Konu: Kitaba Dair
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11-04-2008, 19:18   #2
Kullanıcı Adı
Fasl-ı Gül
Standart

Kitaba Dair (2)

Sedat Umran, "Gecenin kitabı durur dizimde / Çeviririm yaprak yaprak / Yüzerim hayal denizinde / Altın sayfalarına bakarak" diye başlar bir şiirine ve çağlar ötesinin altın suyuyla yazılan kitaplarını canlandırır gözümüzde.

Eski Mısır'da papirüsler üzerine nakşedilmiş satırların insanlığa bıraktığı birikimi bir düşünün. Ondan daha geriye, tabletler üzerine kazınmış ölümsüz sözlere kulak kabartın. Ninova'da Asurbanipal'ın 20 bin tabletlik kütüphanesini hayal edin. Daha sonra Mısır'da Hz. İsa Ruhullah'tan üç bin yıl öncesine ait lifleri, sayfaları hatırlayın. Cyperus papyrus denilen bitkiden 30 cm en; 6-7 metre boyunda şeritler halinde imal edilip üzerine altın yaldız harfler yazıldıktan sonra metinlerine göre tomarlanan bu rulolar deri kılıflara sarılıp sandıklarda saklanırmış. Satırların yukarıdan aşağıya akıp gittiği bu rulolar sandık sandık ayrılarak kitap olurmuş. Söz gelimi Homeros'un eserlerinin tamamı 48 rulo ihtiva eden bir sandıkta bulunmuş. Üzerlerinde kralların resimlerinden gök cisimlerinin hareketlerine varasıya dek pek çok resmin yer aldığı rulolardan oluşan İskenderiye Kütüphanesi koleksiyonunda 700 bin kitap bulunduğu rivayet edilir. Hz. İsa'dan evvel dindar Romalıların Yahudi din kitaplarını çoğaltma gayretleri papirüs ithalini canlandırmış, Bergama'da 200 bin kitaplık bir koleksiyon ortaya çıkmıştı. O vakit Mısırlılar Byblos limanından papirüs ihracını durdurdular. (Batı dillerinde 'kitap' anlamına gelen ve daha sonra İncil anlamı taşıyacak olan Bibl kelimesi bu limanın adından gelir.) Buna karşılık Bergamalılar kütüphanelerini zenginleştirmek için kendi kağıtlarını icad ettiler. Bergamon, 'parşömen=Bergama işi' demek olup tabaklanarak sertleştirilmiş ve beyazlatılmış ince bir tür deri idi. Pergamon krallığındaki yazıcılar bu derileri dört köşe sayfalar halinde kesip ikiye katlayarak kral Augustus zamanında (m.ö. 27-14) sırtlarından birbirine dikerek ilk kitabı oluşturdular. Sonraki yıllarda Kuzey Avrupa'da bizim ak gürgen dediğimiz kayın ağacını levhalar halinde dilip iki veya daha fazla sayfayı birbirine bağlayarak kitap hazırlayanlar ortaya çıktı. Ahşabının beyazlığıyla dikkat çeken bu ağaca Anglo-Sakson dilinde 'boc' denilir ki daha sonra 'kitap' anlamı taşıyan İngilizce'deki 'book' ile Almanca'daki 'Buch' kelimesi buradan türeyecektir. ('Kodeks' kelimesi de Latince 'ağaç gövdesi' anlamına gelen 'caudex'e dayanır.)


