|
Şehidlik Ve Şehidlerle İlgili Hükümler
Şehîd : Harbîler veya bağîîer (= âdil devlet başkanına is(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yan edenler) veyahut da yol kesiciler tarafından öldürülen kimse demektir.
Muharebe meydanında yaralı olarak bulunan, gözlerinden veya kulaklarından kan gelen, içinden kan gelen, vücudunda, yanma eseri bulunan, yaya veya binili olduğu halde düşman hayvanları tarafın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan tepelenen, veya bunlar tarafından ışınlan veyahut da bu hay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)vanların ön veya arka ayakları ile tepilen, yani saydığımız bu sebep(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerden dolayı veya hayvanına vurulmasından dolayı onun kaçması sebebi ile veya ona mani olmak isterken düşüp ölen kimselerle, vu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rulup suya veya ateşe atılan, surdan aşağı atılan, üzerine duvar yı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kılarak öldürülen; düşmanlar tarafından, başına ateş atılarak veya odun vurularak öldürülen veya suda boğularak Öldürülen kimseler ,şehid$rler.
Bir müslümanın da suda boğarak veya zulmen öldürdüğü fakat ölümü sebebi ile diyet vacip olmayan kimseler de şehiddirler. Şehi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)din şer´î tarifi budur.
Keza, zımnî veya islâm ülkesinde, eman´Ia bulunan bir kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)senin de, —yukardaki gibi— öldürdüğü kimseler de şehirdirler. Ht-dâye Şerlü Aynîde de böyledir.
Sulh ve bir babanın oğlunu öldürmesi sebebi ile, ölen kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)seye diyet vacip olmuş olsa büe; o kimsenin şehidliği düşmez. Çün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kü, kısas vacip olmuş olmasına rağmen, sulh ve şüphe sebebi ile bu kısas düşmüş olmaktadır. Kenz Şerht Aynî´de de böyledir.
Bir kimse, nefsini veya malım kurtarmak veyahut da müs-lümanlan veya zımmîieri müdafaa etmek için savaşırken, —demir, taş veya ağaçtan olan hangi âletle olursa olsun— öldüriilürse, o kim(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)se şehiddir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Düşman, ateş açarak bir gemide bulunan müslümanlan yak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olsa, ve bu ateş başka bir müslüman gemisine sıçrayıp o gemide bulunanları da yaksa, bu gemilerde bulunup, yanarak ölenlerin hepsi de şehiddir. Hulâsa´d a da böyledir. [32]
Şehidin Hükmü :
Şehidler yıkanmazlar ve üzerlerine, bu durumda, cenaze namazı kılınır. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Şehid, kam ve elbisesi ile defnedilir. Kâfi´de de böyledir.
Şayet, şehidin elbisesinde necaset bulunursa, bu yıkanır. Itâbiyye´de de böyledir.
Şehidin üzerinde bulunan şeylerden, kefen hükmünde ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mayan silah, ´vükan, deriden yapılmış eşya, mestler ve giydiği başlık gibi şeyler çıkarılır. Şalvar, pantalon ve benzeri gibi şeyler de çıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rılır. İmâm Muhammed (R.A.) ise bunu, Siyer´hıden başka bir ese(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde zikretmemiştir.
Şeyh Ebû Ca´fer el - Hînduvânî : »Şalvar ve benzerini çıkarmak daha münasip ve daha uygundur.» demiştir. Âlimlerimizin ekserisi de bunu uygun bulmuşlardır. Muhıyt´te de böyledir.
Şehidin üzerinde bulunan fazla elbiseler çıkarılış1; şayet noksan ise, fazlalaştırüarak kef ünnet üzere tamamlanır. Kâfi´(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de de böyledir.
Ölü için yapıldığı gibi, ^enid için de hanut (= bir nevî gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zel koku) yapılır. Bahrü´r - Râık´ ta da böyledir.
Şehid, cünûp olarak Ölmüşse; çocuk veya deli ise İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ye göre yıkanır. Tebyîn´de de böyledir.
Keza, hayızlı veya nifash iken öldürülen kadınlar da yıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nırlar. Kâfî´de de böyledir.
Ancak, kadın bir veya iki gün kan gördükten sonra öldürül(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)müş olursa, bil-iemâ ´ yıkanılmaz. Hidâye Şerhi Aynî´de de böyledir.
Yaralandıktan sonra yemek, içmek, uyumak, tedâvî ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mak veya harp meydanından sağ olarak ayrılmak gibi bir takım şeylerle, bir müddet vakit geçiren kimseler, bu müddet içinde ha(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yatta kalmış oldukları için— şehid hükmünde olmalarına rağmen, cenazeleri yıkanılır. Bu durumdaki kimselere mürtes denir.
Savaş alanında yaralanıp da, hayvanlar tepelemesin diye şehre taşman veya orada bulunan bir çadır veya haymeye kaldırılan veya-hud da bir namaz vakti geçinceye kadar sağ kalıp aklı başında ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şayan kimse de mürte&tir. Bu gibi kimselerin de cenazeleri yıkanır. Hidâye´de de böyledir.
Harpde yaralanan bir kimse, harbin sonunda alış veriş ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par veya çokça konuşursa, nıürtes sayılır. Harp sona ermeden, bu kimseler mürtes sayılmazlar. Tebyîn´de de böyledir.
Savaşta yaralanan bir kimse, dünyevî şeylerden biri ile va-siyyet ettikten sonra, şehid olursa, bu şehidin cenazesi yıkanır.
Bir kimse, şehirde öldürülür de, zulmen ölidürürüp öldürülme(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği bilinmezse, cenazesi yıkanır ve namazı kılınır. Kenz Şerhli Ay-nfde de böyledir.
Keza, yaralandıktan sonra, yerinden kalkan veya başka ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rafa dönen ve sonra şehid olan kimsenin de cenazesi yıkanır. Hulâ-sa´da da böyledir.
Üzerlerinde kimse bulunmadığı hatde, müşriklerin atUn ürküp, bir müslümam çiğnerse veya bir müslünıamn kafire attığı bir şey diğer bir müslümana değerse, veya bir müslümamn bindiği müşriklere ait bir hayvan kaçıp, müslümam üzerinden atarsa; veya müslümanlar kaçar ve kafirler onları ateşe veya hendeğe düşmeye zorlarlarsa; veya müslümanlar etraflarına çekilen tel Örgü üzerinde "yürürlerse bu hallerin her biri sonucu ölen kimseler yıkanırlar. Bu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na, İmâm Ebû Yusuf (R.A.) muhalefet etmiştir. Serahsî´nin Muhit(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)inde de böyledir.İmâm Ebû Hanîfe (R.A.) ´ye göre, harbte, müslümanın bin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği at m ayağı kayar da, o müslümam üzerinden atar ve Öldürürse, bu şahsm cenazesi yıkanır.
Müslümanların hayvanları,—müşrikler kasden ürkütmemeleri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ne rağmen—, müşriklerin bayraklarından ürküp kaçarlar ve sahip(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerini üzerlerinden atarak öldürürlerse, İmâmı A´zam (R.A.) ile İmâm Muhammed (R.A.) ´e göre, bunların cenazeleri yıkanır.
Keza, müşriklerin şehirlerinin etrafına çevirmiş oldukları surların üzerine çıkmış olan müslümanlardan birinin ayağı kayıp, o surun üzerinden düşse ve ölse, yine İnıâm-i A´zam (R.A.) ile İmâm Muhammed CR.A.) ´e göre bu şahsm cenazesi yıkanır.
Müslümanlar bozguna uğrasa, sahibi üzerinde bulunan ve bir müslümana ait olan bir hayvan, başka bir hayvanı süren veya çek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mekte olan bir şahsı çiğnerek öldürse, o kimsenin de cenazesi yıka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nır.
Keza, harpte bir duvarı delmekte iken, üzerlerine duvar yıkıhp ölen kimselerin de cenazeleri yıkanır, imâm Ebû Yûsuf (R.A.)´a gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re, bunlar da yıkamazlar. Mulıryt´te de böyledir.
İki topluluk bir birlerini görseler ye fakat savaşmasalar, burada ölü olarak bulunmuş olan müslüman, zulmen öldürüldüğü ve demirle öldürüldüğü bilinse dahi yıkanır. Tatarhâniyye´de de böyle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dir.
