|  | 
                 Müslüman Lider Malcolm X le tanışın Şimdiye kadar dümencilerin esrarcıların, kumarbazların, piyangocuların arasında büyümüştü Malcolm. Amerika da yaşayan, hele Harlem’de yaşayan zenciler için erdem ya bir çete kurmak, ya en iyi hırsız olabilmek, ya da bir düzen kurup öylece kendine göre hayatı geçirip gitmekti... Malcolm da artık çetesini kurmuş,hırsızlıklara başlamıştı. Bir ara işler kesat gidince piyango biletleri satmaya başladı. Piyango bileti aldığı kişi ile sorun yaşayınca Boston’a gitti. Burada hırsızlık çetesi kurdu. Kurduğu bu hırsızlık çetesi üç erkek ve birkaç tane beyaz kızdan ibaretti. Malcolm özellikle beyazlardan seçmişti ki bu kızları. Onlar Boston’da oturan zenginlerin evlerine gidiyor, evin planını çıkarıyor, gösterişe düşkün kadınlar neleri varsa belli ettikleri için, işleri çok kolay oluyordu. Sonra yaptıkları planı getiriyorlardı, kıymetli eşyaların yerlerini bile belirtiyordu bu planlar. Geriye eve girip yapılan planın uygulanması kalıyordu. İşleri çok iyiydi; ancak bu yolun sonunu tahmin etmek herkes için çok kolay olsa gerek..Yakalanışı
 Aşırdıkları şeylerden çok hoşlarına giden olursa kendilerine ayırıyordu çete üyeleri, Malcolm da hoşuna giden bir saati kendisi için ayırmıştı. Saatin küçük bir tamiri gerekiyordu. Ancak bu saatten Boston’da birkaç tane vardı, saatin sahibi nasıl bir tamir gerektiğini polise bildirmişti. Malcolm kırık bir taşını değiştirmek üzere saati tamirciye verdi. Götürdüğü saatçi iki gün sonra gelip almasını söyledi, iki gün sonra Malcolm saatçiye uğradığında saatçi ilk önce parayı istedi, Malcolm parayı uzattı, ancak saati alamadan dedektifler Malcolm’u kelepçeleyip götürdüler karakola. Daha sonra çete üyelerinin dairelerinde bir sürü delil ele geçirdiler: kürk mantolar, mücevherler, mesleki aletler ve Malcolm’a ait silahlar.
 1946 yılının Şubat ayında arkadaşı Shorty ile birlikte,mahkeme kararıyla, bileklerine kelepçe vurulduktan sonra, Charlestown eyalet hapishanesine havale edildiler. Malcolm o zamanlar daha yirmi bir yaşını bile doldurmamıştı. Hapishaneye girdiği ilk günlerde bedensel olarak çok acı çekiyordu; çünkü içeriye girer girmez uyuşturucularla birden ilişkisi kesilince, yılan gibi kıvranacak hallere düşmüştü. Hapishanenin psikiyatrisi ilgilenmeye kalkınca, Malcolm’dan bütün bildiği küfürleri duymuştu, aynı gazaba bir süre sonra hapishanenin papazı da uğramıştı.
 Hapishanedeki ilk yılı çok zor geçmişti. Buraya alışmak bütün insanlar için çok zordu, ancak alıştıktan sonra oranın bir parçası oluverirdiniz. Malcolm ilk yılında yemek sırasında elinden tepsiyi düşürmek, numarası okunduğunda cevap vermemek, uyuşturucu krizine girdiğinde hücresindeki her şeyi dışarı fırlatmasından dolayı devamlı katıksız hücre hapsi yiyordu. Hücreye girdiğinde avazının çıktığı kadar bağırıp devamlı İncil’e ve Tanrıya küfürler yağdırıyordu. Bundan dolayı Malcolm’a hapishanedekiler “İblis”demişlerdi.