İslam tarihinde iki kapak arasına konulan ilk kitap Hz. Ebubekir devrinde bir araya getirilip Hz. Osman döneminde istinsah edilen Kur'an'dır. İslam dininin ilme verdiği değerle birlikte Doğu dünyasında kitap itibar kazanmış ve sahabeler devrinden itibaren bilginin yazıyla korunmasına çalışılmıştır. Ezber ve söz geleneğine dayalı Doğu toplumlarında kitabın yeri satır ile sadır (göğüs, kalp) arasındaki tercih farkından ibarettir. Bu açıdan bakıldığında Cahiz'in, Kitabu'l-Hayevan'ının başında "Kitabı ayıpladın; oysa ben ondan daha iyi komşu, daha insaflı ortak, daha uyumlu yoldaş, daha mütevazı öğretmen, daha güzel arkadaş görmedim." demesi bir devrim sayılmıştır.
Abbasi ve Emeviler devrinde İslam dünyasında kitaba verilen değerin yükseldiği biliniyor. Öyle ki Bizans'a karşı kazanılan her savaşta, henüz Arapça'ya çevrilmemiş kitaplar, savaş tazminatı, fidye ve ganimet diye istenir. XVI. yüzyılda İslam dünyasının herhangi bir başşehrindeki kitap sayısı bütün Batı dünyasındaki kitaplardan fazla çıkıyordu. Şarlken'in 900 ciltlik bir kütüphane kurdurmasıyla övündüğü dönemde Endülüs'teki halifenin sarayında 400 bin cilt kitap bulunmaktaydı. Bugün kütüphane deyince akla British Museum ve Biblioteque Nationale geliyor. Oysa bir zamanlar Eski Mısır, Asur Banipal, İskenderiye, Endülüs ve Osmanlı kütüphanelerindeki koleksiyonlar parmakla gösterilirdi. Üstelik o vakitler, kitaplar el ile yazılır ve okunmak üzere azami onbeş günlüğüne kiralanır, bu işleri yapan sahaflar da oldukça zengin olurlarmış. Bu yüzden eski elyazmalarının zahriyelerinde "Bu kitabı filanca mahalleden ben falanca, şu tarihler arasında okudum!" diye bir kayıt görmek mümkündür ve bu kayıtlar, Battal Gazi, Binbir Gece, Tutiname, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı gibi kitaplarda sıklıkla karşımıza çıkarlar. Böyle bir kitabın sayfaları arasında acaba kaç neslin birikmiş parmak izleri vardır, hiç düşündünüz mü?!..


Sahih Müslim

Eski sahaflar ellerine geçen bazı nadir elyazmalarını mutlaka ilgilisine ayırırlar, hatta kitabı müşterinin görmeyeceği rafların arkasında bir yerde gizli tutarlarmış. Devran değişip de sahaflarda insaf kalmayınca nadir nüshalar fazla parayı verene satılır olmuş. Hatta 18. yüzyıldan itibaren bu tür kitapların çoğunu İstanbul arastasından Batılı gezginler, elçilik görevlileri, diplomatlar bol para ile almaya ve Londra'da, Paris'te, New York'ta kurulmakta olan kütüphanelere taşımaya başlamışlar. Yerli kitap meraklılarının satın almaya güç yetiremediği, sahafların da meslekî hassasiyetlerini kaybettikleri bu dönemle alakalı olarak kitapla uğraşanların insafsızlığını anlatan bir fıkra uydurulmuş. Yaşanmış olması da muhtemel bu hikâyeye göre medreseye yeni başlamış talebenin birisi hadis derslerinde okuyacağı kitabı satın almak üzere sahaflar çarşısının yolunu tutar ve ilk dükkândan girince sorar:


- Sizde Sahih Müslim bulunur mu?!..


Sahafın cevabı çok manidardır:


- Ben kırk yıldır bu çarşıdayım bir sahih müslim henüz bulamadım.


BERCESTE

Mecnun ile Mekteb-i aşkı birlikte okurduk
Ben Mushaf'ı hatmeyledim o Ve'l-Leyli'de kaldı


Aşk mektebinde Mecnun ile sınıf arkadaşıydık. Ben Kitab'ı hatmettim, o ise Ve'l-Leyl ayetinde takılıp kaldı (çünkü Leyla'yı hatırladı).



İskender PALA
Fasl-ı Gül isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla