Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02-16-2009, 16:28   #10
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
4- NAMAZIN SIFATI

Namazın Farzları


I - Namazın Farzı :


Namazın birinci farzı, tahrî-me (iftitâh tekbîri) dir.îftitah tekbiri, bize göre şarttır.

Hatta bir kimse, farzlar için .tekbir alsa, o tekbirle, nafile bir namazı eda edebilir. Ilidâye´de de böyledir. Fakat, böyle yapması, farz için aldığı iftitah tekbirini, selâmla tamamlamayı terk etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu için, mekruh otur.

Fakat, bir farzın tekbîri üzerine, başka bir farzı bina etmek, bil - icmâ caiz olmaz.

Keza, nafile bir namazın tahrîmesi üzerine, farz bir namazı bina etmek de caiz değildir.

Bir kimse, üzerinde necaset bulunduğu halde tekbir alsa da, tekbirden sonra o pisliği atmış bulunsa; veya, tekbir aldığı zaman, açık bulunan bir yerini kapatmış ve bunları da amel-i yesîr ile yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olsa; veyahut da, zevalin belli olmasından önce, tekbir almış olsa da, tekbir aldıktan sonra, zeval ortaya çıksa; veya yönü kıblede değilken tekbir almış olsa da, tekbirden sonra, yönünü kıbleye çe-^ virmiş bulunsa, bütün bunlar caizdir. Bahru´r - Râık´ta da böyledir. 0 Bir kimsenin, «SübhanALLAH» diyerek veya «Lâ ilahe illailâh» diyerek başlaması sahih olur; fakat evlâ olan, namaza «ALLAHu Ek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber» diyerek başlamasıdır. Tefeyîn´de de böyledir.

Tekbîr´den başka bir lafızla, namaza başlanıp, başlanama-yacağı hususunda, meşayih arasında ihtilâf vâkiî olmuştur. Bazıları; «Namaza, tekbirden başka bir lafızla başlamak mekruh olur.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mişlerdir. Esahh olan da budur. Zehıyre´de de, Muhıyt´te de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

İmâmı A´zara Ebu Hanîfe (R.A.)´ye göre : «Bir kimsenin, ALLAHu ilâh", subhânALLAH, Jâüâhe illALLAH gibi, ALLAHu Teâlâ´mn isim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinden birini, ta´zîm kasdı ile söyleyerek, namaza başlaması caiz olur. Tebyîn´de de böyledir.

Keza, elhamdü lillah, Iâilâhe gâyrihû, tefcârekallâh lafızları ile de, namaza başlanması caizdir. Muhıyt´te de böyledir.

Keza, İmâmeyn´e göre, bir kimsenin, ALLAHu ecsll veya Alla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hu a´zam veya er-Rahmanu Ekber lafızları ile de namaza başlaması caizdir. Fakat, başta eceli veya a´zam veya ekber lafızlarını söyler ve bunların hemen akabinde AHah lafzını anmazsa, bu sıfatlarla nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)za başlamak bil-icma caiz olmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de de, Sîrâ-cül Vehhâc´da da böyledir.

Keza, bir kimse, namaza başlarken «ALLAHumme» demiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, fâkihlerimize göre, namaza başlamış olur. Hulâsa´da ve Fetevâyi Kâdîhân´da da böyledir. Esahh olan da budur. Muhıyt´te de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Bir kimse, sıfatı zikretmese de, sadece «ALLAH», er-Ral-man, er - Rab ve benzeri gibi, Cenab-i Hakkın isimlerinden birini zikretmiş olsa ve bu isimîere de hiç bir sıfat eklenmemiş bulunsa, İmâm-ı A´zam (R.AJ´a göre, bu kimse, namaza başlamış olur. Teb-yîn´de de böyledir. Sahih olan da budur.

Namaza, ALLAHu Teâlâ´nın sadece kendisine mahsus isimleri ile mi başlanır; yoksa, başkalarına da isim olmuş bulunmaları itiba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)riyle müşterek bulunan isimleri ile de başlanabilir mi, hususunda âlimler arasında çeşitli görüşler ortaya çıkmıştır.

Bu hususta, zahir ve esahh olan, ALLAHu Teâlâ´nin isimlerinin her biri ile namaza başlanabileceğidir. Bu kavili, el-Kerhî de zikret(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. İmâm Mergînânî de bununla fetva vermiştir. Zâhidî´de de böyledir.

«ALLAHümme ğfirlî» lafzı ile namaza başlanması sahih olmaz. Çünkü, bu lafız, sadece tazim için değildir; bu lafızda, kulun ihtiyacı şaibesi vardır. SerahsS´nin Muhıyt´inde de .böyledir.

Esteğfiruİlah, eözübillah, mnâ lillah veya lâ havle ve lâ kuv(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vete illâ billâh veyahut da mâşâellan.lafızları ile de namaza başlan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olmaz. Muhıyt´te de böyledir.

Bir kimse, ta´zim kasdetmeden veya müezzine cevap ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek niyyeti ile ve şaşkınlıkla tekbir almış olsa; bu arada niyyet.de etmiş bulunsa, bu tekbirle namaza başlamak caiz olmaz. Tatarhâniy-ye´de de böyledir.

Bismİilâhirrahmânirrahîm lafzı, ile de namaza başlanmış olmaz. Tebyîn´de de böyledir..

AlSahu Ekfoer lafzı, başına bir istifham (soru) elifi getirile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rek söylenmiş olsa, bu şekilde namaza başlanmış olmayacağı husu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sunda ittifak vardır. Sıyrfîyye´den naklen Tatarhâniiyye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

ALLAHu Ekber lafzını, kâf-ı fârisî ile ALLAHu Egber şeklinde okumuş oba, namaza başlamış olur. Muhıyt´te de böyledir.

Tekbir ile namaza başlanabilmesi için de, tekbirin ayakta veya ayakta olmaya yakın bir şekildeki rükû´ halinde söylenmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekir. Aksi ıalde, tekbirle bile namaza başlanılmış olmaz. Zâhidî´de de böyledir.

Hatta, oturduğu yerden tekbir alıp da, sonra ayağa kalkmış olan kişi de, namaza başlamış oîmaz.

Fakat, bir kimsenin, ayakta durmaya gücü yettiği halde, nafile namazları oturduğu yerde kılması ve tekbîrini de oturduğu yerde alması caiz olur. Serâhsi´nin Muhıyt´mde de böyledir.

İmânı-ı A´zam Ebû Hanîfe (R.A.) ´ye göre, muktedî´nin tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)birinin, imâmın tekbirine (bitişik gibi) yakın olması gerekir. îmâmeyne göre, muktediî, imâm tekbir aldıktan sonra, tekbir alır. Fet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)va da İmâmeyn´m kavli üzeredir. Maden´de de böyledir,

«Bu iki durumun da caiz olduğunda ihtilaf yoktur. Sahih olan da budur. İhtilaf, sadece hangisinin daha efdal ve daha evla olduğu hususundadır.» denilmiştir. Tebyîn´de de böyledir.

Muktedî´nin tekbirinin, imâmın tekbirine«,yakm olması sö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zü, parmağı hareket ettirince üzerindeki yüzüğün de hareket etmesi -gibi iki tekbirin de bir anda alınması demektir.

tmâmeyn´e göre, uzaklıktan kasıt ise, muktiedînin, ALLAH lafzı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın başındaki elifi, imâmın söylediği AJlahu Ekber lafzının sonunda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ki re harfine ilave edip bitiştirmesidir. Musaffa´da da böyledir.

imâma uyan kimse, imamla birlikte tekbir alır ve ALLAH laf(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını imâmla birlikte söylemiş olmasına rağmen, ekber lafzını Ondan önce bitirmiş olursa, Fakîh Ebû Ca´fer´e göre, o kimse, namaza baş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lamış olmaz ve esahh olan da budur.

Keza, imâma rükû´da yetişen bir kimse, Aliahu Ekber der; fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat ALLAH lafzını ayakta iken, Ekber lafzını da rükû´a varınca söyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olursa, bu kimse namaza başlamış olmaz.

İmâma uyan kimsenin, henüz imâm tekbir almadan önce ALLAH demesi halinde, Zahİrü´r-Rivâye´de, namaza başlamış olmayacağı hususunda icma´ vardır.

Bir kimse, imâmdan önce tekbir almışsa, sahih olan kavle göre, eğer o kimse, alidığı tekbirle imâma iktidaye niyyet etmiş ise, namaza başlamış olmaz.

Fakat, bu kimse, o tekbirle imâma uymaya niyyet etmemiş ise, kendisi, tekbaşına kılacağı namaza başlamış olur. Serahsf´nin Mu-hıytfSnde de böyledir.

îftitah tekbiri hususunda efdal olan, bir kimsenin, imâma yetiştiği zaman tekbir almasıdır.

Sahih olan kavle göre, imâma birinci rek´atte yetişmiş olan kimse, imâmın iftitâh tekbirinin faziletine yetişmiş olur. Hasr´da, Ebû Yûsuf babmda´da böyledir.

îmânı rükû´da iken, ona yetişen bir kimse, ayakta tekbirini İthr da,, onunla rükû´ tekbirini de irâde eylerse namazı caiz olur. Bu niyyeti de gereksiz olur. Serahsî´nîn Muhıyt´inde ide böyledir.

bir kimsenin farsca alması mekruh olur. Muhıytfte de böyledir.bibleri muşturmuştur.

Keza, bu ihtilâf, sadece arabca üe farsça arasında değildir; Türkçe, Zenciceğ,Habeşce, Nabtîce ve benzeri... arabca dışındaki bütün diller arasında geçerlidir. Kâdîhân´da da böyledir.

Mebsût-u Veb´iî´de : «Ahras ve ümmî, hiç bir şey söyüyemez iseler, niyyetleri ile namaza başlamış olurlar. Dillerini oynatmaları lazım değildir.» denilmiştir. Tebyîn´de de böyledir. [22]



Kıyam


Kıyam, farz ve vacib namazlarda farzdır. Cevheretü´n-Ney-ytoe ve Sirâcül - Vehhâc´da da böyledir.

Ayakda durmanın (kıyanım) haddi; bir kimsenin, iki elini uzattığı zaman, dizlerine yetişemez olması halidir.

Kıyam esnasında, özürsüz olarak ayaklardan birinin üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde durmak mekruhtur. Özürlü olan kimsenin, böyle sadece bir ayağının üzerine durması, mekruh olmaz ve namazı caiz olur. Cevheretü´n - Neyyire ve Sfoacül - Vehhâc´da da böyledir. [23]



Kıraat


Ebû Hanife İRA.) ´ye göre, farz olan kıraat, kısa da olsa bir âyet okumaktır. Muhiyt´te de böyledir. Hulâsa´da : «esahh olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur.» denilmiştir. Tatarhâniiyye´de de böyledir.

Kısa bir âyet okumakla iktifa eden, günahkâr olur. İkâ-ye´de de böyledir.

Ebû Hanîfe´ye göre, Cenâb-ı Hakkin, iki kelimeden meyda(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na gelen (=Süımne kirtile), keyfe kadde-Sümme nazara) gibi, âyetti celilerini okumanın caiz olması hususunda, âlimler arasında ihtilâf vardi

Bir kimsenin, nıüd hâmmetânî gibi bir keii-meden veya (=sâd), û (= nûn), J (=kâfJ gibi bir harften meydana gelmiş olan âyetleri okuması hakkında da, meşâyih arasında ihtilâf vardır. Musaffa´da da böyledir. Esahh olan ise, bunların caiz olmamasıdır. Ibn4 Melik´in Şerhü´I - Mecma´ında M böyledir. Keza, Zahiriyye´de de, Slrâcıi´I - Vehhâc´da da, Fethül -Kadîr´de de böyledir.

Bir kimse, iki rek´atte de, âyete´I - kürsî veya müdâyene âyeti gibi uzun bir âyet okumuş olsa, bu kimsenin namazı, bütün âlimlere göre caizdir. Muhıyt´te de böyledir. Esahh plan da budur. Kâfî´de de, Münyetü´l - Musallî´de de böyledir.

Kıraatin haddine gelince, bize göre, harfleri tashih, (güzel telaffuz etmek´ elbette yapılması gerekli bir iştir. Bir kimse, şayet harfleri lisanı ile tashih ederek okur fakat bunu kendisi bile işit(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mezse, o kıraatle namazı caiz olmaz. Bu, meşâyihin umumunun alıp benimsediği görüştür. Muhıyfte de böyledir. Muhtar olan da budur. Sirâciyye´de de böyledir. Sahih olan da budur. Nikâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.

Hayvan keserken besmele çekme, yeminde istisna, talak, (boşama), ıtak (köle azadı), karısına karşı yemin etme ile alış - veriş gibi hususlarda da yukarıdaki kaide geçerlidir. Yani, söylediğini kendisi işitmezse, bunlar geçersizdir.

Farz namazlarda. Kıraatin yeri iki rek´attır. Muhıyt´te de böyledir.

Bu iki rek´atm, ük iki rek´at, son-iki rek´at veya değişik rek´atler olması müsavidir. Namazın iki rek´atli, üç rek´atli veya dört rek´atli olması da müsavidir. Şeyh Ebi´I - Mefcârim´in Nfikâye

Şerhi´nde de böyledir.

Bir kimse, namazda, hiç bir rek´atte kıraat etmese veya yal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nız bir rek´atte kıraat etmiş (Kur´ân okumuş) bulunsa, kimsetnin namazı fesada gider. Şemnî´de de böyledir.

Vitir namazının ve nafile namazların bütün rek´atlerinde kir´aat (Kur´ân okumak) farzdır. Muhıyt´te de böyledir.

Namaz içinde, uyuyarak Kur´ân okumuş olmak, caiz olmaz. ZahîHyye´de de böyledir.

Farsça kıraatte bulunmak caiz olmaz. Ancak, İmâm Ebû Yûsuf (R.A. ve İmâm Muhammed (R.A.3 ´e göre, bir özre dayalı ola(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak bu caiz olur. Şeyh Ebî´l - Mekârim´in Nikâye Şerhi´nde de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.

İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe (R.A.)´ye göre, farsca ve diğer dillerle kıraat etmek caizdir ve sahihtir. Ancak, İmâmı A´zam´m da sonradan İmâmeyn´in kavline rücû´ ettiği rivayet olunmuştur. Buna da itimad edilir. Hidâye´de de böyledir. Esrâr´da : «îhtiyânm budur.» denilmiştir.

Tahyık´ta : «Muhakkik âlimlerin hepsinin seçtiği de budur. Fetva da bunun üzerinedir.» denilmiştir. Şeyh Ebil - Mekârîm´in Nikâye ŞerhS´nde de böyledir. Sahih olan budur Mecma´u´l - Bah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)reyn´de de böyledir. [24]



Rükû


Rükû´da vacib olan had : Kişi, eğilmesini tamamlayınca, ona, rükû´ ediyor denilebilmesidir. ŞÖyleki, o kimse, ellerini uzattı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğı zaman, diz kapaklarını tutabilmelidir. Sürâcül - Vehhâc´da da böyledir.

