|
Bu Konu İle İlgili Muhtelif Mes´eleler
Yetîme´de : «Bir kimse, ikindi kılmaya başladı, onu kılar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken güneş battı; sonra da birisi gelip bu adama iktida eyledi; bu durumda onun iktidası sahih olur mu?» diye babama soruldu; ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bam da : «Evet, sahih olur; eğer imâm mukîm olmaz (= misafir olur) ve muktedî de misafir, olursa.» buyurdu.» denilmiştir. Tatar-hâniyye´de de böyledir.
Şafiî mezhebinde olan bir kimse, Hanefî mezhebine geçse, Şâfıî iken geçirmiş olduğu namazları, Hanefî olduğu zaman kaza et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek isterse, bunları Hanefî mezhebine göre kaza eder. Hulâsa´da , da böyledir.
Bir adam, teyemmümün, bileğe kadar yapılacağını, vitrin ele bir rek´at olarak kılınacağını bilse (ve bir müddet de Öyle, yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa) ; sonra da teyemmümün dirseğe kadar yapılacağını, vitrin de üç rek´at olarak kılınacağını öğrense, bu şekilde, önce kılmış olduğu namazları iade etmez.
Fakat, bu kimse, bunu, bilgisizliğinden ve hiç bir kimseye sorup öğrenmeden yapar, sonra da sorduğunda kendisine,vitrin üç rek´at kılınması emredilirse, bu durumda, önce kılmış bulunduğu vitirleri kaza eder. Zehıyre´de de böyledir.
Sıyrfiyye´de : «Tertîb sahibi bir kadın, bir vakti terk etse, arkasından da hayız olsa ve temizlense, geçirmiş bulunduğu o namazı catirladığı halde, namaz kılsa, £>u caiz olmaz. Tatarhâniyy*´ de de böyledir.
Harbî olan bir kimse, küffâr diyarında müslüman olsa fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat oruç, namaz nedir bilmese, sonra da İslâm diyarına gelse veya ölmüş bulunsa, üzerine, orucun da namazın da kazası lâzım gelmez. Kiyâsen de, ıstıhsanen de böyledir. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.
Dâr-ı harbe giden bir kimseye ise, geçirdiği namazların kazası lâzım olur.
Hasan, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ´nin «Bu kimseye, iki erkek ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya bir erkek iki kadın, namazın farz olduğunu haber vermemişse, bu kimsenin dâr-ı harbde kılmadığı namazların, iadesi lâzım gelmez. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Itâbiyye´de, Ebû Nasr´dan rivayeten : «Hiç bir vakit nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zını geçirmemiş olan bir kimse, ihtiyatlı olmayı dileyerek, ömrü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nün bütün namazlarını kaza eden bir kimse, eğer bunu, namazlann-daki noksanlık ve kerâhatten dolayı yapmışsa, yaptığı iş güzel bir iş olur. Bu sebeblerden dolayı yapmıyorsa, bu şekilde, ömrünün bütün namazlarını kaza etmemelidr. Sahih olan ise, böyle yapma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın, (ömrü boyunca kılmış bulunduğu bütün namazları kaza etme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin) caiz olduğudur. Bu kazaları, sabah ve ikindi namazlarından sonra kılmamalıdır. Önceki insanlardan pek çoğu fesada gitmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması şüphesi ile kaza etmişlerdir.» denilmiştir. Muzmarat´ta da böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.
Böyle yapan bir kimse, bütün rek´atlerde Fâtihâ ve Sûre okur. Zahıriyye´de de böyledir.
Fetâvâ´da : Bu şekilde kaza kılan kimse, vitir nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zım da kaza eder. Üzerinde, vitrin olmadığı hususunda kesin bilgisi olmadığı zaman, bu kimse, vitri üç rek´at kılar; kunut yapar ve te-şehhüd miktarı oturduktan sonra, kalkıp bir rek´at daha kılar. Bu durumda, kazaya kalmış vitri- varsa, onu kılmış, olur; yoksa kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dığı bu namaz nafile olur. Ve bu kimsenin, nafile bir namazda kunut duası okumuş olması hiç "bir zarar vermez.
Huccet´de : «Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktan çok daha ehemmiyetli ve çok daha uygundur. Yalnız, ma´rûf bilinen´ sünnetler bu hükümden müstesnadır. Kuşluk namazı, tesbîh namazı gibi sahîh haberlerle gelen namazlar ki bunların içinde sayılmış sûreler ve zikirler vardır— nafile niyyeti ile kılınır; başkaları ise, kaza niyyeti ile kılınır. Muzmarat´ta da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.
Mültekıt´ta : «Bir baba oğluna, tutamadığı oruçları ve kı-latfıadığı namazları, kendi namına kaza etmesi için emir verse, bize göre bu caiz olmaz.» denilmiştir. Tatarhân´yye´de de böyledir.
Bir kimse, öldüğü zaman, üzerinde namaz olsa da,.malının üçte birinden, her vakit için yarım sa´ buğday, vitir için de yarım sa´, tutamadığı her günün orucu için de yarım sa´ buğday verilmesini vasiyyet etse; eğer bu kimse, mal bırakmamış ise, varisleri borçla
yarım sa´-buğday bulurlar ve bunu bir fakire verirler. Sonra, o fakir bu buğdayı varislerden birine tasadduk eder. Sonra, bu buğdayı tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar fakire verirler. Böylece bu alma ve vermeye, ölen kimsenin na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının —ve orucunun-^ tamamı bitene kadar devam ederler. Hu-!âsa da da böyledir.
Fetâvâyî Hücce´de : «Bir kimse, eğer veresesine vasiyyet etmez ise, bu durumda, bazı vârislerinin teberrûlan caiz olur. Bu varis, her namaz için yarım saî C = beşyüz yirmi dirhem) buğdayı, -myyer ederek verir. Bu kimsenin, bu buğdayın-hepsini birden, bir fakire vermesi caiz olur. Keffâret-i yemin, savm ve zıhar bunun hüafmadır. (Yani,, bunların hepsi bir defada verilmez.)
Velvâliciyye´de : «Bir kimse, beş vakit için, bir fakire, do(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kuz menn (= batman), başka bir fakire de bir menn vermiş olsa; Fakîh´in ihtiyarına göre, bu dört vakit için caiz olur; beşinci vakit için caiz olmaz.» denilmiştir.
Yetîme´de ; «Hz. Alî (R.AJ ´nin oğlu Hz. Hasan (R.A.) "a : «Bir kimse, ölüm hastalığında iken, namazı için fidye var mıdır?» diye soruldu. O : «Hayır yoktur, buyurdu.» denilmiştir.
Humeyr el - Veberî ve Ebû Yûsuf bin Muhammed´den :
«Bir pîr-i faniye (çok yaşlı bir ihtiyara), hayatta olduğu müddet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çe oruçta olduğu gibi, namaz için de fidye vermesi caiz olur mu?» diye sordular, onlar da : «Hayır, namaz için fidye yoktur.» dediler. Tatarhâriiyye´de c!e böyledir.
Semerkand ehlinin fetvalarında : Bir kimse, beş vakit na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz kılar, birisinin ilk iki rek´atinde okumaz, onunda hangi rek´at olduğunu bilemezse,, bu kinişe, ihtiyaten, sabah ve akşam namazla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını iade eder.