 Hapishanede de Bimbi diye birisi vardı. Çok güzel konuşan ve devamlı kitap okuyan birisiydi. Malcolm bu sıralarda kendisini sıradan bir dinsizden çok ileri görüyordu. Bir gün Bimbi’nin dinsizliğe karşı konuşmasından sonra, Malcolm artık dine, kitaba falan rast gele küfretmez olmuştu.
 İslam'la tanışması ve Müslüman oluşu1948 yılında Malcolm Concord Hapishanesine nakledilmişti. Burası eski yerine göre daha güzeldi. İşte bu günlerde küçük ağabeyi Philibert’ten bir mektup aldı. Mektupta: “Siyah adamın doğal dinini keşfettiğini” ve İslam cemaati diye bir şeye katıldığını yazıyordu kardeşi. Ayrıca kurtuluşa ermesi için Allah’a dua etmesini istiyordu. Sonra kardeşi Reginald’dan da bir mektup aldı. Bir sürü havadisle birlikte “Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. Hapisten nasıl kurtulacağını anlatırım sonra sana” diyordu kardeşi...Malcolm bu cümleyi okuduktan sonra aklına bin bir türlü şeyler geliyordu: domuz eti yemeyince ve sigara içmeyince insanda hapisten çıkaracak bir hastalık mı beliriyordu, ya da Newyork askerlik şubesine yaptığı psikolojik numaranın bir benzerimiydi bu...
 Kardeşinin dediklerini aynen uygulamaya koydu. Bir gün öyle yemeğinde domuz eti vardı. Tabağına koymadan karavanayı yanındakine verdi. Sigarayı bırakmak çok zor değildi onun için, katıksız hücre cezasında günlerce sigarasız kalmaya alışmıştı. Sabırsızlıkla kardeşi Reginald’ın geleceği günü bekliyor ve bu numaranın ne anlama geldiğini bir an evvel öğrenmek istiyordu. Sonunda bir gün çıktı geldi kardeşi Reginald. Ancak, Malcolm’un merak ettiği konuya hemen girmedi, öylesine sıradan biraz konuştuktan sonra, tasarlanmamış bir konu gibi Malcolm’a sordu: “Malcolm,bil bakalım akla hayale gelebilecek her şeyi, bilinebilecek her şeyi bilen insan kim olabilir?” “Herhalde tanrı gibi birisidir” bu dedi Malcolm. “Her şeyi bilen bir insan var, Tanrı bir insandır,adı da ALLAH’tır” dedi kardeşi. Reginald anlatmaya devam ediyordu: “Allah’ın 360 derece ilmi olduğunu, bu ilmin bütün ilimleri kuşattığını, şeytanın ise sadece 33 derece ilmi olduğunu ve buna da masonluk dendiğini söyledi. Sonra Tanrının Amerika’ya indiğini, Elijah adındaki bir zata siyah adam suretinde göründüğünden söz etti.Ayrıca şeytanın da bir insan olduğunu ve bütün beyazların şeytan olduğunu söyledi.
 Malcolm’un kafası allak bullak olmuştu, gözlerinin önünden tanıdığı bütün beyazlar bir şerit gibi geçti evet kardeşi haklıydı; Newyork’taki Beyazlar,Polisler, ilk okulda kendisi Avukat olmak istediğin söylediğinde “niçin Marangoz olmuyorsun?”diyen öğretmeni, hele Masonlar!..
 Malcolm bu arada Norlfok hapishanesine gelmişti. Burası diğer hapishanelere nazaran çok daha güzeldi. Bu hapishanede çirkin dedikodular, sapıklıklar, rüşvet gibi şeyler olmadığı gibi, herkesin kendine ait bir odası vardı. Nefret kusan gardiyanların yerine eğitimci gardiyanlar vardı. Buranın en güzel yönlerinden bir tanesi de kütüphanesinin olmasıydı. Zengin bir milyoner bağışlamıştı kütüphaneyi ve mahkumlar istediği gibi kitap okuyabiliyorlardı.
 Aradan birkaç gün geçtikten sonra kardeşi Reginald tekrar geldi ve Malcolm’un kafasında ilk kez yer bulan ciddi düşünceler bırakarak gitmişti. “Düşünebiliyor musun kim olduğunu bile bilmiyorsun” demişti Reginald. “Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, kralları medeniyetleri olan bir ırktan geldiğin halde bunu bilmiyorsun ne yazık ki. Şeytan beyazlar senden bunu gizliyorlar. Asıl soyadının ne olduğunu bile bilmiyorsun, bir zamanlar kendi ana dilin olan dilini duysan bir kelimesini bile anlamazsın. Beyaz şeytan aslınla ilgili bütün bilgileri çekip almış elinden. Seni katlederek, sana tecavüz ederek, seni atalarının tohumundan, anayurdunun bağrından koparıp getirdikleri günden bu yana sen bu beyaz şeytanın bitmek bilmeyen şeytanlıklarının kurbanı durumundasın.”
 Amerikalı beyazlar; Zenci dedikleri bu insanlara kendi anavatanları olan Afrika’yı maymunlar gibi daldan dala atlayan vahşi siyahların, putperestlerin bulunduğu yer diye tanıttılar. Zencileri kendi öz vatanlarına ve ırklarına düşman ettiler, kendi dinlerini aşıladılar. Bu din Zenciye siyah olan her şeyin lanetli olduğunu, siyah olan her şeyden, hatta kendi kişiliğinden nefret ettiriyordu. Hıristiyan din adamları bu zencilere bir yanağına vurulduğunda diğer yanağını da çevirmeyi, acı çekerken gülmeyi, acıları sineye çekmeyi, boyun bükmeyi, alçak gönüllü olmayı öğretmişti. Onlara dualar edip ilahi okumayı, beyaz şeytanların elinin artığı şeylerle idare etmeyi, gerçek nimetleri öbür dünyadan beklemeyi, öbür dünya için yalvarıp, ama bu dünya nimetleri için fazla bir şey istememeyi öğretmişti! Köleci efendi bu dünyada kendi cennetinin tadını çıkarırken, Zenciye öbür dünya nimetine razı olmayı öğretmişti.
 Malcolm, Norlfolk hapishanesinde öğrendi her şeyi.. Burada günde sadece beş saat uyur ve saatlerce kitap okurdu. Gece “ışıklar kapansın” sesi onun kabusu olurdu, ancak dışarıdan sızan ışıkla kitap okuyabilirdi. Böyle kitap okuya okuya gözlerinin görme gücü iyice azalmış ve astigmat olmuştu. Ayrıca hapishanelerde mahkumlar arasında bir çok münazaralar yapılıyordu, Malcolm bunlara katılıyordu. Bu münazaralar onu ileride Vekil olduğunda yapacağı konuşmalara hazırlıyordu.
 Kendi deyimiyle:
 “O sıralar, bir insan için en zor şeyi, fakat en büyük şeyi yapmak üzereydim; insanın zaten içinde var olan gerçeği, insanı çepeçevre kuşatan gerçeği kabul etmek üzereydim.” Onun İslamı seçmesi aynı en azından Amerikalı beyazlara bir tepkiydi; Çünkü Elijah Muhammed daha çok ırkçıydı. Müslümanlığı tam anlamıyla bilmiyordu ya da açıklamak istemiyordu. Irkçılık söz konusu olunca, zenciler tabi ki daha kolay Müslüman oluveriyorlardı.
 Hapishanede çok okuma imkanı buluyordu. Bütün doğu ve batı felsefesini okudu. Bir sözlüğü baştan sona kopya etti, yaklaşık bir milyon kelime...burada beyazlarla ilgili çeşitli gerçekleri öğrenecekti: Beyaz tüccarların koloniler kurarak Afrika Asya ülkelerine saldırışını, Haç’a hiçbir zaman İsa dininin ruhuna uygun olarak, içten pazarlıksız olarak el atmadıklarını;alçakgönüllüce, azizce insanca sarılmadıklarını..
