Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-02-2009, 20:01   #2
Kullanıcı Adı
Alem_i Ervah
Standart
“Sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmezler. İnsan nefsinin, beşer hukukunun kıymetini anlamaz, adi şeylere tapar ve insanlığı zelil ederler. Ayrıca kendilerini kurtaracak hayır ve hasenatı düşünmez, azaptan koruyacak işler yapmaz, ve yarın için bir şeyler hazırlamazlar... Netice olarak denilebilir ki, onlar kıyamet günü öyle dehşetli trajedilere maruz kalırlar ki kendilerinden geçerler. Hatta ruh yoktur deyip duranlar dahi, böyle kendilerini unutmuş, insan varlığının en mühim ayırıcı unsurunu teşkil eden şuur nimetini kavrayamamış kimselerdir. İnsanın kendisini hissetmesi fıtri olduğu için şuurdan, şuurun hukukundan ve onun ALLAH’a bakan yönünden gaflet edenlerin fıtratı bozulmuş kimseler olduklarına tenbih için unutmak ile ifade edilmiştir.”
Özetle Elmalılı, “ALLAH’ın kendilerini kendilerine unutturduğu” insanları, varlık şuuru silinmiş insanlar olarak değerlendiriyor.
Peki, “Unutma” fiili ALLAH’a izafe edilmeyeceğine, ALLAH Teala “unutmak”tan münezzeh olduğuna göre “ALLAH’ın insanı unutması” nedir?
Belki de “unutma” filinde insana yönelik en büyük tehdidi ihtiva eden boyut ALLAH’ın insana aynı ile mukabele etmesidir. Yani “madem unutuyorsun...” diye başlayarak insanın ilahi alakanın en uzağına düşürülmesidir. Aslında bu, bir anlamda insanın şah damarının kesilmesinden farksızdır. İnsanın ALLAH tarafından yok farzedilmesi nasıl bir şey olurdu, bunu düşünmek bile ürperticidir. Sizin iradenizle, kudretinizle hayatını devam ettiren birisine “unuttum seni” dediğinizi düşünün bir. Nasıl bir müeyyide olurdu bu? Rahmetinin kesilmesi midir, bereketinin, lutfunun, selametinin.... Belki bunun için Kur’an’da “ALLAH’ı unutan bir kavmin maneviyatı mahvolmuş bir millet olacağı” bildiriliyor. (Furkan Suresi, 18) Maneviyatı mahvolmuş bir millet... Milletler... Nasıl bir şey bu? Belki ALLAH’ın insana kendi kendini unutturması da “unutma” diye nitelenen ilahi tavrın bir uzantısıdır.
Kur’an’da “unutma” fiili ile bağlantılı bir başka kavram “gaflet” kavramıdır. Yani ALLAH’la ilişkisinin farkında olmayan insanı anlatır “gafil” vasfı. İşte o “gafiller”i anlatırken Kur’an, bakınız nasıl bir çerçeve koyuyor önümüze:
“Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar, gözleri vardır, onlarla görmezler, kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (Araf Suresi, 179) Demek ki Kur’an çerçevesinde “gaflet” çukuruna düşen insanın kalbi kavrama, gözleri görme, kulakları işitme hassasını kaybetmiş, kendisi de hayvanlıktan bile daha büyük bir şaşkınlığa düşmüş demektir.
Demek ki insanlık “ALLAH bilgisi - şuuru”na sahip olmakla var olabilen bir özelliktir.