Bu kimse,«şayet, tek bir rek´atte okumadığını hatırlar, ancak hangisinde okumadığını kestiremezse, sabahla vitri iade eder.» de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nilmiştir.
Bu kimse, eğer iki rek´atte okumadığını hatırlasa, sabahı, ak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şamı ve vitri iade eder.
Bu kimse, eğer dört rek´atte okumadığım hatırlarsa, öğleyi, ikindiyi ve yatsıyı yeniden kılar; vitri, sabahı ve akşamı kılmaz. Muhıyt´te de böyledir.
Namazı kasden terk eden kimse öldürülmez. Kâfi´de de böyledir. [65]
12- SEHiV SECDELERİ
Sehiv secdeleri vaciptir, Tebyîn´de de böyledir. Bu sahih(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Hıılâsa´da da böyledir.
Sehiv secdelerinin vacip olması, vaktin elverişli olması şartına bağlıdır. Meselâ : Bir kimse, sabah namazı kılmakta iken, sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desi yapması gerekse, bu kimse birinci selâmdan önce, güneş doğa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na kadar, sehiv secdesini yapamazsa, sehiv secdeleri kendisinden sakıt olur.
Keza, kazaya kalmış olan bir namazı kılmakta olan kimse, gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)neş kızarana kadar secde etmemişse, sehiv secdeleri üzerinden sakıt olur.
Binaya mani olan hallerin tamamı, selamdan sonra, sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)delerini düşürür. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
Gunye´de : «Bir kimse, nafile bir namazı, farz bir namazın üzerine bina etmiş olsa da, onda sehiv yapsa, secde etmez.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Nehrü´i - Fâık´ta da böyledir.
Sehiv secdelerinin yeri selamdan sonradır. Fazla veya nok(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)san elması müsavidir. Bize göre, bir kimsenin selamdan önce selam vermiş olması caizdir. îki selamla yapmak da caizdir. Bu sahihtir. Hidâye´de de böyledir.
Doğrusu ise, bir selam vermektir. Cumhur bunun üzerine(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir; Asıl´da da buna işaret edilmiştir. Kâfî´de de böyledir.
Sehiv secdesi yapacak olan kimse sağına selam verir. ZâHfolî´de de böyledir.
Sehiv secdelerinin yapılış şekli : Sehiv secdesi yapacak olan kimse, sağma selam verdikten sonra, tekbîr olarak secdeye ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)panır. Secde esnasında tesbîhatta bulunur; tekbir alıp celse yapar (oturur) ve yine tekbîr alıp ikinci secdeye varır; sonra teşehhüdü okur ve ikinci defa selam verir, Muhıyt´te de böyledir.
Sehiv secdesi yapacak olan kimse, selavatları ve duaları sehiv için oturduğu zaman okur. Sahih olan budur. Bunları birinci oturuşta okur.» diyenler de olmuştur. Tebyîn´de de böyledir.
Uygun olanı ise, her iki oturuşta da bunları okumaktır. . Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Farz namazlarda da, nafile namazlarda da sehiv secdesinin hükmü aynıdır, Muhtyt´te de böyledir.
Fetâvâ´da : «Sehiv secdelerinden sonraki oturuş, rükün de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Aslında, sehiv secdesinden sonra oturma, namaz, oturmakla son bulsun diye -emredilmiştir. Hatta, bir kimse, sehiv secdesinden sonra oturmayı terk edip, kalksa ve gitse, yine o kimsenin namazı bozulmaz.» denilmiştir. Halvânî de böyle demiştir. Sirâcü´l - Veh-hâc´da da böyledir.
VelvâKciyye´de : «Aslında, namazda üç şey terkediJebilir : Farz, vacip ve sünnet, Namaz kılarken, farzı terk etmiş olan kimse, onu kaza ile tedarik edebilme imkânına sahipse, kaza eder; bu im(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kân yoksa, namazı bozulmuş olur.
Namaz kılan bir kimsenin, sünneti terk etmesiyle, namazı bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmaz. Çünkü onun kıyamı, erkanı iledir; o da muhakkak bulunur; bu kimse, sehiv secdesi yapsın diye icbar olunmaz.
Namaz kılarken, vacibi terk eden kimseye gelince; eğer bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, vacibi sehven terk etmişse, sehiv secdelerini yapmaya cebredi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lir; kasden terk etmiş olursa, böyle yapmaya cebrolumnaz. Tatar-hântyye´de de böyledir.
Bu sözün açık manası şudur : Gerçekten, namazda bir va(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cibi kasden terk eden kimseye, sehiv secdesi icâb etmez; bu kimse(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin, namazdaki noksanından dolayı, namazın, cebren iadesi lazım olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir .
Sehiv secdesi, ancak,
Vacibin terki veya tehiri,
Farzın tehiri veya takdimi (= Öne alınması) veya tekrarı,
Vacibin itağyiri ;değiştirilmesi) gibi hallerde vacip olur.. Vacibin tağyiri, gizli okunacak yerlerde açıktan okumak; açık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan okunacak yerlerde gizli okumak gibi hallerdir ve görüldüğü gibi bu da bir nevi vacibi terktir. Kâfî´de de böyledir.
Birinci rek´atte, eûzü´yü, besmeleyi, sübhâneke´yi ve inti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kâller esnasında alman tekbirleri terk eden kimseye, sehiv secdesi gerekmez. Ancak, bayram namazlarının, ikinci rek´atlerinin rükû´ tekbiri, bu hükmün haricindedir. Bu durumda sehiv secdesi gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez.
Bayram namazlarında olsun, diğer namazlarda olsun, eleri kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dırmayı terk etmekden dolayı da sehiv secdesi gerekmez.
Önce, sol tarafına, sehven selam veren ve sehven kavme-yi (= iki secde arasında oturmayı) terk eden ve rükû´dan secdeye eğilen kimseye de sehiv secdesi gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da ise: «Bu gibi hallerde, İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ve İmâm Muhammed (R.A.) e göre, sehiv secdeleri lazım geîir.» denilmiştir. Fethü´1-Ka-dîr de de böyledir. [66]
Namazın Vacipleri
Namazda, Fâtihâ ve Sûre Okumak Vacibtir.
İlk iki rek´atte veya bunların birinde, Fâtihâ´yı okumayan kimsenin, sehiv secdesi yapması lâzım gelir. Fakat, buralarda, Fâ-tüîâ´nın çoğunu okur da, azını unutursa, sehiv seodesi yapması ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rekmez. Fakat, yarıdan fazlasını unutsa sehiv secdesi gerekir. Bu hükümlerde, imâmla müktedî arasında bir fark yoktur. Fetâvâyi Kâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dîhân´da da böyledir.
Namaz kılan kimse, son iki rek´atte, Fâtihâ okumayı terk ederse ve bu namaz, farz bir namaz ise, sehiv secdesi icab etmez. Ancak, bu namaz, nafile veya vitir ise, bu kimsenin, sehiv secdesi yapması vacip olur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
Namaz kılan kimse, ilk iki rek´atte Fâtihâ´yı tekrarlamış olursa, sehiv secdesi yapması gerekir. Bu kimse, Fâtihâ´yı sûreden sonra veya son iki rek´atte tekrar tekrar okursa, bir şey lazım gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Tebyîn´de de böyledir.
Fâtihâ´yı okuyup, bir harfini okumayan kimse veya Fâtihâ´-nın çoğunu okuyan kimse, bunu unutarak, sonra Fâtihâ´yı tekrar okusa, bu kimse, Fâtihâ´yı iki defa okumuş menzilindedir. Zahîriy-ye´de de böyledir.
Bir kimse, Fâtihâ´dan sonra iki âyet okusa ve sehven rü-kû´a varsa; sonra da durumu hatırlayıp dönse ve üç âyete tamamla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, bu kimseye, sehiv secdeleri lazım olur. Zahîriyye´de de böyledir.
Fatiha´yı, zamm-ı sûreden sonra okuyan kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir. Tebyîn´de de böyledir.
Son rek´afclarde, Fâtihâ´yı ve zamm-ı sûreyi okumuş olan kimselere, sehiv secdesi icabetmez. Esahh olan budur.
Bir kimse, Fâtihâ´yı, rükû´da, secdelerde veya. teşehhüd için oturduğu zaman okursa, sehiv secdesi yapması lâzım gelir. Bu hü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)küm o Kimsenin, önce Fâtihâ´ya başlayıp sonra teşehhüdü oku(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu hallerdedir. Bu kimse, eğer Önce teşehhüdü okur, sonra da Fâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tihâ´yı okursa, sehiv secdesi gerekmez. Serahsî´nin Mumyt´inde de böyledir.
Bir kimse, ikinci iki rek´atte Kur´ân´dan bir şey okumasa ve tesbihde de bulunmasa, İmâm-ı A´zam (R.A.) ´dan şöyle buyurdu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğu rivayet olunmuştur : «Eğer bu kimse, kasden okumamış ise, kö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tülük yapmış olur. Fakat, sehven okumamış ise, sehiv secdesi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması lazım gelir.
tmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´un rivayetine göre ise, İmâm Ebû Ha-nife (R.A.) şöyle buyurmuştur : «Kıraati kasden terk edene, bir günah yoktur; sehven -terk edenin de sehiv secdesi yapması gerek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez.» Bu kavle itimad olunur. Fetâvâyİ Kâdîhân´da da böyledir.
Bir kimse, birinci veya ikinci rek´atte Fâtihâ´yı okumayı unutsa, sûrenin bir kısmını okuyunca da durumu hatırlasa, derhal Fâtihâ´yı okumaya başlar; sonra da sûreyi okur. Fakîh Ebul - Leys: «Bu durumda, sûreden tek bir harf okumuş olsa bile, sehiv secdesi lazım gelir.» demiştir.
Keza, bir kimse, Fâtihâ´yı okumadığını süreyi okuduktan sonra hatırlasa veya rükû´da hatırlasa veya rükû´dan başını kaldırdıktan sonra hatırlasa, bu kimse, Fâtihâ´yı okur; sonra sûre´yi iade eder; namazın sonunda da sehvinden dolayı secde eder.
Hulâsa´da : «Bir kimse, rükû´ yaptığı esnada, sûre okumamış ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu hatırladığında, başını kaldırıp sûre okur ve rükû´u iade ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerse; o kimsenin, sehiv secdesi yapması lazım gelir.» denilmiştir. Sahih olan kavil budur. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Bir kimse, birinci rek´atte,´bir sûre okusa, ikinci rek´atte de ondan önce bulunan bir sûre okusa, bu kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez. Muhiyt´te de böyledir.
VelvâHciyye´de : «Bir kimse, namaz esnasında secde âyet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinden birini okusa ve bundan dolayı secde yapmayı unutsa; son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)radan da. bu durumu hatırlayıp secde etse, bu kimsenin sehiv sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)desi yapması gerekir. Çünkü bu şahıs, vacip olan vash (secde âye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tinin akabinde secde etmeyi? terk etmiş olmaktadır. «Bu kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez.» diyenler de olmuştur. Fakat, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci görüş esahhtır. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Bir kimse, namazda bir sûre okumak istediği zaman, o sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rede yanılır ve okuyamaz ve bu sebeplede başka bir sûre okursa, bu kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Kıraati, ilk iki rek´ate tayin (ve tahsis) etmek de namazın vaciblerindemdir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
Mükerrer fiillerde, tertibe riayet etmek de namazın vacib-1 erindendir.
Bir kimse, şayet bir rek´atteki iki secdeden birini terk etmiş bulunsa ve durumu namazın sonunda hatırlasa; o kimse, hem o sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi hem de sehivden dolayı sehiv secdesi yapar. Bu durumda, ter(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tibi terk etmiş olduğu için, namazın, o secdeden Önceki bölümünü iade eylemez.
Ancak, rükû´u, kıraate takdim etmişse Ckıraattan önce rükû´ yapmışsa) bu kimsenin sehiv yapması lazım gelir; fakat, o rükû; sayılmaz ve bu kimsenin kıraatten sonra tekrar rükû´ etmesi gere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
Ta1 clil-i erkan da namazın vaciplerin d endir.
Ta´dil-i erkân : Rükû´da ve secdelerde bütün uzuvların hareket(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerinin durması ve sakinleşmesidir. Bunun terk edilmesi halinde, sehiv secdesi gerekip gerekmiyeceği konusunda ihtilaf vardır.
Ta´dil-i erkânın vacip mi, sünnet mi olduğu hususunda da ihti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)laf vardır. Vacip olduğunu kabul edenler, terkinden dolayı sehiv secdesinin lâzım olduğunu söylemişlerdir. Bedâ´ide de, bu görüş sa-hihlenmiştir. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
Namazda, ka´de-i u´lâ ( = birinci oturuş) da vaciptir.
Bir kimse, namazda, birinci oturuşu terk ederse, o kimseye se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi lazım gelir. Tebyîn´de de böyledir.
Teşehhüd de namazın vaciplerindendir.
Bir kimse, birinci veya ikinci oturuşta, teşehhüdü terk ederse, o kimsenin sehiv secdesi yapması vacip olur. Keza, teşehhüdün bir kısmını terk eden kimseye de sehiv secdesi vacip olur. Tebyîn´de de böyledir.
Teşehhüdün, tamamınm veya bir kısmının terk edilmesi halinde, sehiv secdesinin vacip olması hususunda, namazın farz ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması ile nafile olması arasında bir fark yoktur. Bahrü´r - Râık´ta da böyledir.
Namaz kılan kimse, teşehhüdü, birinci rek´atte, ayakta okursa, kendisine bir şey lâzım gelmez. Fakat, teşehhüdü, ikinci rek´atte ayakta okuması halinde, âlimler arasında ihtilâf olmuştur. Sahih olan bu durumda da sehiv secdesi lazım olmadığıdır. Zahiiiy-ye´de de böyîedir.
Teşehhüdü ayakta okuyan kimse, bunu Fâtihâ´dan önce okumuş olsa, üzerine sehiv secdesi lazım olmaz; Fâtihâ´dan sonra okursa, sahiv secdesi lazım olur. Esahh olan görüş budur. Çünkü, Fâtihâ´nm sonu, sûrenin okunacağı yerdir. Bir kimse, burada, te(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şehhüdü okuyunca, gerçekten vacibi tehir etmiş olmaktadır. FâtÖhâ´-nm evveli ise, sena mahallidir. Tebyîn´de de böyledir.
Namaz kılan kimse, ikinci iki rek´atte, teşehhüdü okursa, kendisine sehiv secdesi lazım olmaz. Serahsî´nin Muhıyt´inde de
böyledir.
Bir kimse, ,teşehhüdü okuduktan sonra Fâtihâ´yı okumuş olsa, sehiv secdeleri gerekmez.
Fakat, Fâtihâ´yı, teşehhüdü okuyacağı yerde okuyan kimseye, sehiv secdeleri vacip olur. Keza, bu durumda, önce Fâtihâ´yı sonra da teşehhüdü okursa üzerine sehiv secdesi lazım gelir.
Vâkıâtü´nNâtıhyye´de, Ebû Hanîfe (R.A.) den rivayet edi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerek şöyle. denilmiştir«Bir kimse, teşehhüd mahallinde kıraate başlamış olsa, sonra da teşehhüdü okusa, sehiv secdesi lazım gelir.
Teşehhüdü okuduktan sonra, Fâtihâ´yı okusa, bu durumda sehiv secdesi gerekmez.
Bir kimse, teşehhüdü ayakta veya rükû´da veya secdede okumuş olsa, sehiv secdesi lazım gelmez. Muhıyt´te de böyledir.
Bir kimse, ilk oturuşta, teşehhüdü tekrar okumuş olsa, üze(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rine sehiv secdeleri lazım olur.
Keza bir kimse, ilk oturuşta, teşehhütden sonra, salavât-ı şerî-feleri de okumuş olsa, kendisine sehiv secdeleri vacip olur. Tebyîn-de de böyledir. Fetva da bunun üzerinedir,
Salavâtlann, ne kadarının okunması halinde, sehiv secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinin gerekeceği hususunda, ihtilaf edilmiştir. Bazıları : «ALLAHümme salli´alâ Muhammed dese, sehiv secdeleri vacip olur.» dediler. Ba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zıları ise : «...ve îalâ âl-i Muhammed diyene kadar sevih secdeleri lazım olmaz.» dediler. Birinci kavil esahhtır.
Teşehhüdü, son kâdede (= son oturuşta) tekrar eden kimsenin sehiv secdesi yapması gerekmez. Tebyîn´de de böyledir.
İmâm Ebû Hanîfe (R.A.> ve İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, namaz kılan kimse, selam verene kadar teşehhüd okumayı unut(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muş olsa; sonra da hatırlasa, teşehhüdü iade eder ve sehiv secdele-îerini yapar. Muhıyt´te de böyledir.
Cemaate namaz kıldırmakta olan imâm veya tek basma namaz kılan kimse, oturacağı yerde kalakr; kalkacağı yerde oturur, ayağa kalkmak istediği zaman tam doğrulur veya tam doğrulmaya yakm bir hal alırsa, işte bu durumda geri dönüp birinci oturuş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ta oturmaz. Bu, Fetâvâyi Kâdîhân´da böyledir. Bu durumda, bu kimseye, sehiv secdeleri vacip olur. Bu kimse, oturuşa dönerse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı bozulur. Sahih olan budur. Tebyîn´de de böyledir.
Eğer böyle olmazsa, (yâni, kıyama yakın bir şekilde kalk(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olmadan, oturursa) sehiv secdeleri yapmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da da böyledir.
Doğrulmuş oima hususunda, her insanın, aşağı kısmının yarısına itibâr olunur. Yar.i, bir kısımm aşağı yarısı düzelirse, kıya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma yakın olmuş olur. Aksi taktirde, kıyama yakın olmuş olmaz. Kâ-fî´de de böyledir
Bir rivayette ise, namaz kılan kimse, dizlerinin üzerine kalktığı zaman/geri oturursa, sevih secdelerini yapar. Burada oiıin-ci oturuşla İkinci oturuş müsavidir îtfrnad bu kavledir.
Bir kimse, uyluklarını kaldırır fakat dizleri yerde olur, onları k^ldırmazsa, bu durumda Ebû Yûsuf´tan (R.A.) gelen bir rivayete göre, sevih secdeleri gerekmez. Fetâvâyi Kâdihan´da da böyledir,
Keza, bir kimse, rükû´ yerine secde, secde yerine rükû´ ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa veya bunları tekrar yaparsa veya bir farzı ileri veya geri aîuv sa, bu hallerin hepsinde de sehiv secdeleri lazım gelir;
KuJûrî´de: «Bir kimse, kendisinden zikir yapması gereken, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maz Bilerindenbirini terk ederse, bu kimsenin sehiv secdesi yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ması gerekir.» denilmiştir. Çünkü, içinde zikir bulunan bir namaz fiilinin emredilmiş olması, bu fiilin yapılmasının maksûd olduğuna — bizzat — bir emaredir. Bu fiilin terk edilmiş olması; sebebi ile namazda noksanlık — kuvvetlenmiş — olur. Bu durumda da sehiv secdesi yapma mecburiyeti oluf*
İçinde zikir bulunan bir namaz fiilinin, terki söz konusu değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, sehiv secdesi de söz konusu değildir. Sağ eli, sol elin üzerine koy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak gibi... Ve, rükû´ ve secdelerin kavmeleri gibi...
Namaz kılan bir kimse, oturup teşehhtid okuduktan sonrâ> üç rek´at mı yoksa dört rek´at mı kıldığı hususunda şüpheye düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tüğünde, bu şüphe ile; selam verme zamanına kadar meşgul olur; son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da dört rek´at kıldığına kalbi kanaat getirirse, namazım ,tamamlar ve sehiv secdeleriini yapar. Fakat, bu şüpheye, bir tarafına selam verdikten sonra, düşerse, sehiv sevdelerini yapması gerekmez.
Bir kimse, namaz kıldığı zaman abdestü bozulur ve abdest al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)maya gidince de yukarıdaki giıbî bir şüpheye düşer ve bu şüpheden dolayı, abdest almayı bir´müddet geriye bırakırsa, o kimsenin sehiv, secdesi yapması lazım gelir.
Vitir namazında Kunût okumak da namazın vâcip-lerindendir.
Bir kimse, kunûVu terk ederse, sehiv secdesi yapar.
Sehiv secdesinin terki," rükû´dan; başm kaldırılması ile tahak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kuk eder.
Vitir namazında, taatten sonra, KusButftan önce alınması gere(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ken tekbiri1 terk etmişbulunan kimse,.sehiv secdesi yapar. Çünkü o tekbir bayram tekbirleri menzaîmdedir. Tebyİrfde de böyledir.
Bayram Namazlarındaki ziyâde tekbirler de vacip(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir.
Bedâi´de: «Bir kimse, bu tekbirleri terk .ettiği veya noksan veya fazla yaptığı veyahut da yapılması gereken yerin haricindcyap-tığı zaman, bu kimsenin, sehiv secdesi´ yapması lazım gelir.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Bahrü´r- Râık´ta da böyledir.
Hasan´uı İmâmı Azam (R.A.) dan rivayet ettiğine´ göre: Bu hususta, noksan fazla, çok az, müsavidir. îmâm, bayram namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının birini bile unutmuş olsa-, sehiv secdesi yapar. Zehıyre´de de böyledir.