Tam bir rükû´ yapmadan, deve çöker gibi, kıyamdan secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye gitmek yanlış ise de, rükû´dan bedel olarak yinede caiz olur. Kam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bur olan bir kimsenin kamburluğu, rükû´ derecesine erişmişse, rü-kû´u yerine getirmek için başı ile işaret eder. Hulâsa´da da, Tecnîs´-de de böyledir.

Rükû´nun vakti, kirâti bitirdikten sonradır: Sahih olan bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dur. Muhıyt´te de böyledir. [25]



Secdeler.


İkinci secde de, birinci secde gibi, icmâ´ı ümmetle farzdır. Zâhid´î´de de böyledir.

Secdeyi, sünnete tam uygun olacak bir şekilde eda edebil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olmak için, alnı ve burnu birlikte yere koymak gerekir. Bunlar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan birini, bir özür sebebi ile yere koyamamış olmak, mekruh değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bir kimse, hiç bir özrü olmadan, almm yere koymuş fakat bur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nunu koymamışsa, bu da, bil - icmâ´ caizdir; fakat mekruhtur.

Bir kimse, bunun aksini yapmışsa, yani, burnunu yere koymuş fakat alnını koymamışsa İmâm Ebû Hanîfe (R.AJ göre, yine böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Yani caizdir, fakat mekruhtur. İmâmeyn´e göre ise, bu kimsenin namazı caiz değildir. Fetvâ´da bunun üzerinedir.

Bir kimsenin, secde ederken, bir Özrü olsun veya olmasın, yanağını veya çenesini yere koyması caiz olmaz.

Şayet, namaz kılan kimse, Özürlü bulunduğu için, alnını ve bur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nunu yere koyamıyorsa, o kimse secde yapmaz; namazını imâ iîe kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar. Hazânetü´l - Müftîyn´de de böyledir.

Bir kimse, sadece burnu ve burnunun sert olan kemiği üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine secde ettiği zaman, namazı caiz olur; fakat, burnun yumuşak olan uc kısmı üzerine secde edildiği zaman, namaz caiz olmaz. Sirâ-cü´I - Vehhâc ve Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.

Bir kimse, ot, saman, pamuk, yumuşak döşeme veya kar üzerine secde ettiği zaman, alnı ve burnu istikrar bularak, sabit du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur ve sertliği hissederse, secdesi caiz olur. Fakat, bu uzuvları istik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar bulmaz da, bastırdıkça aşağı doğru inmeye devam ederse, secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si caiz olmaz.

Çamur üzerine secde edilmiş olsa, eğer çamur yerde ise, caiz olur, değilse caiz olmaz.

Serîr, yani koltuk, kanepe ve benzeri şeyler üzerine secde edilmez.

Çuval üzerine secde etmek caizdir. Hulâsa´d a da böyledir. Buğday ve arpa üzerine secde yapılınca, bu caiz olur.

Darı, sarı darı veya dühn denilen bir cins darı ile pirinç üzerine secde edilirse, bu caiz olmaz. Fakat, şayet bu saydığımız şeylerle atılmış pamuk, çuval içine konmuş olursa, üzerlerine secde yapmak caiz olur. Sfcrâcüfl - Vehhâc´da da böyledir.

Namaz kılmakta olan bir kimsenin üzerine, secde edilmiş olsa, bu secde caiz olur. Fakat, üzerine secde edilen şahıs, namaz kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mamakta veya secde eden kimsenin kıldığı namazı kılmamakta ise, Üzerine yapılan secde caiz olmaz.

Bir kimsenin, özürsüz olarak; uyluğunun üzerine secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi caiz olmaz. Fakat, bir özürden dolayı, uyluğu üzerine secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek caizdir.

Bir kimsenin, dizlerinin üzerine secde etmesi, özürlü de ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, özürsüz de olsar caiz değildir. Hulâsa´da da böyledir.