“Gaflet”in karşı kutbunda “ALLAH’la birlikteliğin farkında olmak” var. Ona Kur’an ifadesince “zikr’ullah” diyoruz. “Zikrullahtan kopuk”, yani “Gafil”, yani “unutmuşlar zümresinden” bir insanı Kur’an şöyle anlatıyor:
“Rahman olan ALLAH’ı anmaktan uzak yaşayana, yanından hiç ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş olarak musallat ederiz. Artık o şeytan daima onunla beraberdir.” (Zuhruf Suresi, 36)
Demek ki, ALLAH’ı unutanın yanına Şeytan sokuluyor ve onun hayatı artık Şeytan’ın arkadaşlığında geçiyor. Kur’an açısından baktığımızda ise Şeytan’ın insan için “apaçık bir düşman” olduğunu görüyoruz. Kur’an bize “Şeytanın adımlarına uymayın” çağrısında bulunuyor. (Bakara Suresi, 168)
Belki de “unutma – gaflet” gibi, ALLAH tarafından sakındırıldığımız tüm olumsuz özellikleri düşündüğümüzde ortaya “İnsanın kendisinin apaçık düşmanı olan Şeytanın adımlarına uyması” sonucuna varıyoruz. ALLAH’ı unutan insanın varıp duracağı yer, Şeytan’ın arkadaşlığıdır.
Zamanımıza geldiğimizde, dünyanın bir süredir “ALLAH’ı unutma” depremi ile sarsıldığını söylemek mümkün. Niçe “Tanrı öldü” derken haşa ALLAH’ın öldüğüne inanıyor değildi. Kendi kafasında yok etmeyi deniyordu ALLAH’ı... İnsanı bile aşıp, bir tür Tanrı-İnsan üretmeyi hedeflemişti. Sonunda kendisi çıldırarak öldü, felsefesinden de Hitler türü dünyayı ateşe veren megalomanlar doğdu. August Comte – Marks - Darwin gibi teorisyenler, Stalin –Mao gibi uygulayıcılar, deistler, ateistler, boy boy ALLAH’ı insanın ilişki alanı dışına çıkarmak isteyenler, sonunda getirip bir ateş çukurunun kenarına bıraktılar insanoğlunu... Şiddet, alkol, uyuşturucu, kuralsız cinsellik, intihar... İnsanoğlu savruluyor kendi beninin fırtınalarında...
Kendi kendinizi düşünün bir. ALLAH’ı unuttuğunuz zamanlarda insanlık haysiyetinizdeki aşınmayı... İçinizde büyüyen canavarları... Hayvandan öte vahşileşmeleri... Kural çiğneme şehvetini... çamurlaşmayı, kire bulanmayı, bunaltıyı, bulantıyı, ruh daralmasını...
Küresel çapta bir insanlık aşınmasına tanık oluyorsak bugün, vahşet kıta kıta kol geziyorsa, insanın insana karşı sorumluluğu sıfırlanmışsa, sömürü küreselleşmişse, açlık, sefalet küreselleşmişse, tanrı adı bile kişisel ve kavmi çıkarlara alet edilebiliyorsa, hepsinde ALLAH’la ilişkideki hassasiyet aşınması mevcuttur, yer yer yürek çürümeleri vardır... İnsanoğlu, “bir gün” ALLAH’la buluşacağına dair bilinç aşınmasına uğramıştır. “Halık”ı unuttuğu için varlığının anlamını yitirmiş, “Rezzak”tan koptuğu için Karunlaşmış, “malikül mülk”ten koptuğu için ülke ülke Firavunlaşmış , “Rabbül alemin”den koptuğu için kendinde tanrısal güçler vehmetmiş... “Basir”i unuttuğu için küçük dünyasında farkedilmeyeceğini düşündüğü suçlar işlemiş, “Hakim”i unuttuğu için yargısız dünya düşleri kurmuş...
İnsanoğlu hüsrana düşmüş sonunda...
ALLAH’ı unutan çağ diyesi geliyor insanın, insanın insani aşınmasını görünce...
ALLAH insana hitab ediyor:
“Siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, nankörlük etmeyin!” (Bakara suresi, 152)
“Unuttuğun zaman ALLAH’ı zikret!” (Kehf Suresi, 24)
Unutmamalı ki “Onlar O’nu unutsa bile ALLAH hiçbir şeyi unutmuyor, her şeyi en ince ayrıntısına kadar bir kitaba dercediyor. ALLAH her şeye tanıktır.” (Mücadele Suresi, 6)
İnsanlık damarının yeniden ihyası için ALLAH’la buluşmak... Bugünün insanlık gündemi bu olmalı.


Altınoluk dergisinden
Alem_i Ervah isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla