Sadık YALSIZUÇANLAR'ın daha önce de Cam Ve Elmas isimli kitabını okumuş olmama güvenerek az çok dili ile tanışmış olduğumu düşünüyordum ama ANKA'nın yanında CAM VE ELMAS kitabı baya “hafif” kalıyor.
“Böylece sürüp gitti, kapılar açıldıkça denizler göründü, inci mercan saıldı, sırlar açıldı, baştaki göz kapandı, kalpteki göz açıldı, dış yıkıldı, iç yapıldı, zahir kapandı, batın açıldı, batın kapandı, zahir açıldı, evvel ahire karıştı, ahir evvele kovuştu..”
“Burası deniz, taze suların çağıldadığı bir kaynak. Buraya dökülüp kaybolacaksın. Denize karışacaksın. Deniz seni kendisine benzetecek. İçine alıp yok edecek. Onda kaybolmadan kendin olamazsın. Kendine gelemezsin. Kendinle olamazsın. Kendinle kalmadan ona ulaşamazdın. İnsanın en güzel anıları, kendisiyle geçirdiği anlardır.”
“Ben henüz yola girmedim ki. Yol nerede, ona nasıl girilir bilmiyorum ki...”
“ Zenginliğimizde iyi, yoksulluğumuzda kötüyüz. Ayıpları araştırmada ileriyiz, kötü zan beslemede gayretliyiz, ayıpları örtmede üşengeciz, yakınlarımızı terk ettik, yoksulları unuttuk, yetimlere acımadık, dullara bakmadık, karnımızı tıka basa doyurduk, açın halini düşünmedik, bu çirkinlikten nasıl kurtulacağız ey Niyazi?”
“Alemin nakşını hep hayal gördüm
O hayal içinde bir cemal gördüm
Bütün alem Hakkı'ın mazharıdır,
Bu yüzden hepsini kemal gördüm...”
“ Yetkin olmak noksanlığını algılamak mıdır?”
“Irmaksın sen, denize kavuşmalısın.
Denizsin sen, ırmağı çağırmalısın.”
Kitaptan aldığım notlardan birkaçı idi..
Bittiğinde dahi bitmiş olmayan ve altı çizile çizile defalarca okunacak bir kitap..
ANKA'yı okuduğumda düşündüğüm şey, kitapların da kapıları olduğu ve kapağını aralamakla sadece kapıyı aralamış olduğun lakin içeri girebilmek için; eşiği aşabilmek için Ona yeterince vakit harcaman, özen göstermen, huzurunda durman, aşkını belli etmen ve seni içine alacağı zamanı beklemen gerekliymiş.
Öyle bir kitap ANKA, eşiğinden içeri adım atabilmeniz için kapağı aralamaktan çok daha fazlasını yapmanızın gerektiği...
E.E
|