerinde denetledik ve inşallah Ilısu barajıyla birlikte bölgedeki kuraklık sıkıntısı aşılmış olacaktır.
Enerji noktasında ciddi bir enerji kaynağını Ilısu barajından elde edeceğiz. Hasankeyf’le ilgili oradaki tarihi ve kültürel değerlere yönelik olumsuz propagandalarda cevabını en güzel şekilde bulacaktır. Çünkü oradaki tarihi eserlerin hiçbiri inşallah kaybedilmeyecek. Bunun yanında Hasankeyf ilçesiyse orada şu anda bulunduğu yerden çok daha güzel bir yere, hemen yanı başında taşınmak suretiyle orada yerel mimariye uygun olarak vatandaşlarımız konutlarına yerleştirilecek, adeta denize nazır bir Hasankeyf oluşacaktır o bölgede.
|