Bu da benim ’istimdat’ şiirim
ÇOK koyu bir Abdülhamid düşmanı olan Feylesof Rıza Tevfik, Abdülhamid’in tahttan indirilmesi için yanıp tutuşanların başında geliyordu...
Bütün
"İttihatçılar" gibi
Feylesof Rıza Tevfik de azılı bir
Abdülhamid düşmanıydı...
Sanıyordu ki...
Abdülhamid tahttan uzaklaştırılırsa ne zulüm kalır, ne istibdat...
Derken bir gün...
Abdülhamid devrildi...
Ama
Feylesof’un acıları bitmedi...
Çünkü gelen gideni aratmıştı...
Ne zulüm sona ermişti, ne istibdat...
İşte bu ortamda...
Rıza Tevfik, aldı kalemini eline...
Hiç gocunmadan...
"Abdülhamid’in ruhaniyetinden istimdat" diye bir şiir yazdı...
Aşağı yukarı,
"Biz senin kıymetini bilemedik ey yüce padişah / Meğer sen ne büyük adammışsın" tadında bir şiirdi bu...
* * *
2 binli yılların ortası...
Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmak için yanıp tutuşmasına kafayı takan
Ahmet Hakan, çok koyu bir
Abdullah Gül karşıtı haline gelmişti...
Ha bire
Abdullah Gül aleyhinde yazılar yazıyordu...
Sanıyordu ki...
Bir tarafta
"barışçıl bir yol tutturmak isteyen Tayyip Erdoğan" var, diğer tarafta ise bu barışçıl yolun önüne çıkan
Abdullah Gül...
Sanıyordu ki...
Tayyip Erdoğan toplumsal barış adına çırpınıyor,
Abdullah Gül ise makam mevki uğruna...
Derken bir gün...
Ahmet Hakan denilen koyu
Abdullah Gül karşıtı bu kişi, durumun hiç de böyle olmadığının farkına vardı...
Önüne gelene fırça atan, memleketi bir
"höt zöt demokrasisi" ile yönetmeye heves eden
Tayyip Erdoğan’ın,
"toplumsal barış"ı zerre kadar kale almadığını fark etti...
Buna mukabil...
Abdullah Gül’ün Çankaya’da toplumsal barış ve hakkaniyet adına hareket ettiğini gördü...
En son Gül’ün, rektör seçimlerindeki adaletsiz yönteme karşı,
"Yetkilerimi devretmeye hazırım" dediğini işitince...
Tıpkı
Feylesof Rıza gibi...
O da gocunmadan şu cümleyi yazıyor:
Aldanmışım Abdullah Bey, bağışla beni...