Muharebe meydanında, ölü olarak bulunan fakat kendi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinde yara gibi, boğulmak gibi, vurma gibi, kan çıkması gibi bir öldürme eseri bulunmayan kimse de şehid olmaz. Keza, harici bir tesir olmadan, kendisinden burun kanı gibi. Ön ve arkadan çıkan kan gibi, başından inerek ağzından çıkan kan gibi kan çıkmış plan kimseler de şehid sayılmazlar Bedâî´de de böyledir.
Bu meselede aslolan şudur : Bir kimse, harbîlerle, bağî-lerle veya yol kesenlerle savaşttiğı zaman, düşman tarafından öldü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rülünce, Ölüm ister bil-fiil olsun, ister bir sebebe bağlı bulunsun, bu kimse şehiddir. Ölümü düşmana izafe edilmeyen kimse ise, şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hid değildir. Mumyt´te de böyledir. [33]
22- SECDELER
Secdelerle ilgili meseleler, şu asıllar üzerine bina edilmiş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir:
Yerinde eda edilen secde, niyyetsiz sahih olur.
Yerinde eda edilemeyip, geçirilen secde ise niyystsiz sahih olmaz.
Yerinde eda edilmeyen secde, kendisi ile arasında tam bir rek´-at boşluk bulunan secdedir.
Bir kimse, rek´atin veya secdenin terkinde şüpheye düş(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tüğü zaman, o kimse secde ile rek´atin arasını cem´eder. Böylece, kesin bilgisi sebebi ile üzerinde bulunduğundan çıkmış olur. Bu durumda, secdeyi rek´ate takdim eder; eğer rek´ati secdemin Önüne geçirirse, o kimsenin namazı fasid olur.
Bir kimse, vacip iie bid´at arasında tereddüt ederse, ihti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yaten secdeyi yapar. Bu kimse, bidatle sünnet arasında tereddüt ederse, secdeyi terk eder.
Bir kimse, terk ettiği secdelerle, eda ettiği secdelere ba-Jcar; hangisi az ise, ona itibar eder. Çünkü, az olana itibar etmek daha kolaydır. Serahsi´nin Muhiyt´inde de böyledir.
Sabah namazım kılan bir kimse, namazın sonunda secde(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin birini yapmadığını hatırlasa, bu kimsenin secdeyi yapması, sonra teşehhüdü okuyup, selam vermesi ve sehvi için de secde et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi lazımdır.
Şayet, unuttuğu secdenin, birinci rek´ate ait bir secde olduğu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nu bilirse, böyle olduğuna rey´ide varsa, —bu secdeyi— kaza etmeye niyyet eder.
Şayet, bu secdenin birinci rek´ate mi, ikinci rek´ate mi ait ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu bilemez ve bu husustaki taharrisi (=araştırması) da bir netice vermezse veya ikinci rek´ate ait olduğunu bilirse, kazaya niy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz) eylemez.
Bu kimse, her rek´attan birer secde olmak üzere, iki secde ter-ketmiş olduğunu hatırlasa veya bu^ iki secdeyi de ikinci rek"atta terketmiş olduğunu bilse, bu kimse iki secde yapar, teşehhüd okur ve sonra da sehivden dolayı secde eder.
Fakat, bu kimse, iki secdeyi de birinci rek´attan terk etmiş ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu bilirse, bir rek´at daha namaz kılar.
Bu kimse, terk etmiş bulunduğu bu iki secdenin hangi rek´ate ait olduğunu bilmezse, birinci rek´atin secdeleri diye niyyet eidip, iki secde yapar ve sonra bir rek´at daha namaz kılar.
îmâma ikinci secdede vetişmiş olan kimse, birinci rek´ata yeti-şememiş sayılır. Çünkü iki secde, birinci rek´ati zımmına almış olur. Bu rivayetlerden biridir. Diğer bir rivayette ise, ikinci rükû´u içine alır. Buna göre ise, o kimse birinci rek´ate yetişmiş olur.
Bir kimse, bu secdeleri hangi rek´atten terk ettiğini bilemezse, bu durumda iki secde yapar; teşehhüdü okur; selam verir ve sonra kalkıp bir rek´at daha kılar; teşehhüdü okur ve selam verir; sehvin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den dolayı da secde eder.
Bir kimse, şayet üç secde terk ettiğini hatırlarsa, bir secde edip kalkar; bir rek´at daha kılar; sonra teşehhüdü okur; yapmış bulun(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu bu secdede kazaya niyyet etmez.
Bu kimse, dört secdeyi terk ettiğini hatırlarsa, bu durumda iki secde yapar ve bir rivayete göre, buna, önceki rükû´u da ilave eder. Diğer bir rivayete göre ise, hem ikinci rükû´u iiave eder ve hem de ikinci rek´atı kılar. Hulâsa´da da böyledir.
Akşam namazını kılmakta olan bir kimse, secdelerden bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)risini terk etmiş olsa, üzerinde olan secdeye niyyet ederek bir secde yapar. Sonra teşehhüdü okur ve selam verir. Daha sonra da sehiv secdesi yapar.
Akşam namazında iki secdeyi terketmiş olan kimse, bunların, bir rek´atin secdesi mi, yoksa iki rek´atin secdesi mi olduğunu bile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez ve araştırması da bir netice vermezse, üzerinde bulunana ve ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zaya kalmış olana niyyet ederek, iki secde yapar. Sonra teşehhüdü okur ve bir rek´at daha kılar. Sonra, yine teşehhüdü okuyup, selam verir ve sehiv secdelerini yapar. Bundan sonra da, teşehhüdü okuya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak selam verip, namazını tamamlar.
Bu kimse, üç secde terk etmiş olursa, yukarıda açıkladığımız gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bi taharride bulunur (araştırır), araştırmasından bir netice hasıl olmazsa, her secdenin arkasından müstahafckı kadar oturarak, üç secde yapar. (Şayet, oturmazsa namazı bozulur.) Sonra kalkıp bir rek´at namaz kılar ve oturup teşehhüdü okuduktan sonra selam ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rir. Sehivden dolayı .da secde eder.
Akşam namazım kılmakta olan kimse, şayet dört şedde terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olsa ve bunları iki -rek´atte mi yoksa üç rek´atte mi terk ettiğini bilemese, her secde arasında müstahakkı kadar oturarak iki secde eder. Sonra kalkıp bir rek´at namaz kılar ve oturup teşehhüdü okuduktan sonra yine kalkarak bir rek´at daha kılar. Daha sonra oturup, teşehhüdü okur; selam verir ve sehiv secdesi yapar.
Bu kimse, beş secde terk etmiş olursa, bir secde eder ve ona bir secde daha katar. Sonra bir rek´at namaz kılar; teşehhüdü okur ve sonra da üçüncü rek´ati kılar; teşehhüdü okur ve daha sonrada
sehiv secdesi yapar.
Şeyhü´l - İslâm Hâzerzâde: «Bu, tek secde ile kayıtladığı rek´-aita niyyet edip, o rek´atin rükû´una varana kadar olan zamandadır. Fakat, bir kimse secde ettiği halde niyyet etmez ise, namazı fasid olur.» demiştir.
Dört rek´atli namazların hükmü, iki rek´atli namazların hükmü gibidir. Bir secde, iki secde veya üç secde terk edildiği zaman, üç rek´atli namazların hükmü gibi de olur. ZâMttfyye´de de böyledir.
Bir kimse, dört secde terk eder ve bunları nasıl! terk ettiğini bilmez ise, dört defa.secde eder. Her secde arasında da farz miktarı oturur. (Şayet bunlardan birisini terk ederse, o kimsenin namazı fa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sid olur.) Sonra, bu kimse, bir rek´at kılıp oturur; teşehhüdü okur; sonra kalkıp bîr rek´at daha kılar. Oturup teşehhüdü okur; selâm verir ve sehiv secdesi yapar.
Bir kimse, beş secde terk etmiş olursa, üç secde yapar ve oturmaz. Sonra iki rek´at namaz kılar ve her rek´atte ihtiyaten otu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rur.Bir kimse, eğer altı secde terk etmiş olursa, iki secde ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)par; oturmaz. İki rek´at daha kıldıktan sonra oturur. Sonra, bir rek´at daha- kılar.
Yedi secde terk etmiş olan kimse, bîr secde yapar ve sonra üç rek´at daha kılar. Bu, secde ile kayıtlamış bulunduğu rek´ate niy yet etmiş olduğu zamandır. Eğer, nryyetsiz olarak, unutarak secde eder ve sonra hatırlarsa, iki secde yapar. Bunlardan birine, —birin(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ci rek´ati katana kadar— üzerinde olan secdeye diye niyyet eder. İkinci secde ile de, ikinci rek´ati niyyet eder. Böylece iki rek´at kıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mış olur. Sonra üçüncü rek´ati kılıp ve teşehhüdü okur ve daha son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra da dördüncü rek´ati kılarsa, namazı caiz olur.
Bir kimse, sekiz secdeyi de terk etmiş olsa, iki secde yapar ve kalkıp üç rek´at daha kılar.
Sabah namazını üç rek´at kılan ve ikinci rek´atte oturma mış olan veya oturduğu, halde secdeyi terk etmiş bulunan ve nasıl terk ettiğini de bilmeyen kimsenin kılmış olduğu bu namaz fesada gider.
Şayet bu kimse, iki secdeyi terk etmiş olursa, durumu hakkın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da iki kavil vardır. Bu kavilerden esahh olanı ise, o kimsenin nama(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zının fesada gitmiş olduğudur. Üç secdeyi terk etmiş olan kimsenin durumu da böyledir.
Fakat, bu kimse, dört secdeyi de terk etmiş olursa, namazı fe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sada gitmez, iki secde yapıp oturur ve bir rek´at daha namaz ki-ar.
Öğle namazını beş rek´at kılıp, secdelerden birini terk et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miş olan kimsenin namazı fasada gider. Keza, bu kimse, iki, üç, dört veya beş secde terk etmiş olsa, yine namazı fesada gider.
Bu kimse, şayet altı secde terk: etmiş olsa, namazı fesada git(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mez. Bu durumda, bu şahıs, öğle namazını dört rek´at olarak kılıp, secdelerin dördünü terk etmiş olan kimse gibidir. —Ki bu mevzu yukarıda geçmişti.
Bu kimse yedi secde terk etmiş olursa, yine namazı bozulmaz. Bu kimse, üç secde yapar ve iki rek´at daha namaz kılar.
Bu kimse, sekiz secdeyi de terk etmiş olursa, iki secde yapar ve üç rek´at daha kılar. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir.
Öğle namazım beş rek´at kılan bu kimse eğer dokuz secdeyi terk etmiş olursa, bir secde yapar ve bir rek´at namaz kılıp oturur. Bu oturuş sünnettir. Sonra iki rek´at daha kılar ve müstahık-ki Kadar oturur.
Bu kimse, on seode terk etmiş olsa, iki secde yapar ve sonra üç rek´at daha kılar. Sehvinden dolayı da secde eder. Zahîriyye´dc de
böyledir.
Akşam namazını dört rek´at kılmış olan kimsenin namazı fasid oJur. Bir kimsenin bu namazda; iki, üç veya dört secdeyi ter-ketmiş olması halinde, iki kavil vardır.
Şayet, bir kimse, beş secde terk etmiş olursa, namazı bozulmuş olmaz. Bu kimse, üç secde yapar ve bir rek´at kılar.
Bu kimse, altı secdeyi terk etmiş olursa, iki seode yapar ve son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra iki rek´at daha namaz kılar. Bu hâl, akşam namazını üç rek´at kı-iıp iki secdeyi terk etmiş olan şahsın durumu gibidir. Serahsî´nin Muhıyt´inde de böyledir. [34]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/457-463.
[2] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/464.
[3] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/464-475.
[4] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/476-479.
[5] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/479-480.
[6] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/481.
[7] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/481-482.
[8] Buradaki zamandan kasıt, eserin teiif-edildiği hicri 10 asırdır.
[9] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/482-488.
[10] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/488.
[11] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/488.
[12] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/488-496.
[13] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/497-504.
[14] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/504.
[15] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/504.
[16] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/504.
[17] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/504-505.
[18] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/505-506.
[19] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/507-508.
[20] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/508.
[21] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/509-510.
[22] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/511.
[23] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/511-518.
[24] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/519-521.
[25] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/522-529.
[26] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/530-533.
[27] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/534-536.
[28] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/537-542.
[29] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/542.546.
[30] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/547-551.
[31] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/551-553.
[32] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/554-555.
[33] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/555-557.
[34] Feteva-i Hindiyye (Feteva-i Alemgiriyye), Akçağ Yayınları: 1/558-562.
|