 “Şeytan beyaz adam Şeytani mizacının gereği olarak siyah olan her şeyden nefret etmeyi öğretti bizlere. Beyaz olmayan bütün toplumları sömürdü. Ayrıca yeryüzündeki bütün dinler kendi mensuplarına tanıyabilecekleri, hiç değilse kendi ırklarına benzer bir Tanrı düşüncesi getirirken, beyaz köleci efendiler Zencilere kendi Hıristiyanlıklarını aşılamışlardı. Bu Hıristiyanlık ise ‘Zenciye tıpkı köleci efendisi gibi sarı saçlı, soluk benizli, mavi gözlü adeta ecnebi tanrıya tapmasını salık veriyordu tabi ki.”
 Eljah Muhammed siyahtı. Georgia’daki bir çiftlik evinde doğmuştu, ailesiyle birlikte Detroit’e taşınmıştı. İnsan suretine girmiş tanrı olduğunu iddia eden birisiyle tanışmıştı. Mr. Wallece D. Fard, Eljah Muhammet’e Allah’ın mesajını bildirmişti ve bu mesajı ‘Kuzey Amerika da yaşayan, Yitik buluntu İslam cemaati durumundaki siyah halka iletmesini istemişti Eljah Muhammed’den. Buna dayanarak kurmuştu Eljah Muhammed İslam cemaatini. İçerdeyken kardeşleriyle ve Eljah Muhammet’le devamlı mektuplaşıyordu. Eljah Muhammet ona bir mektup göndermiş içine de bir miktar para koymuştu.
 Malcolm hapis cezasının son yılını ilk gittiği Charlestown Hapishanesinde geçirdi. Norlfolk’taki görevliler, iğne vurulmak istemeyişini ve yer değiştirmesine itirazını neden olarak gösterdiler!. Charlestown’da eskisi gibi kitap okuyamasa da, çeşitli tartışmalara katılıyordu. Hafta sonu bir ilahiyatçı İncil dersi vermeye geliyordu, buna katılmaya karar verdi Malcolm. İlahiyatçı konuşması bittikten sonra soruları alıyordu. Sonunda bir gün Malcolm da el kaldırdı ve sordu: “Pavlusun rengi neydi? Siyahtı elbet; çünkü o bir İbrani’ydi ve esas İbranilerse siyahtı...Öyle değil mi?” İlahiyatçı “evet” dedi. Malcolm tekrar sordu: “Ya İsa’nın rengi....o da İbrani’ydi değil mi?” Adam neye dayanarak diretebilirdi ki? “evet İsa esmerdi” dedi. Malcolm “peki kiliselerde çizilen resimlerde İsa hep beyaz çizilmiş, öyleyse bu resimler gerçeği yansıtıyor mu sizce?” deyince, İlahiyatçı “Bak bu konuda bir şey söyleyemeyeceğim” deyip çekip gitmişti.
