Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-10-2008, 01:12   #3
Kullanıcı Adı
dildade
Standart Tarih Sahnesinden Silinen Uygarlıklar
Semud Kavmi Hakkındaki Arkeolojik Bulgular

Günümüzde Semud kavmi, Kuran'da bahsi geçen kavimler içinde hakkında en fazla bilgiye sahip olunanlardan bir tanesidir. Tarih kaynakları da, Semud isimli bir kavmin yaşadığına dair deliller sunmaktadır.

Kuran'da bahsi geçen Hicr halkı ve Semud kavminin aslında aynı kavim oldukları tahmin edilmektedir; zira Semud kavminin bir başka ismi de Ashab-ı Hicr'dir. Bu durumda "Semud" kelimesi bir halkın ismi, Hicr şehri ise bu halkın kurduğu şehirlerden biri olabilir. Nitekim Yunan coğrafyacı Pliny'nin tarifleri de bu yöndedir. Pliny, Semud kavminin oturmakta olduğu yerlerin Domatha ve Hegra olduğunu yazmıştır ki, buralar günümüzdeki Hicr kentidir.

Semud kavminden bahseden bilinen en eski kaynak, Babil Kralı II. Sargon'un bu kavme karşı kazandığı zaferleri anlatan Babil devlet kayıtlarıdır. (MÖ 8. yüzyıl) Sargon, Kuzey Arabistan'da yaptığı bir savaş sonunda onları yenmiştir. Yunanlılar da bu kavimden bahsetmekte ve Aristo, Batlamyus ve Pliny'nin yazılarında isimleri "Thamudaei", yani "Semudlar" olarak anılmaktadır. Peygamberimizden önce, yaklaşık MS 400-600 yılları arasında ise izleri tamamen silinmiştir.

Kuran'da Ad ve Semud kavimlerinin isimleri daima birlikte anılır. Dahası Allah ayetlerde, Semud kavmine Ad kavminin helakından ders almalarını öğütlemektedir. Bu ise, Semud kavminin Ad kavmi hakkında detaylı bir bilgi sahibi olduğunu gösterir.

Ayetlerden anlaşıldığına göre Ad kavmi ve Semud kavmi arasında bir ilişki vardır, hatta belki de Ad kavmi, Semud kavminin tarihinin ve kültürünün bir parçasıdır. Hz. Salih, Semud kavmine Ad kavminin örneğini hatırlamalarını ve bundan ders almalarını emretmektedir.

Ad kavmine de kendilerinden önce yaşamış olan Nuh kavminin örnekleri gösterilmiştir. Ad kavminin Semud kavmi için tarihsel bir önemi olması gibi, Nuh kavminin de Ad kavmi için tarihsel bir önemi vardır. Bu kavimler birbirlerinden haberdardırlar ve belki de aynı soydan gelmektedirler.

Oysa Ad kavmi ve Semud kavimlerinin yaşadıkları yerler, birbirlerinden coğrafi olarak uzak bir konumdadır. Bu iki kavim arasında görünüşte herhangi bir bağlantı yoktur; öyleyse ayette Semud kavmine hangi sebepten dolayı Ad kavmini hatırlamaları söylenmektedir?

Cevap, biraz araştırıldığında ortaya çıkar. Ad ve Semud kavimleri arasındaki coğrafi uzaklık aldatıcıdır. Semud kavmi Ad kavmini bilmekteydi, çünkü bu iki kavim, büyük bir olasılıkla aynı kökenden geliyorlardı. Ana Britannica Ansiklopedisi'nde "Semudlar" başlığı altında bu kavimden şöyle bahsedilmektedir:

Eski Arabistan'da önem taşıdığı anlaşılan kabile ya da kabileler topluluğu. Güney Arabistan kökenli oldukları, ancak içlerinden büyük bir grubun çok eskiden kuzeye göç ederek Aslab Dağı yamaçlarına yerleştiği sanılmaktadır. Hicaz ve Şam arasında yaşayan Semudlar, Ashab-ı Hicr olarak bilinir. Son arkeolojik araştırmalarda, Arabistan'ın orta kesimlerinde Semudlara ait çok sayıda kaya resim ve yazı ortaya çıkartılmıştır.

Semud medeniyetinin kullandığı bir çeşit alfabenin (buna "Semudik alfabe" ismi verilir) çok benzeri bir alfabeye hem Hicaz'da hem Güney Arabistan'da rastlanmıştır. Bu alfabe, ilk defa Orta Yemen'deki bugünkü Semud kasabası yakınlarında bulunmuştur. Bu bölgenin kuzeyinde Rub al-Khali, güneyinde Hadramut ve batısında da Sabwah kenti vardır.

Daha önce Ad kavminin, Güney Arabistan'da yaşayan bir kavim olduğunu görmüştük. Ad kavminin yaşadığı bölgede, özellikle Ad'ın torunları olan Hadramiler'in yaşadıkları bölgenin ve başkentlerinin yakınlarında Semud kavmine ait bulguların elde edilmesi ise son derece önemlidir. Bu durum, Kuran'da işaret edilen Ad-Semud kavimlerinin bağlantısını da açıklar.

Kısacası Semud kavmi, Allah'ın elçilerine uymamanın karşılığını helak olarak ödemiştir. Yapmakta oldukları yapılar, sanat eserleri kendilerini azaptan koruyamamıştır. Semud kavmi, daha önceki ve sonraki birçok inkarcı kavim gibi şiddetli bir azapla helak edilmiştir.

Sonsöz

İncelediğimiz bütün kavimler, mutlaka doğal sebeplerle gelen afetler neticesinde cezalandırılmışlardır (deprem, sel, fırtına, vs. gibi). Günümüzde aşırı giden ve eski kavimlerin işlediği suçları işleyen toplumlar da bu duruma düşmekten şiddetle sakınmalıdırlar.

Unutulmamalıdır ki Allah, dilediği anda dilediği insanı ya da toplumu helak edebilir. Ya da dilediğini dünya hayatı boyunca normal bir şekilde yaşatır ve ahirette azaplandırır. Toplumlarda ne türlü değişiklik olursa olsun, teknolojik yönden ulaşılan seviye veya edinilen imkanlar, hiçbir önem taşımamaktadır. Bunlar, kimseyi Allah'ın azabından kurtarıcı değildir.

Bu makale, Mercek Dergisi 02. sayı (Ağustos 2001) 8. sayfada yayınlanmıştır.
dildade isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla