Selmanı Farisi !
Tamda içinde doğup büyüdüğü milletine özgü o sürekli hüzünlü mizacıyla Selman , hendek savaşında medinenin savunulmasını etrafına hendek kazıp çevirmek fikriyle islam tarihinde bir yer edindi.
Selman iranlı zengin bir ailenin çocuğu olarak doğdu. İçinde hakikati bulma arayışı onu dine yöneltmiş ve ateşli bir dindar kesilmiş kendisi bu yola adamıştır. Bir bakıyorsunuz Selman , mecusilerin ateşgedelerinde en yakıcı içsel dualar ve zikirlerle geceler ve gündüzler boyu ağlamaktadır. En azimli dindardır. Ateşgedelerin sadık hizmetkarı ve yılmaz fedaisidir. Ama yine de bir eksiklik vardır. Ateşgedelerdeki dini anlayış onu doyurmamakta , bütün zamanını dolduran ibadetler ne yaparsa yapsın onu yine de tatmin etmemektedir.
Bir gün ansızın ateşgededen kaçar ve çöllere düşer. Sonra bir kiliseye sığınır ve oradaki rahiplerden hristiyanlığı öğrenir. O artık İsa'nın öğretisinin en ateşli şakirtidir. Kilise ayinleri , oruçlar , dualar vs. çok geçmeden bütün bunlardada bir noksanlık hissine kapılır. Bu öğreti de artık onu doyuramamakta , hakikate susamış ruhunu tatmin etmemektedir. Kiliseden de kaçmıştır. Kısa süreli hakikati buldum inanışı yerini yeniden acı arayışlara bırakmıştır.
Bir gün bir yerden arabistan çöllerinden çıkmış Muhammed adlı birisinin kendisini Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olarak ilan ettiğini duyar. Selman'ın o çokça düş kırıklığı yaşamış ruhu yeni bir heyecenla sarsılmakta ve yeni bir çekim merkezinin gücüne kapılarak gayri ihtiyari arabistan çöllereine yönelmektedir. Selman aramaktan yorgundur ama aramaktan ve ruhunu tatmin edecek hakikate ulaşmaktan başka bir çıkış yolu da yoktur.
Muhammed'in şehrine ulaşınca doğrudan insanlardan kendisini ona götürmelerini ister. Peygamberin ashabı bu tuhaf tedirginlikle ve güvensizlikle karşılasalarda Peygamber ve Selman göz göze geldiklerinde iki gönül arasında yıllarca öncesinden varmışcasına bir sevgi akar. Bir tarafta ulul azm bir Peygamber , bir tarafta hayatı kederli arayışlarla geçmiş bir çöl adamı. Bir tarafta kendi içinde bile garip kalmış tüm zamanların en büyük insanı , diğer tarafta onu bulmak için annesini , babasını ve tüm zenginliği ve zevkleri elinin tersiyle itmiş soylu Selman. Selman'ın üzerine çölün tozu ve kokusu sinmiştir. Gözleri ağlamaktan ve düş kırıklığına uğramaktan sonsuz bir dolmuş bir yürek delisi.
Peygamber : Bırakın ! Dost dosta gelsin diyor. Selman!ın gözlerindeki o sonsuz hüzün bir çocuğun gurbetten dönen babasını karşılarken ki sevincine dönüşmüştür. Peygamber beklemiş , Selman ise aramıştır. Belki de Selman'ın bütün bu acıları ve arayışı Peygamber'in ona : Selman ehli beyttendir, demesine neden olmuştur. İki dost ! Başkaları anlamasa da aralarında gizli bir anlaşma var. Suskunluklarında bile birbirlerini anlıyorlar ve birinin yüreği diğerinin göğsünde atıyor.
ALINTIDIR
|