10-18-2008, 03:39
|
#14
|
|
Yakın Tarihin Kara Delikleri
Küller Altında Yakın Tarih 2
* Vahdettin Sevr Antlaşması'nı imzaladı mı'
* Misak-ı Millî sınırları var mıydı'
* Atatürk hangi mektubunu unutturmak istedi'
* Mustafa Kemal'in Kerkük'e son mesaj neydi'
* Mustafa Kemal, Vahdettin konusunda nasıl yanıltıldı'
* Kurtuluş Savaşı'na gönderilen Rus altınları borsada nasıl batırılmıştı'
* Soykırım iddialarını bitirmeye kararlı Osmanlı Sadrazam'ı kimdi'
* Ermeni'nin Ermeni'ye yaptığı tehciri biliyor musunuz'
* Menemen kışkırtması neyi örtüyordu'
* Menderes idamdan önceki son mektubunda hangi kehanette bulundu'
* Atatürk Mehmed Akif'i neden eleştirildi'
* Atatürk Masonluğa girmiş miydi'
* Çanakkale zaferi Abdülhamid'in gözbebeklerine mi mal olmuştu'
Mustafa Armağan Küller Altında Yakın Tarih adlı kitabının devamı niteliğindeki Yakın Tarihin Kara Delikleri ile ezber bozmayı sürdürüyor. Kitapların isimlerinden başlarsak Armağan'ı anlayabilmek için parmak ucuna değil, gösterdiği yere bakmamız gerekecek.
Küller Altında Yakın Tarih karamsar bir tablonun tasviri gibi görünse de görünenin ardında güzel bir işaret yatmaktaydı. Üzeri küllenmiş gönül soframızın kurulu olduğu ocak başında az bir süre öncesine kadar dört kıtaya sıcaklık yayan bir ateş yandığını anlatmaya çalışıyordu bize. Yakın Tarihin Kara Delikleri ise yaklaşılmaktan endişe duyulan dokunulmazlara değiniyor. Kabul edilmişlikler üzerine bir daha düşünmemiz gerektiğini hatırlatan levhalar yatıyor kitabın satır aralarında. Yazar yolculuğunu "Tarihle birlikte düşünmek" şeklinde özetliyor.
Hiç tavan arasında yahut eski ceviz işlemeli sandıklarda gizlenmiş, üstü tozlu mektupları keşfetmenin tadına varmamışsanız yazılanları anlamanız zorlaşacaktır. En doğru bildiklerinizin bir yanılgı eseri olduğuna şahit olmamışsanız yazarın tabulara küfrettiğini zannedebilirsiniz. Yanağınıza busesini hiç dokundurmamış babanızın sizi ne kadar çok sevdiğini mektup aralarına gizlenmiş, yatağınızın başında teninizi kokladığına dair satırlardan keşfetmenin tadı elbette başkadır. Hazırlıklı olmalısınız lakin. Öz dedenizin asker kaçağı olduğu da fırlayabilir satır aralarından.
Yazar yakın tarihi yeniden ele alıyor, usta kalemiyle geçmişle aramızda bir köprü kuruyor. Gelecek nesillere doğru aktarılmasının hakikate karşı bir vefa borcu olduğu bilinciyle dalıyor belgeler arasına. Özellikle belgeler olmaksızın konuşmaktan imtina ediyor. Konuları ele alırken periyodik bir sıra izlemiyor kuşkusuz ama tabulara dair bilinmezleri zorlamak hoşuna gidiyor.
Daha ilk konularda dikkati satırlarının üzerine toplamayı başarıyor.