El, yerde bulunduğu takdirde, avucun üzerine secde etmek caiz olur. Esahh olan budur. TebyînMe de böyledir.

Bir kimse, ölünün sırtı üzerine secde etmiş olsa, eğer ölü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nün üzerine keçe veya yün örtülmüş ve secde eden kimse de ölünün bedenini hissetmezse, bu secde caiz olur. Eğer, ölünün vücudunu hissederse, secde caiz olmaz. Serahsî´riin Muluyt´inde de böyledir.

Bir kimsenin secde ettiği yer, ayaklarının bulunduğu yer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den bir ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) boyu veya iki ker(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) boyu yüksek, olursa, o kimsenin secdesi caiz olur; daha^fazla yüksek olursa, secdesi caiz olmaz. Zâ-hidt´de de böyledir.

Bir kerpicin yüksekliği ise, dörtte bir arşındır. SirâciTl -Vehhâc´da da böyledir.

Hüccet´de : «Sesde edilen yerde, çokça, diken veya cam kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rıkları olsa da secde eden kimse, başını oradan kaldırıp, başka bir yere koysa, bu şekikle yapılmış olan secde caiz olur. Ancak, bu ikin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci bir secde sayılmaz, bilakis bu iki hareket tek bir secde olur, Tatarhâniyye´de de böyledir.

Bir kimse, secde esnasında, ellerini ve dizilerini yere koy- i mayı terk etmiş olsa, ittifakla namazı caiz olur. Sirâcü´I - Vehhâc´da da böyledir.

Secde eden bir kimse, secde esnasında, ayaklarını yere koy-masa, secdesi caiz olmaz. Şayet, özürsüz olarak, secde esnasında, ayaklarının birini yere koymuş olsa, bu idurumda, secdesi kerahatle caiz olur. Münye Şerhi´nde de böyledir.

Ayağı yere koymak, ayak parmaklarını yere koymak demek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Bir kimse, tek bir parmağını yere koymuş olsa bile secdesi caiz olur.

Parmakları değil de, ayağının üst kısmını yere koyan kimsenin secdesi de caiz olur. Bir kimse, yerin dar olmasından dolayı, secde esnasında, sadece ayağının birini yere koymuş olsa, bir ayağının üzerinde ayakta durmasının caiz olduğu bu durumda da, secdesi caiz olur. Hulâsa´da da böyledir.

Bir kimse, uyuyarak secde yapmış olsa, o secdeyi iade eder. Fakat, rükû ve secde esnasında uyumuş olan kimsenin, hiç bir şeyi iade etmesi gerekmez. Serahsî´nin Muhıyfünde de böyledir.

Secde esnasında, alnını, küçük bir taşın üzerine koymuş olan kimsenin secdesi, eğer, alnının çoğu yere değiyorsa caiz olur; alnının çoğu yere değiniyorsa, o kimsenin secdesi caiz olmaz. TecmSs´ de de böyledir. [26]

Ka´deî Ahîre (Son Otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruş) :


Son ka´dede, teşehhüd miktarı oturmak farzdır.

Teşehhüd : et - Tahıyyâtü föÜâhi. yi, sonuna kadar oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maktır. Sahih olan budur.

Hatta, imâma uymuş olan bir kimse, imâmdan önce, et - Tahiy-yatfı bitirerek konuşmuş olsa, yine namazı tamamdır, Cevheretü´n -Neyyire´de de böyledir.

Son ka´de, farz namazlarda da, nafile namazlarda da farz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır. Hatta, bir kimse, iki rek´at namaz kılsa da sonunda oturmasa ve kalkıp gitse, bu kimsenin namazı fasid olur. Hulâsa´da da böyledir.

Fakat, bir kimsenin, namazdan kendi isteği ile çıkması, farz değildir. Sahih olan da budur. Tebyîn´de, Aynî, Şerhu´l - Kenz´de ve fıkıh kitablarının ekserisinde de böyledir. [27]



Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla