Aslında sorun neyi öncelediğimizle direk olarak alakalıdır belkide.
Eğer bizim önceliğimiz milliyet dediğimizi Türkçülük ise o zaman sorun başlıyor, ama yok eğer bizim önceliğimiz daha üst bir yapı olursa "İslâm" gibi o zaman sorun temelden ortadan kalkıyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yönetici erklerin yapmak istedikleri şey, bu toplumu ne ile beraber bir arada tutabiliriz? sorusuna "Türkçülük" cevabını vermeleriyle alakalıdır belkide.
"İslâm" diye bir olguyu öncelleyebilmeleri mümkün değildi, çünkü aşağı indirdikleri yapı -Osmanlı- "İslâm" savıyla ayakta duruyordu.
Bunun yerine koymak için size birşeyler lazımdı ve Türkçülüğü kullanmaya çalıştınız.
Ancak bu anlayış kalıpları dar olan bir kalıptı. Çünkü bu toplumda sadece Türkler değil başka milletler de yaşamaktaydılar ve yaşıyorlarda.
Bu açıklığa da şu cevabı vermeye çalıştılar o zamanki aydınlarımız ve Mustafa Kemal: Türklük kendini Türk hissetmektir. Yani üst kimlik olarak bunu kabul etmek. "Bundan dolayı NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE sözü söylenmiş olabilir.
Yoksa Atatürk'ün bu topraklar içinde başka milletlerin de yaşadığını bilmemesi düşünülemez.
Her olayı kendi şartlarında düşündüğümüzde bu fors açıklamalarını da kendi dönemlerinde değerlendirmekte fayda vardır zannındayım.
|