'SP Tek başına iktidara gelebilir''
Süleyman Arif EMRE / Vakit
Bu yazıyı sırf bir parti propagandası olsun diye yazmıyorum.Milletçe geldiğimiz noktada ortaya çıkan siyasi durumda ibreler Saadet Partisi'ni gösteriyor. Bakınız nasıl...
23/10/2008 - 14:06
Milletimiz, AKP'ye iyiniyetle, iki kere tek başına iktidara gelme şansını
tanıdı.
Ama AKP bu iki tarihi fırsatı değerlendiremedi.
- İlk önce yeni bir anayasa yapılması gerekiyordu. Darbelerin yamalı
bohçaya çevirdiği bir anayasa ile milletimiz ihtiyacı olan atılımları
yapamazdı. AKP birinci iktidarında bu meseleye hiç yanaşmadı. Bu sebepten
sorunlar çığ gibi büyüdü.
- Tek başına iktidara gelen bir partinin, zamanlamasını iyi yaparak
partisinin ilk hızıyla ve yıpranmamış gücüyle, önemli işlere öncelik
vermesi gerekiyordu. Bu tren kaçırıldı. YÖK meselesi bile sürüncemede
bırakıldığı için başörtüsü gibi kolayca çözülebilecek bir sorun hâlâ
kördüğüm olmaya devam ediyor.
- İki kere millet tarafından tekbaşına iktidara getirilen bir partinin,
ilkin kendi gücüyle ekonomik atılımlar yapması ve muhalefete muhtaç
olmadan yüzü ak, alnı açık olarak milletin dinamizmini harekete geçirmesi
mümkünken, işin kolayına gidilerek, ekonominin IMF'ye, dış politikanın ABD
ve AB'ye endekslenmesi yanlış olmuştur.
- Halkımız REFAHYOL Hükümeti döneminde, muhterem Erbakan Hoca'nın milli
potansiyelimizi harekete geçirerek, harcamalarda havuz sistemini
uygulayarak, kaynak paketlerini devreye sokarak, memura, işçiye, emekliye,
esnafa beklenmedik şekilde sürpriz zamlar yapmasını; işçilerle,
sendikalarla ihtilafa düşmeden davul zurnayla toplu sözleşmeler yapıp iç
barışı perçinlemiş olmasını asla unutmadı.
- Eğer şu antipatik ve hırçın Baykal üslubu AKP'nin imdadına yetişmeseydi,
AKP'nin işi zordu.
AKP'nin büyük davalarımıza ve önemli atılımlara bir türlü yanaşmamış
olması yüzünden bazı darbe heveslileri, iktidar ve muhalefet boşluğunu
doldurmak için harekete geçmişler ve ortaya başka bir derdimiz yokmuş gibi
bir de Ergenekon heyulası çıkmıştır.
Bu problemin yasal yollardan çözülmeye çalışılmış olması bile, AKP'nin
başına Yassıada davasına benzer devasa bir problem çıkarmıştır. 12 Eylül
darbesinin sonunda açılan devasa davalar ne derece milletimiz için üzüntü
kaynağı olmuş ise, bu kangren haline gelmeye müsait dava da, sağlıklı ve
normal işleyen demokratik ülkelerin kriterlerini aşan bir gailedir.
Ülkemizde fiilen hem ana muhalefet ve hem de iktidar boşluğu yaşandığı
doğrudur. Gelinen noktada çok önemli, ihmal edilmesi caiz ve mümkün
olmayan meselelerimiz çözümsüz kalmıştır. Demokratik sistem adeta
tıkanmıştır.
Mesela PKK terörünün nüksetmesi, bir tesadüf eseri değildir. Problemlerini
çözemeyen, bir nevi patinaja düşmüş bir ülkeyi, elbette ülkemizi
karıştırmak isteyen dış ve iç mihraklar kendileri için bulunmaz bir fırsat
sayacaktır.
Bu sıkıntılı şartlar karşısında, Saadet Partisi'nin büyük kongresi ile
rotaya koyduğu atılım ve heyecan milletimiz için bir ümid ışığı, bir yeni
çıkış noktası olarak algılanacaktır.
Çünkü Saadet Partisi kadrolarının problemi olduğu hiçbir kesim yoktur.
Barışa, kardeşliğe milletimizin birlik ve bütünlüğüne yaklaşımı yapıcıdır,
müsbettir. Milli Görüş kadrolarının, daha önce katılmış olduğu her
koalisyonda, ne derece hamleci, ne derece başarılı ve ne derece devlet ve
millet kaynaşmasına katkıda bulunduğu, herkesin malumudur.
Bu yeni dönemin millet ve memleketimize hayırlı ve uğurlu olmasını dua,
niyaz ve temenni ediyoruz.