DARBE GÜNLÜKLERİ
7 Ocak 2004
Tuncay Özkan'ın ziyareti... Benden OYAK'ın kurulacak şirkete hissedar olmasını ve böylece BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN'a karşı bir çeşit koruma sağlamayı istedi. Ben de, kendisine elimden geleni yapacağım, dedim. Bana kendi hazırladığı "Türk Medyası" ile ilgili bir kitap verdi. İçinde her türlü ilişki ve rezaleti bulabilirsiniz, dedi. Medya desteği olmadan ulusalcıların BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN ve partisi ile başa çıkması mümkün değil. Bu nedenle TÖ'nün destelenmesi gerekir. Bende uyandırdığı intiba dürüst ve yılmayacak bir kişi. Bilgili bir görüntüsü var. Hiç değilse mesleğini iyi bildiği intibaı uyandı.
10 Ocak 2004
Akşam Jandarma'nın Anıttepe'deki tesislerine gittim. Jandarma Genel Komutanı ile beraber Aydın Doğan ile yemek yiyecektik. Aydın Doğan'ın yanında Mehmet Ali Yılmaz ve Fikret Bila (Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi-Nokta) vardı. Beraber olmamızın amacı AD'a bazı mesajlar vermekti. Öncelikle basının satılmış bir hale geldiğini değerlendirdiğimizi, kendisinin bu konudaki görüşünün ne olduğunu. İkinci olarak bu hükümete karşı hepimizin aynı gemide olduğunu ve gemi batarsa hep beraber batacağımızı. Aleyhimize yazı yazanlara kendi grubunda destek vermemesini söyleyecek ve onların da son günlerdeki olaylar hakkındaki görüşlerini alacaktı. Nitekim konuşmalarımız bu merkezde devam etti. Kendisi bize medyanın ekonomik durumunu izah etti. Ona göre medyanın kendisi hariç bütün patronları mali yönden hükümete muhtaç hale getirilmişti. Bu nedenle hükümete karşı çıkmaları mümkün değildi. Karşı çıkanların hayatı söndürülecekti. Nitekim bazı yazarlar hükümet aleyhine yazdıkça rte'nin (Recep Tayyip Erdoğan-Nokta) şahsi müdahaleleri ile kendileri işten çıkarılmışlardı. Tuncay Özkan, Sedef Kabaş, televizyonlardaki bazı programlar gibi. Bu arada Tuncay Özkan'ı çok sevdiğini, ama kendisine şu sıralarda hiçbir şey yapamayacağını söyledi. Yemek bittiğinde ben sizin mesajınızı aldım, dedi. Biz de kendisine "işadamı olarak bazı sıkıntılarınızın olabileceğini anlıyoruz. Ama bazen hükümet lehinde de yazmamak karşı tarafa destek vermektir" dedik.
19 Ocak 2004
Sabah kalkınca evi terk etmeden önce gazetelere baktım. EGE Ordu K. Org. Hurşit Tolon dün yaptığı bir köy ziyareti sırasında "Kıbrıs'ta ver-kurtul'cu olanlar vatan hainidir" anlamında bir söz söylemiş ve bugünkü bütün gazeteler bu haber ile doluydu. Tabii gerçek vatan haini olan kendilerini AB'ne satmış ve onlardan maddi menfaat sağlayan köşe yazarları Hurşit hakkında veryansın e diyorlardı. Aralarında evvelce kan kırmızı komünist olup şimdi beş vakit namaz kıldığını ima edenler, dedesi binlerce Türk evladını cephelerde kırdıran vatan hainlerinin torunu olanlar, her çeşit hayvanat bahçesi yaşayanı vardı.
21 Ocak 2004
14:00-14:30 - E. Dışişleri Bakanı Coşkun Kırca'nın ziyareti... 1445 - 15:15 - M. Ali Kışlalı'nın ziyareti... Her iki ziyaretçi de cumhuriyetçi ve TSK'ni destekleyen yazarlar. Kırca 76 yaşında. O kadar duygulu hale gelmiş ki, benim yanımda olayları ve son durumu anlatırken iki kez ağladı. Yeni bir Anayasa hazırlamış, ondan bir kopya getirmiş, aldım. Kışlalı da efendi bir insan. Her ikisi de bana "zaman geçiyor ve her gün daha kötüye gidiyoruz. Ne yapacaksanız yapın, yoksa geç olacak" mesajını verdiler.
10 Mart 2004
Bugün sabah gazeteleri aldığımızda çok ilginç bir haberle karşılaştık. (Hürriyet gazetesinde yayımlanan ve aynı yıl "yılın haberi" ödülüne layık görülen "Sosyetik fişleme" manşeti-Nokta). Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan birer evrak ile birçok kişi fişlenmek üzere kaymakamlıklardan bilgi isteniyordu. Doğal olarak bu haber inanılmaz bir etki yaptı ve ortalığı karıştırdı. Böyle bir bomba habere hiç ihtiyacımız yoktu. Şimdi herkes tekrar TSK'ne yüklenecekti. Bence haber bilinçli olarak yazılmıştı. Haberi yavaş ve doğru okuyan her kim olursa olsun bunun bir saçmalık olduğunu ve haberde iddia edildiği gibi bir sorun olamayacağını görecekti. Nitekim haberi araştırdığım zaman gördüm ki Genelkurmay Başkanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı yıllık yayınlanan haber toplama planını I. Odu'ya göndermiş. Plan o arada Ordu Komutanı'nın haberi olmadan bu hale getirilmiş. İktidara yaranmak isteyen Hürriyet gazetesi sahibi Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök de hiç düşünmeden bu haberi yayınlamışlardı. Basın üzerindeki baskı devam ediyor. Genelkurmay Başkanlığı cevabı ise ayrı bir alem. Aynı gün yapılan açıklamada haber doğrulanmış ve inceleme başlatıldığı açıklanmıştı. Bu ne demekti. Kimse bir şey anlamadı. Bu hafta içersinde hep sivil arkadaşlarım ile beraber olduğum için bana rahatlıkla neler hissettiklerini anlatıyorlardı. Herkes son derece rahatsızdı ve Kara Kuvvetleri Komutanı'nı suçluyorlardı.
|