Keşfu 1 - fesrâr´da : «îmâm, bayram tekbirlerinden birini — veya bir kaçını — unuttuğu zaman, rüku´a varmış olsa bile tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rar kıyama döner, (doğrulur.) Mesbûk ise, böyle değildir. Bu durum(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da mesbûk, tekbirleri rükû´da getirir,» denilmiştir, Bahrü´r - Râık´-,ta da böyledir.
Bir kimse, bayram namazının, ikinci rek´atinin rükû´ tek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)birini terk ederse, sehiv secdesi yapması- gerekir. Çünkü, bayram tekbirlerine tabî olarak, bu tekbîr de vacibtir. Fakat, birinci rek´atin rükû´ tekbiri böyle değildir. Çünkü bu tekbir, bayram tekbirlerine mülhak (= katılmış) değÜdir. Tebyifcn´de de böyledir.
Cum´a bayram, farz ve nafile namazların hepsinde, sehiv. secdesi (ile ilgili hükümler) aynıdır. Ancak, âlimlerimiz : «Bayram ve cum´a namazlarında sehiv secdesi yapılmaz; çünkü, yapılması halinde insanlar arasına fitne düşer.» demişlerdir. Muhıyt´te de böyledir.
Bazı namazlarda cehren (=açıktan), bazı namazlarda da, hafiyyen=gizlice) okumak vaciptir.
Bir kimse, gizli okunacak yerde açıktan, açıktan okunacak yerde gizli okursa, o kimseye sehiv secdeleri vacip olur.
Açık veya gizli okumanın miktarında ihtilaf edilmiştir. «Her iki halde de kendisi ile namazın caiz olduğu miktarda okumaktır.» denilmiştir. Esahh olan da budur. Bu hususta, Fâtihâ ile başka sû(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re ve âyetler arasında da bir fark.yoktur.
Yalnız başına namaz kılan kimsenin, gizlide de, açıkta da sehiv secdesi gerekmez. Çünkü bunlar, cemaatin özelliklerindendir. Tebyin´de de böyledir.
Namaz kılan kimse, açıktan eûzü - besmele çekse, veya â-mih dese, sehiv secdesi yapması gerekmez. FetâvâyS Kâdihân´da da böyledir. [67]
İmâmın Yanılması
İmâmın yanılması, kendisinin ve arkasında bulunan cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)atin, sehiv secdesi yapmasını gerektirir. Muhiyt´te de.böyledir.
İmâma uyan kimse, bu esnada kendisi bir hata yapsa, bun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan dolayı sehiv secdesi yapması gerekmez.
İmâma uyan kimse, imâmla birlikte sehiv secdelerini yapar. Hatta, bu kimse, imâma, imâm yanıldıktan sonra uyumuş olsa büe, yine onunla birlikte sehiv secdesi yapar; ona tabi olur.
Bu kimse, sehiv secdelerinden birini yaptıktan sonra, imâma uymuş olsa, imâma tabi olarak ikinci secdeyi de yapar; birinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deyi ise kaza etmez. Bu kimse, sehiv secdesinin her ikisini de yap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tıktan sonra imâma uymuş olsa, sonradan bu iki secdeyi de kaza etmez. Tebyin´de de böyledir.
İmâma uymuş olan kimseye, imâmla kıldığı müddetçe, se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi gerekmez. İmâm, sehiv secdesini terk etmiş olsa bile, imâma uyan kimsenin, sehiv secdesi yapması gerekmez. Muhiyt´te de böylldir.
«Mesbûk, (=imâma sonradan uyan kimse) sehiv secdele(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde imâma tabi olur; sonra da, imâma yetişmemiş oiduğu kısmı kaza eder.
Lâhık, imâmla birlikte kılarken, sehiv secdelerini yapsa, bu sayılmaz; sehiv secdelerini kindi namazından sonra yapar.
Mesbûkun, imâmın selam vermesinden sonra, az bir müddet beklemesi uygun olur. Böylece, imâmın üzerinde sehiv secdesi var ise, kendisinin de onları yapması caiz olur. Serahsi´nin Muhiyt´inde de böyledir.
Mesbûk, şayet imâma tabi olmayıp, imâmla birlikte sehiv secdelerini yapmazsa, o secdeler, üzerinden sakıt olmaz, fdüşmez.
Bu durumda, mesbûk, sehiv secdelerini, namazının sonunda ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disi yapar.
0 îmâm selam verince, mesbûk hemen ayağa kalkar, imâm da biraz sonra, üzerinde sehiv secdeleri bulunduğunu hatırlayıp sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deye varır ve bu durumda da mesbûk rek´atini secde ile kayıtlama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış bulunursa, imâmın ardından, ona tabi olarak secdeye varır. İmâm selam verincede, kalan namazını kılmaya kalkar. Bu arada kıyam, kıraat, rüku´ gibi fillerden yapmış oldukları hesaba katılmaz. Sonra, namazının kalan kısmını kılmaya devam eder. tmâma tabi o´arak kıldığı bölümü kaza etmez.
Şayet, imâma tabi olup, onunla birlikte sehiv secdelerini yap-mamışsa, namazı caiz olur; namazın sonunda sehiv secdelerini ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par. Bu müstahsendir.
Eğer, imâm, sehiv secdelerini, mesbûk, rek´atini secde ile kayıt(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ladıktan sonra yaparsa, mesbûk, dönüp imâmla birlikte o secdeleri yapamaz. Bu durumda, dönüp imâmla birlikte sehiv secdelerini ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)parsa namazı bozulur. Sirâcü´l-Vehhâc´da da böyledir.
Bir imâm, korku namazında, sehiv secdesi yaparsa, bu du(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rumda kendisine ikinci cemaat tabi olur. Birinci cemaat ise, namaz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)larının tamamlanmasından sonra, o sehiv secdelerini yaparlar. Bah-rü´r-!Râık´ta da böyledir.
Lâhık, kendi yanılmasından dolayı, sehiv secdesi yapmaz.
İmâm yanılmış olsa da, mesbûk onunla birlikte sehiv secdeleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni yapmasa; mesbûkun kendisi de, namazının yetişmemiş olduğu kısmım kaza ederken yanılsa, bir defa sehiv secdelerini yapması ki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)fayet eder. Misafire uymuş bulunan mukîmi bu durumdaki hali de-mes.bûk gibidir.
Bir imâm yanılsa, sonra da abdesti bozulmuş olsa ve yerine bir mesbûku geçirse; bu mesbûk namazı tamamlar. Yalnız, selam vermesi için yerine bîr müdriki (imâma ilk rek´atten itibaren uymuç olan kimseyi) geçirir. Bu müdrik de selâm verir ve sehiv secdelerini yapar. Mesbûk da, onunla birlikte o secdeleri yapar. Şayet, hiç bir müdrik yoksa, hepsi de ayağa kalkıp, yetişemedikleri reVatleri kaza ederler ve namazlarının sonunda da sehiv secdelerini yaparlar. Se-rahsî´nîn Muhıyt´inde de böyledir.
Bir kimse, öğle namazını beş vakit kılsa da dördüncü rek´-atte, teşehhüd miktarı otursa; eğer beşinci rek´ati secde ile kayıüla^ mamışas, durumu hatırlar hatırlamaz, oturur ve selam verir. Bu ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nılmasından dolayı da sehiv secdesi yapar.
Şayet, beşinci rek´ati secde ile kayıtlamış ise, oturup sellam vermez. Bilakis, bir rekat daha kılarak, o tek rek´ati de çiftler; otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur; teşehhüdü ve duaları okur ve selam verir. Güzel olsun diye de, sehiv secdelerini yapar. Hidâye´de de böyledir. Muhtar olan görüş budur. Kifâye´de de böyledir. Muhiyt´te ise : «Sonra teşehhüd yapar ve selam verir.» denilmiştir,
îlâve edilmiş bulunan o iki rek´aıt nafile, sahih olan kav(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le göre, öğle namazının sünnetine sayılmaz. Cevheretü´n - Neyyire´de de böyledir.
«İkindi namazında rek´at ilave edilmez.» denilmiştir. Bu hususta «... edilmez.» diyenlerin değil de «... edilir.» diyenlerin gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rüşü esahhtır. Tebyîn´de de böyledir, itimat bunun üzerinedir. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, ikindiden sonra, dileyerek nafile kılmak mekruhtur. Kendi isteği ile kılınmayınca da mehrûh olmaz. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.
Bir kimse, sabah namazında, oturduktan sonra, üçüncü rek´ate kalkarsa ve onu da secde üe kayıtlarsa, dördüncü rek´ati ilâ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ve eylemez. Tebyîn´de de böyledir.
Tecnîs´de : «Fetva, Hişâm´ın şu rivayeti üzeredir : İlave yapmada kerahat olmaması bakımından, ikindi namazı iîe sabah na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazının arasmda fark yoktur.» şeklinde bir açıklama vardır, Bafo-rü´r - Râık´ta da böyledir.
Fakat, sabah namazında, teşehhüt miktarı oturmamış olan şahıs, farz olan ka´deyi (~ oturuşu) terk etmiş olacağından, bu şah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sın kıldığı namaz mekruhtur. Çünkü, sabah namazında, farzdan ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce, iki rek´at sünnetten başka, nafile namaz kılmak mekruhtur.
İkindinin dördüncü rek´afcmda, oturmadan kalkma ise, böyle değildir. Çünkü, bu beşinci rek´ate, alltincı rek´ati ilave etmek caiz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Ve, ikindi namazından Önce, nafile kılmak da mekruh değildir. Tebyîn´de de böyledir.
İkindi namazında, dört rek´ati, tamamladıktan sonra attır(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayan kimse, bu durumu, beşinci rek´atin secdesine varana kadar hatırlarsa, hemen oturur. Muhıyt´te de böyledir.
Hulâsa´da : «Bu durumda, teşehhüd yapar; selam verir ve sehiv için de secde eder» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Bîr kimse, son oturuşu yapmadan kalkar ve beşinci rek´ati secde ile kayıtlarsa, bize göre, o kimsenin Öğle namazı bozulur; Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hıyt´te de böyledir.
Bu durumda, İmâm Ebû Haisife (R.A.) ve İmâm Eîbu Yûsuf (RA.3 ´a göre, bu şahsın namazı nafileye dönüşür. İlave yapmasa bi-îe, o kimsenin üzerine bir şey lazım gelmez. Hidâye´de de böyledir..
Namazın ne zaman fesada gideceği hususunda, İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.) görüş ayrılığında bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)muşlardır. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.) : «O kimse, başını secdeye kor komaz namazı fasid olur.» demiş : İmâm Muhammed (RA.Î ise : «Bu kimse, başını secdeden kaldırmadıkça namazı fesada gitmez.» demiştir. İmâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a göre, secdenin farzı, başı yere koymakla başlar. İmâm Muhammed (R.A.)´e göre ise, secdenin farzı, başı yere koymak ve kaldırmakla başlar. Muhıyt´te de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.
Fahrü´l - İslâm, CâmHi´s - Sağir´de : «Fetvada muhtar olan İmâm Muhammed (R.A.)´m kavlidir.» demiştir. Nflıâye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.
Bu ihtilafın faydası şurada açığa çıkmaktadır :
Bir kimsenin abdesti bozulduğu zaman, İmâm Ebû Yûsuf (R. A.)´a göre, o kimsenin namazının ıslahı mümkün olmaz; İmâm Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed (R.A.)´e göre ise, namazının ıslahı mümkün olur; bu kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se gidip abdest alır; oturur, teşehhüdünü okur ve selam verir. Fet-hti´I - Kâdir´de de böyledir. Esahh olan kavle göre, bu durumda sehiv secdesi yapmaz. Nihâye´de de böyledir.
Bir kimse, üzerinde sehiv secdesi olduğu halde, namazını kes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek niyyeti ile selam vermiş olur ve bu durumda da, sehvi için sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de ederse, hala namazdadır; sehiv secdesi yapmazsa namazda değil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir. Bu, İmâmı A´zam (R.A.) ile İmâm Züfer (R.A.)´e göre ise, bu kimse sehvi için secde etmemişse, namazdadır. İmâm Muhammed (R.A.)´e göre, selamdan sonra, bu şahsa, bir kimse iktidâ etse, ikti-dası mutlaka sahihtir. Diğer iki imâma göre de sahihtir.
Bir kimse, sehvi için secde ettiği sırada gülse, İmâm Muham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)met! (R.A.)´e göre abdesti bozulur. Diğer imamlar buna muhaliftir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler. Bu kimsenin namazı ise, bil-icmâ´ tamdır ve bu kimseden sehiv secdeleri düşer. Şayet, ikâmete niyyet ederse, İmâm Muhammed´e (R.A.) göre, farzı dört rek´ate dönüşür ve namazın sonunda da —se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv için— secde eder.. Diğer iki imâma göre ise, namazı dörde dö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nüşmez ve ondan sehiv secdeleri düşer. îcabet eylediği zaman bu kimsenin namazı batiî olur. Nihâye Şerhi´nde de böyledir.
0 Bir kimse, iki rek´at nafile namaz kılsa ve namazda yanılsa, sehvi için secde eder. Sonra iki rek´at daha nafile kılmak istese, bu namazı Önce kilmiş bulunduğu, o namazın üzerine bina edemez. Hi-dâye´de de böyledir.
Bu kimse, bina etmiş olsa yine namazı sahih olur. Çünkü, bu durumda, tahrîme (= iftitah tekbiri almak) bakidir, (devam et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektedir.) Muhtar olan görüşe göre, bu kimse, sehiv secdelerini iade eder. Misafir de böyledir; ikamete niyyet etmiş olsa, sehiv secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini yaptıktan sonra, kendisine dört rek´at kılmak lazım geför. Ve, sehiv secdelerini iade eder. Tebyîn´de de böyledir.
Bir kimse, yatsı namazını kılarken yanılıp, Tilâvet secdesi olan bir ayeti okusa ve bu secdeyi de yapmasa, rek´atlerden birinin de secdesini yapmamış olsa, sonra selam verse, bu durumda mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ele, şu dört vecih üzerinedir.
Bu kimse, bunların tamammı, ya unutarak yaptı veya kasden yaptı.. Veya, tilâvet secdesini unutarak, rek´atin secdesini kasden yaptı. Veyahut da, bunun tersini yaptı. Birinci durumda ise, bîl-itti fak namazı bozulmaz. Çünkü, bu selam sehiv selamıdır.
İkinci ve üçüncü vecihler de namazı, ittifakla fesada verirler. Çünkü, kasden selam vermek, o kimseyi namazın hürmetinden dı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şarı çıkarır. Dördüncü vecih ise, Zâhirü´r - rivâyeye göre namazı fa-sid olur. Muhıyt´te de böyledir.
Sehiv secdelerinde yanılmak, sehiv icab etmez- Çünkü, bu, nihayeti olmayan bir iştir. Tehzîb´de de böyledir.
Sehiv secdelerinde yanılmış bulunan kimse, taharri (araşlıı-maJ ile amel eder. Eğer, namazında defa´arca yamlmışsa, iki secde kâfi gelir. Hulâsa´da da böyledir.
Gece kılınan bir nafile namaza imâm olmuş olan kimse, kasden gidi okumuş olsa, günahkar ölür. Sehven böyle olursa, sehiv secdesi yapar. Fetâvâyi Kâdîhân´da da böyledir.
Yetîme´de : «İmâm, vitirde ve teravinde açıktan okumayı terk etmiş olsa, sehiv secdeleri yapar.» denilmiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Sehvetmiş bulunan bir imâmın, —sonra da— abdes.ti bo(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zulmuş olsa, yerine bir başkasını geçirir. İmâmın yerine geçen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, selâmdan sonra sehiv secdesini yapar. İmâmın yerine geçen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se de sehvetmiş oîsa, önceki imâmın ve kendisinin sehivlerinden dolayı, sehiv secdelerini bir defa yapması kâfi gelir. Nitekim, ön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceki imâm iki dsfa sehvetmiş olsaydı, sehiv secdelerini bir defa ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pacaktı.
Önceki imâm sehvetmemiş fakat, yerine geçirdiği kimse seh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vetmiş olsa, bundan dolayı, Önceki imâm_ da sehiv secdesi yapar.
Önceki imâm, yerine bir başkasını geçirdikten sonra sehvetmiş olsa, bu sevhinden dolayı hiç bir şey gerekmez. Zehıyre´de de böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ledir.
Asıl´da : «Bir kimse, son oturuşta, teşehhüt miktarı otur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duktan, fakat teşehhüdü okumadan önce selam vermiş olsa, teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüde döner, onu okur ve sonra selâm verir. Sehvinden.dolayı da se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hiv secdesi yapar.» denilmiştir. Muhıyt´tte de böyledir. [68]
Kaç Rek At Kılındığı Hakkında, İmâm İle Muktedî Arasında Çıkan İhtilaf Ve Şüphe
Bir kimse, üç rek´at mi, dört rek´at mi kıldığı hususunda şüpheye düştüğünde, eğer bu şüphe, o kimseye ilk defa arız oluyor ise, bu kimse, namaza yeniden başlar. Şiracü´l - Vehhâc´da da böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.
Namaza yeniden başlamak, önceki namazdan, selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, konuşmak veya başka bir amelle çıkmakla mümkün olur. Böy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le bir sebeple, Önceki namazdan çıkmadıkça, yerli bir namaza başla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak, tasavvur bile edilemez. Sadece selam vermekle, namazdan çı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kılmış olmaz. Namazdan, ancak namazı ifsâd eden bir amelle çıkı-labilir. Tebyin´de de böyledir.
Yukarıda ki «ilk arız oluyor ise» lâfzının izahı hususumda da âl illilerimiz arasında görüş ayrılığı vardır. Bazıları sehvetmek, o kimsenin Biç âdeti değil ve Ömründe ilk do: ehv-miş ise... demektir.» demiştir-. Mubyıt´te de böyledir.
Eğer bu hususta, si´çok. mit (ara:-. rır.) Ve re´yinin büyük olanı. ;ıhp dir,
Ef.;imr, ne: :´ inde de, şevk-
zuhur etın£i.^, bv dunumda man kirişenldıv.y
vecih üzerine, navi?.azm kaluvrmm bin;j eder.
Şüphe, iki rek´at mı, bir rek´at mı şeklinde isi. bu dur;/-! = namazın kalan kısmı, bir rek´at üzerine bina rdUir
Bu durumda, az üzerine bina edilince, her rokV.,- b^mda o ;üu-lur. Çünkü, bu oturuluştarm, farz olan oturuşun yarinde —yapıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)makta— ojma ihtimaldir; vacip olan oturuşun makamında yapıln-r-olma´ihtimali vardır. Görüldüğü gibi, bu hüküm, i:aıv, veya vacŞ olan duruşların terk edilmesini önlemek içkidir.
Bir kimse, dört rek´atü bir namazda, bu birinci i-ü.k-´at ra;, ikinci rek´at mı diye şüpheye düşerse, onu, birinci reV´aı kabul ede;. sonra oturur. Sonra, kalkıp bir rek´at daha kılar, oturur, kalkıp bir rek´at daha kılar ve oturur. Sonra yine kalkıp bir1 rek´at daha kılar ve oturur. Bu dört otmaışun, üçüncü ve dördüneü.kv´ Hrz. birinci ve ikinci otuı^şlar . vaciptir. Bahrü´r - Râık´îa d;> İvüyledû .
Bir kimsi1. . lamdan öıv .la;.- ...ıra fakat te-
şehhüdden sonra p; :eye 4uşmii edilmez ve namazın cevazı.; ükmolunuı,
Bir kimse, namazı kılıp kılmadığı lıse, eğer vakit varsa, bu namazı iade eder.. Vakit çık: şekilde bir şüpheye düşen kimsenin, yapacağı hiç Muhıyt´te de.böyledir1. -
Bir kimse, kıyamda olduğu halde, sabah;.
rek´atte mı, üçüncü rek´atte mi olduğu hususunda o rek´ali tamamlamaz; teşehhüd miktarı oturup ayaj´: "•
rek´at daha kılar. Her rek´atte, Fatiha ve sûreyi okur; oturup teşeh(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hüdü okur ve sonra da sehvinden dolayı secde eder.
Mi1 kimse, secdede iken, birinci secdede mi, ikinci´secdede mi oldi hususunda şüpheye düşse, yaptığı secdeye devam eder. Bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri dede veya ikinci secdede olmasının bîr farkı yoktur; bunlar müsavidir.- Çünkü, eğer o birinci secde ise, ona devam etmek lazım gelir; eğer ikinci secde İse, tamamlanması lazım gelir. İkinci sec(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)deden başını kaldırdığı zaman, teşehhüd miktarı oturur; sonra kal(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kar, bir rek´at daha kılar.
Bir kimse, sabah namazının secdelerini yaptığı sırada, bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinci rek´atte mı, üçüncü rek´atte mı olduğu hususunda şüpheye dü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şerse, eğer birinci secdede ise namazının ıslahı mümkündür. Çünkü, o, eğer iki rekat kilmiş ise, namazın tamamı ile rek´at olduğu için, namrjzrtamam olmuş olur.
Şayet1, üçüncü rek´atte ise, İmâm Muhammedi (R.AJ´e göre, bir vecih ten namazı fesada gitmez. Çünkü, o kimse, birinci secdede ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tırladığı zaman; kalkar ve sanki hiç secde yapmamış gibi olur. Bu mesele, beşinci rek´atin secdesinde iken, abdestin bozulmasında ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu.gibidir.
Namaz kılan kimse, eğer ikinci secdede ise,, bu durumda nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zı fesada gider.
Bir k*mse, sabah namazında ikinci rek´at i mî, }´oksa üçüncü rek´ati-mi kıldığı hususunda şüpheye düşer ve araştırması da bir netice vermezse; bu durumda, eğer ayakta ise, hemen oturur; sonra kalkıp, iki rek´at daha küar ve oturur. Eğer oturuyor idiyse, mesele kendi halîhcedir.´ Araştırır; eğer taharrîsi ile ikinci rek´atta olduğu kanaatine varırsa, namazına devam eder. Taharrisi, üçüncü rek´atte olduğu kanaatini çıkarırsa, oturuşlarını araştırır. Neticede, iki rek´-. atın sonunda oturmadığını anlarsa, namaz fasîd olur. Taharrisi bir netice vermezse, yine, namaz fâsid ölür.
Dört rek´atli bir namazda, dördüncü rek´at rai, beşinci rek´at-mi olduğu hususunda şüpheye düşmüş olan kimsenin durumu da yu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)karıdaki jpj&idir.
Bir kimse, üçüncü rek´atte mi, beşinci rek´atte mi olduğu hususunda şüpheye düşerse; sabah namazı hakkında söylemiş oldu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğumuz gibi hareket eder : Kuûda avdet eder, (oturuşa döner); son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra bir rek´aıt daha kılar; teşehhüd okur; sonra ayağa kalkar; bir rek´at daha kılar; oturur. Sehvi için de secde yapar.
Bir kimse, vitir namazında kıyamda (= ayakta) iken, ikinci rek´atte mi yoksa üçüncü rek´atte mi olduğu hakkında şüpheye düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, kılmakta olduğu rek´ati tamamlayıp kunût duasını okur ve otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur. Sonra kalkıp, bir rek´at daha kılar ve o rek´atte de kunûtu okur. Muhtar olan görüş budur. Buraya kadar, Hıdâsa´nın ibaresi-dir.
Bu mes´elelerden gafil olmak uygun olmaz. Çünkü bunlar sehiv secdesi icabettiren halerdir. Bu şekiller, ister taharri ile ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sun, ister az üzerine bina etmekle olsun, müsavidir. Fethii´I - Kadtr -den naklen, Bahrü´r-Râık´tâ da böyledir.
Bir kimse, namazı, üç rek´at mi yoksa dört rek´at mi kıldığı hususunda şüpheye düşse ve uzun süre düşündükten sonra, kesin olarak, üç rek´at kılmış olduğunu anlayıp bilse; bu durumda, düşün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi, kendisim, bir rükün eda edecek kadar geri bırakmamış ise, sehiv secdesi yapması gerekmez.
Fakat, düşünmesi uzun sürer ve kendisini bir rek´atten veya bir secdeden geri koymuş olursa veya rükû´da ve secdelerde böyle bir düşünme haline girer ve bu durum uzun sürer ve bu sebeple halin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de bir değişiklik olursa, istihsanen, sehiv secdeleri yapması gerekir. Muhıyt´te de böyledir.
Namaz kılarken, abdestinin olmadığını zanneden veya haki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)katen mestleri üzerine meshetmemiş olduğu açığa çıkan bir kimse için, sonradan kesin olarak abdestinin bozulmadığına veya mestleri üzerine mesh ettiğine kanaati hasıl olması halinde, şüpheye mahal yoktur.
Ebû Bekir : «Eğer bu kimse, abdestinin olmadığını veya mest(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leri üzerine mesh etmediğini bildiği halde iken bir rükün eda etmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se, artık o namazı yeni baştan kılar. Şayet durum böyle değilse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazına devam eder.» demiştir. Fetâvâyi Kâdihân´da da böyledir.
Bir rükün eda ettiğini kesinlikle bilen, fakat iftitah tekbiri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni alıp almadığı;. abdesfcinin bozulup bozülmadiğı; üzerine pislik bulaşıp bulaşmadığı veya başına mesh edip etmediği hususunda şüpheye düşen kimse, eğer bu şüphe, ilk şüphesi ise, namazı yeni baştan kılar; böyle değilse, namazına devam eder; abdest alması ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya elbisesini yıkaması gerekmez. Fethü´l- Kadir´de de böyledir.
Fetâvâyi îtâbiyye´de : «Bir kimse, namaz kılmakta iken, misafir mi yoksa mukîm mi olduğu hususunda şüpheye düşse, na(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mazı dört rek´at ktfar ve ihtiyaten ikinci rek´atte de oturur.» denil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Cemaate namaz kıldırmakta olan bir kimse, iki rek´atini kıldıktan sonra, ikinci secdede, bir rek´at mi yoksa iki rek´at mi kıldığı hususunda veya dört rek´at mi yoksa üç rek´at mi kıldığı hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)susunda şüpheye düşerse arkasındaki kimselere bir göz atarak, on(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ların halini öğrenir. Eğer onlar kalkarlarsa, kendisi de kalkar; eğer onlar otururlarsa, kendiside oturur. Bu durumda, onlara itimat ey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lemesinde bir beis yoktur. Bu durumda sehiv secdeleri de gerekmez. Muhıyt´te de böyledir.
îmânı, namazda şüpheye düştüğü zaman, sözüne güvenilir iki kişinin sözünü alıp kabul eder.
Yalnız başına veya cemaatle namaz kılan kimse, selam ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dikten sonra, güvenilir bir kimse kendisine : «Sen öğle namazını üç rek´at kıldın.» dese; âlimlerimizin beyanına göre, eğer namaz kılan kimse, dört rek´at kıldığını —kesin— bilirse, kendisine üç rek´at kıldığını haber veren kimsenin haberine iltifat etmez, değer ver(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Muhıyt´te de böyledir.
Zahîriyye´de nakledildiğine göre, İmâm Muhammed bin Ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)san (R.A.) : «Ben, bir kişinin sözü ile de, bütün halerde namazı ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niden kılarım.» demiştir. Tatarhâniyye´de de böyledir.
Namaz kılan kinişe, haber verenin doğru sözlü mü, yoksa yalancı mı olduğu hususunda şüpheye düşerse, İmâm Muhammed´e (R.A.) göre, o şahıs, ihtiyaten namazını yeniden kılar. Bu kimse, iki adil kişinin söz´eri hususunda da şüpheye düşse, yine namazım iade eder. Haber veren kimse, güvenilir birisi değilse, onun sözü kabul edilmez.
8 Bir,cemaate namaz kıldıran imâm, namazından hemen son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra gittiğinde, cemaatin bir kısmı: «Bu öğle namazıdır.» bir kısmı da : «Bu ikindi namazıdır.» deseler; eğer vakit öğle vakti ise, kılman namaz, öğle namazıdır. Vakit ikindi vakti ise, kılınan namaz ikindi nazmaıdır. Çünkü burada, vaktin muvafık olduğunu iddia eden için, —vakit— apaçık bir şahittir.
Eğer, hangi vakitte olunduğu biüinmezse, her iki topluluğun sözü de caizdir. Kıyas da böyledir, Mohıyt´te de böyledir. [69]
|