|
GALATASARAY MÜZESİ (Müze Gör)
Galatasaray camiasının gerçekten imrenilecek, şanlı geçmişinin en büyük tanığı, müzesidir. Bu müze dünyanın ünlü kulüplerinin bile sahip olmadığı bir zenginliktedir.
Galatasaray müzesi, 1913 yılında Kalamış' ta tahsis edilen kulüp merkezi ile tesislerin yer aldığı binada Ali Sami Yen tarafından kurulup geliştirilmiştir. Bu yönüyle, Galatasaray Müzesi, dünyadaki ilk spor müzelerinden biridir. Galatasaray Müzesi, Ali Sami Yen'den sonra Evliyazade Mahmut, Ferit İbrahim, Suphi Neş'et, Selahattin Feyzi'nin yardımları ile gelişmiş, İhsan İpekçi, Alaattin Şahinbaş, İhsan Belor, Abdi İpekçi'nin yakın bilgileri ile yücelmiştir. Ferruhzat Turaç'ın 35 yılı bulan hizmeti özellikle anılmalıdır. Onun çalışmalarıyla çağdaş bir düzene kavuşan Galatasaray Müzesi, bugünkü halini almıştır. Dünya Savaşı
sonrasında ve İstanbul'un işgali nedeniyle bu bina boşaltılmış.
Müzedeki eşya da Galatasaray Lisesi Müdürü Salih Arif'e teslim edilmiştir. Lisede önce konferans salonunun bitişiğindeki odada, sonrada ön taraftaki Resimhane denilen bölümde oluşturulan müze, 1972 yılında bügün bulunduğu son yere gelmiştir.
Bugünkü müze binası, Galatasaray'lı Mimar Ahmet Kemal Aru' nun projesine göre yapılmıştır. 1986'da yenilenen iç düzenlemesiyle bugünün gereksinimlerini karşılayabilecek çağdaş bir duruma getirilmiştir. Müzenin giderleri, kulüp bütçesinden ayrılan bir ödenekle karşılanmaktadır. Müze Kurulu, Mustafa Pekin' in başkanlığı dönemine kadar, yönetimden ayrı bağımsız bir kulüp organı olarak genel kurumlarda seçilmekteydi. Pekin' in başkanlığı sırasında yapılan ilk değişiklikle, bu iş yönetim kuruluna bırakılmıştır.
Müze Sorumlusu Avukat Vefa Semenderoğlu' nun verdiği bilgiye göre, buradaki en değerli objeler şunlardır:
1- Gazi Büstü :
1928 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Taksim Abidesini yapan heykeltraş Canonica'nın büstünü ödül olarak koyduğu maçların ilkinde Galatasaray 3-0 yenik olduğu maçı 3-3'e getirmiş ikinci karşılaşma da ezeli rakibini 4-0 yenerek bu ödülü kazanmıştır. Müzemizdeki en değerli obje budur.
2- Şehitlerin Anıları:
1911-1912 yılında sürekli savaşlar nedeniyle takım kuramayacak duruma
gelen Galatasaray' ın daha sonra Çanakkale ve öteki cephelerde şehit
düşerek yazdıkları tarihten geriye kalan tüfek, kasatura ve kılıçların
bulunduğu bölüm, müzenin en anlamlı bölümlerinden biridir.
3- İstiklal Madalyaları:
Kurtuluş savaşımız sırasında şehit düşen ve gazi olan Galatasaraylılar için verilen madalyaların bulunduğu bölümde müzemizin bir başka anlamlı köşesidir.
Elbette ki bunların yanında, yurt içinde ve dışında çeşitli yarışmalarda Galatasaray'lı sporcuların kazandıkları kupa ve madalyalar ile diğer ödüller müzemizde yer almaktadır. Bu nedenle, Galatasaray' ın Türkiye' de en görkemli müzeye sahip olduğunu söylemekte bir gerçeğin ifadesi olur.
---------------------------------------------
MÜZEDEKİ GALATASARAY
GALATASARAY MÜZESİ ARŞİVİNDEKİ BELGELERİN
IŞIĞINDA KULÜBÜN KURULUŞU
Galatasaray'ın gerek mektep, gerek kulüp, gerek cemiyet kurumları çerçevesinde tarihi, çeşitli yazarlar tarafından defalarca kaleme alınmıştır. Bu kendine özgü kavramları ve zaman aşımına uğramayan gelenek ve davranış biçimleri olan kurumlar bütününün tarihi o kadar ilgi çekicidir ki, konuyla biraz ilgilenen herkes, bu tarihin ortaya çıkması gerekliliğini düşünür ve bu uğurda elinden gelen katkıyı yapmak isteğini içinde duyar. İşin içine bir da kişisel anılar girdiğinde ise gerek yazmak, gerekse bildiklerini paylaşmak neredeyse bir tutku halini alır. Ne var ki Galatasaray tarihiyle ilgili yayınların çoğu, kapsam ve sistematikten uzaklaşıp daha çok yazarın duygusallığıyla şekillenmiş kitaplardır. Galatasaray Lisesi'nin eski müdürlerinden Fethi İsfendiyaroğlu'nun Galatasaray Tarihi isimli detaylı çalışması dışında, bu özel tarihi genel tarihle ilişkileriyle birlikte değerlendiren ve bu anlamda resmi tarihe de katkıda bulunabilen bir çalışmaya rastlamak zordur.
İsfendiyaroğlu'nun ancak birinci cildini tamamlayabildiği, müsveddelerini hazırlamasına rağmen ikinci cildini tamamlamaya hayatının yetmediği kitabın ilk cildiyle birlikte yayımı gerçekleşebildiği zaman konunun kapsamının ne kadar geniş olduğu okuyucu tarafından daha somut anlaşılacaktır. Galatasaray Müzesi'nin, yüzyılın ilk yıllarından beri özenle korunmuş belgelerinden yola çıkarak, gerek görüldükçe ilgili dönemlerde yaşamış olanların tanıklıkları ve konuya eğilmiş yazarların, bir çoğu günümüzde bulunması olanaksız olan yayınlarından faydalanarak, eksiği olsa da yanlışı olmayan bir derlemenin Ortak Bellek içinde yeralması gerektiğini düşündük. Umudumuz, Galatasaray'ın Türkiye Cumhuriyeti tarihine katkılarını ortaya çıkaracak bir akademik araştırmanın kapısının açılması ve Galatasaray'ın beşyüz yılı aşkın tarihinin önemi daha geniş kitlelerce de bilinmesi.
Bir Mektup
20 Kasım 1906 tarihli bir mektubunda Galatasaray'ın ilk takımının ünlü oyuncularından Emin Bülent, bir süre için yurtdışında bulunan Ali Sami Bey'e şöyle sesleniyor: "Aliciğim, Tahsin'e yazdığın mektupta unutulduğundan bahsediyorsun. Fakat emin ol ki biz seni hiç unutmadık. Sen bizim futbol aleminde daima mukaddes
kalacak bir kurucu sayılırsın. Şimdiki başarılar hep senin eserindir. Önce İmojen ile lig maçı oynadık. Bir onlar, bir biz gol yaptık. Herkes hayret etti. Lazari'nin kahvesinde bundan başka şey konuşan yoktu. Dün de Moda ile oynadık. Bu sene ben kaptan oldum. Birinci halftaym hiç hiçe bitti. Fakat şurasını söyleyeyim ki, evvelce biz Moda gibi bir kulüple bir halftaym golsüz kalsak, deli olurduk. Şimdi hala gol yapamadık diye deli oluyoruz. Bitişe bir çeyrek kala, Moda'ya bir yapmayayım mı... öyle parlak bir alkış olamaz. Fakat heyhat, sonra bizim eşşek Celal topu kornere atar gibi bize bir gol yaptı. Sonuçta Moda'yla berabere kaldık. Herkes ağlayacak gibiydi. Netice hakikaten bizi ağlatacak gibidir. Böyle neticelere memnun olduğumuz zamanlar çoktan geçti. Moda'nın maç yapmak için yolladığımız mektuplara cevap vermediği zamanlar nerede kaldı. Şimdi biz o fakirlere limon ikram ediyoruz. Artık birincilik ümidindeyiz. Herkes bravo Galatasaray'a diyor. Ve şimdi bu mektupla bu alkışlar bizden uzakta fakat kalbi daima bizimle olan birisine gidiyor. Şimdi Nikolo gibi de bir kalecimiz var. Maşallah. Onu tanırsın. Bizim mektepteki üç müslüman İngiliz'den en küçüğü. Fakat küçük diyorsam, boylu ve iri vücutlu, düşün artık.
Tim şöyle: Ali, Nikolof, Hüseyin, Hasan, Emin, Maşaya, Bekir, Celal, Milo, Mazhar. Adieu Aliciğim. Cevap yazarken adresi şöyle yaz: Beyoğlu'nda Taksim'de Mızıka-i Hümayun Kışlası karşısında, merhum Cemil
Paşa'nın hanesinde Emin."
|