 1952 baharında tahliye kurulunun salıverilme kararıyla hapisten çıktı. Hapisten çıkınca Harlem ya da Boston yerine doğru Detroit’teki kardeşinin yanına gitti. Buraya gitmesinin nedeni Eljah Muhammet’in öğretisini daha iyi kavramak içindi. Hapisten çıkışı için kardeşinin çalıştığı mağazanın sahibi kefil olmuştu. Hemen burada tezgahtar olarak işe başlamıştı. Kardeşi Wifred yanında kalmasını istemişti, o da seve seve kabul etti bunu. Kardeşinin evinde tam bir Müslüman evi havası vardı. Kardeşi ona gusül almayı ve namaz kılmayı öğretti. Mağazada da namazlarını hiç aksatmadan kılıyorlardı, diğer çalışanlardan habersiz olarak yapıyorlardı bunu. Malcolm namaz kılmayı çok sevmişti, bütün din kardeşleriyle birlikte ALLAH’a yöneliyorlardı. Detroitteki Müslümanların toplandığı bir yer vardı. Burada hafta sonları İmam Lamuel Hasan konferanslar veriyordu. Buradaki Müslümanları o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatında ilk kez görüyordu. Birbirleriyle karşılaştığında herkes selamlaşıyordu,ve birbirlerine son derece samimi davranıyordu herkes: ‘Kardeşim’, ‘Bacım..’, Hanımefendi...’, ‘Efendim...’ bu fevkalade bir şeydi...Malcolm tüm bunlar için diz üstü çöküp ALLAH’a şükür ediyor ve Eljah Muhammet’i göreceği günü iple çekiyordu.
 Bir gün Chicago’daki iki numaralı mabedi ziyarete gitme kararı aldılar. Eljah Muhammet’in burada bir konuşması vardı. Chicago’da iki numaralı Mabed’de herkes aynı tip elbiseler giyinmişti. Malcolm bu kadar Müslüman’ı disiplinli temiz bir şekilde ilk kez görüyordu. Elçi içeri girince selam verdi, herkes ‘ve aleyküm selam’ diye yanıt verdi. Elçinin başında altın nakışlarla süslenmiş bir de taç vardı. Malcolm bu sırada dalıp gitmişti: kendisi içerdeyken hiç tanımadığı halde zaman ayırıp mektup yazan, Zencilere liderlik yapabilmek için nice acılara katlanmış, hiç özveriden kaçınmamış, zencilere kol kanat gerebilmek için gözünü budaktan sakınmayan lider..
 Eljah Muhammed o gün çektikleri sıkıntılardan ve geçmişinden bahsetti. Konuşmanın sonuna doğru ismiyle hitap ederek Malcolm’a seslendi: “yıllardandır hiç ara vermeksizin bana mektup yazmıştır Malcolm kardeş. Elim değdikçe ben de kendisine yazmışımdır. ‘Zindandayken şeytandan kurtulmuştu Malcolm kardeş; ama şimdi onun tekrar içkime, kumarıma, esrarıma ve günahıma çekeceğim diyecektir beyaz şeytan. İşte şimdi temiz kardeşimizin perdesi kalkmıştır, göreceğiz nasıl bir insan olacağını, inanıyorum ki hep bağlı kalacaktır Malcolm kardeş imanına” diyordu Eljah Muhammed.
 Akşam yemeğini Eljah Muhammet’le birlikte yediler. Bu sırada Malcolm Detroitteki Mabedi nasıl tıka basa doldurabileceğini düşünüyordu kendi kendine. Bir ara sordu: Detroitteki mabede kaç kişi toplanabileceğini sordu. Eljah Muhammet “binlercesini”dedi ve gençlere çok önem verilmesini istedi. Malcolm üye sayısını arttırmak için İmam Lamuel Hasan’a yardımcı olmaya karar verdi Zenci mahallelerine gidiyor: “Adamım sana şöyle biraz fıs geçeyim mi?”diyerek başlıyordu konuşmasına, böylece bir çok kişiyi yanında getirmişti .
 Malcolm bu ara soyadı değişikliği için başvuruda bulunmuş ve başvurusu kabul edilmişti. Eljah Muhammed “X”soyadını kullanmalarını öğütlemişti onlara..Afrika’dayken ailelerin sahip oldukları soyadlarını simgelemektedir ‘X’. Şimdiki soyadları: köleler, efendilerinin soyadlarını kullandığından, kendilerine ait değildi. ‘X’ Matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip ALLAH’a dönünceye değin ve kendi ağzından bize kutsal isim verinceye kadar bu ‘X’i kullanacaklardı. Artık onun ismi Malcolm X’ti.
 
 |