Sultan Vahdettin'in Sevr'i imzalayıp imzalamadığını merak ediyor musunuz! Akabinde elinize bir sözlük ve ortaokul kitaplarınızı alacak ve en iyi bildiğiniz kavramlardan biri olan Misak-ı Milli'nin açıklamasına bir kez daha bakmanız gerekecek. Musul, Kerkük, Batum, Hatay' Derken aklınız karışabilir, uyarmalıyım. Toparlanmak isteyebilirsiniz ama dikkat; bir hamle ile daha da sarsılacaksınız. Atatürk'ün Fatih Sultan Mehmed hakkında ayrı yerlerde verdiği iki zıt beyanatı okuyup 'Hangisi doğru!' diyeceksiniz. Ve tahrifatın, yakın tarihin en doğru tanığı olduğuna inandığımız Nutuk'a sıçrayışı sunulduğunda, eğer Mustafa Armağan'ı tanımıyorsanız kitabın başına dönüp biyografisine bakmanız kuvvetle muhtemeldir.
Birinci Dünya Savaşı'na nasıl girdiğimizin hikâyesi ilginizi çekecek gibi duruyor. Ya Musul'u Alman bir tayyareci yüzünden kaybettiğimiz iddiasına ne dersiniz! Komik gibi görünüyor, öyle değil mi! Ama şaşkınlıktan küçük dilinizi yutma sırası henüz gelmemiştir. "Atatürk'ün Masonluğa girdiği gün" başlıklı yazı hayretinizi ayyuka çıkarsa da, yazarın sizi oradan aniden aşağı bırakmayacağına güvenmenizi istiyorum. İnanır mısınız bilmem Mehmed Akif'in mecliste geçen 3 yıllık suskunluğuna ama siz hayal ededururken perde arkasına dair önemli ipuçları sarkacak önünüze.
Menemen kışkırtması neyi örtüyor! Kurtuluş savaşında gönderilen Rus altınları borsada nasıl battı! Adnan Menderes'in idamdan önceki son mektubu hangi kehanetlerde bulunuyordu! Derken Menderes'i idama götüren bir hatıra defterinden süzülenler dikkatlerinizi fazlasıyla çekecektir. Kıbrıs Rum kesimine karşı verilen mücadelede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Lozan'daki İsmet Paşa ile kendisi arasında kurduğu benzerlik gerçekten var mıydı! sorularına cevap bulabilmek için 1923'e kadar uzanmanız gerekebilir. Yaklaşan seçimler öncesinde kadın adaylardan bu denli yoksun listeleri incelerken "Atatürk'ün başörtülü milletvekili" başlıklı yazısının oldukça yerinde olduğunu fark edeceksiniz. Feminizmin Türkiye'ye misyonerlerce sokuluşundan Üstad Said Nursi'nin Osmanlı'nın ilk boykotuna katkısına kadar birçok konuya açıklık getirecek yazar.
Milletleri millet yapan dildir, gerçeğine önemle değinecek olan Armağan, Çanakkale savaşı hakkındaki sorgulamalarına devam edecek. Zafer miydi, bozgun muydu! tartışmasına Sultan II. Abdülhamid'in çatlayan rüyalarından sızan "Çanakkale'de gözbebeklerimi kaybettim" sözleriyle ışık tutarak, ülkemizde 1960'lara kadar gerçek ilim ve fikir erbabının yetişmeyişindeki sırra kapıyı aralayacak yazar.
Bakmaktan görmeye doğru sarsıcı bir inkılaba hazırsanız, okuduklarınız başınızı döndürmeyecek ve bakışlarınızı bulandırmayacaksa, gördükleriniz sizi düşünmeye sevk edecekse ve bununla kalmayıp Nurettin Topçu'nun ifadesiyle "Düşünüyorum, hareket ediyorum, öyleyse varım" deme azmindeyseniz, bu kitap size bir şeyler fısıldıyor. Fısıltı, ya da çığlık.
Vahdettin'den Mustafa Kemal'e, Enver Paşa'nın Almanlarla gizli anlaşmalarından İnönü'nün Lozan'daki hatıralarına, Menemen'in perde arkasından Adnan Menderes'in günümüze kadar açığa çıkmamış hatıra defterine kadar, yakın tarihin bilinmeyen, unutulan gerçekleri bu kitapta...

|
|
|