Bu Ülke'den Adlı Kitabından Alıntılar..
Ne güzel tarif: “Gerici, bir toplumun gelişmesini sağlayacak hiçbir yeniliği istemeyen, her yönüyle eskiyi özleyen ve eski düzeni getirmeğe çalışan (kimse) ” (Meydan-Larousse) Tarifin tek kusuru bu ucubenin hangi çağda, hangi ülkede yaşadığını söylememesi.
Sayfa 80
Yobazlık, Şark’ın nefis müdafaası. Yobaz, samimiyet, yobaz kendini bir nass’a hapseden idrak; bir nass’a, yani sonsuza.
Sayfa 89
İzm’ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri. İtibarları menşe’lerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı.
Sayfa 90
Nezleye yakalanır gibi ideolijilere yakalanıyoruz, ideolojilere ve kelimelere. Tanzimat nesli, hiç olmazsa bu bahiste, iffet ve haysiyetini korumuş. Kalktığını iddia ettiğimiz Kapitülasyonlar, ruh dünyamızda yaşıyor, hem de bütün habasetiyle. Alafrangalık, zevki ve tefekkürü dumura uğratan bir kabuk.
Sayfa 126
Ölüm bir mazeret değildir. Voltaire: “yaşayanlara saygı borçluyuz az çok”, diyor… “ölenlere tek borcumuz kalmıştır: hakikat.” İslamiyet: “ölüleri hayırla yad ediniz” buyurmaktadır, ölülerinizi yani sizden olanları. Yaşayanları yöneten ölülerdir. Demek ki, öldürülmesi gereken ölüler var.
Sayfa 128
2. Müstağripler
Müşterek Doğu irfanı ile uğraşan Avrupalıların kendilerine verdikleri isim. Aynı mevzu üzerinde çalışan bir Osmanlıya bu ismin verilmesi caiz değildir. Biz, son devir muharrirleri, maarif-i garbiyeyi Şark’a ithale çalışan birer müstağribiz.
Ahmet Mithat
Sayfa 129
Kanun, eski Yunan’dan beri “büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı” Avrupalı için.
Sayfa 203
Şiddeti yokeden şiddet, yalanların en alçakçası değilse vehimlerin en şairanesi. Her kavganın ezeli mazereti: son kavga olmak.
Sayfa 207
Dört asır once içtimai’yi hayatın dışına iten Avrupa şimdi de ferdi hayatı ahlak dışı ilan ediyor.
Sayfa 208
Hadis: “Kendini tanıyan, rabbini tanır” diyor. En küçük sonsuzla, en büyük sonsuz arasındaki esrarlı ayniyeti ifşa eden büyük söz. Hint bilgeleri de “Gökte bir tek ay var, akisleri sonsuz. Her testinin suyunda başka bir ay. O testilerden biri de sensin” derken aynı hakikate tercüman olmuyorlar mıydı? Kendini tanımak, marifetlerin marifeti.
Sayfa 209
Kapitalizmle komünizm batı’nın iki çehresi… Biri kumarhane, öteki mahpes.
Sayfa 214
Ummanların ötesinde bir altın şehir yok. İnsan her ülkede hilekar ve yırtıcı, zaruret tünelinden hürriyet alanına çıkamadı henüz. Ellibin yıl öncesine kıyasla çok daha güçlü. Ama gelişme bütünü kucaklamıyor. Yol iniş çıkışlarla, geriye dönüşlerle, sapışlarla uzamaktadır.
Sayfa 217
Davut yani zeka. Büyük adam, kalabalığı tekme ile uyandıran kılavuz. Sonra uyanan Caliban efendisini parçalar.
Sayfa 218
İnsanlık, barut fıçıları üzerinde rakseden sarhoş. Ağzında sigara ve elinde havai fişekler.
Sayfa 219
Tecrübe, harem ağalarının silahı. Büyüklerin bu koltuk değneğine ihtiyacı var mı? İsa tecrübesiz. Saint-Just tecrübesiz olduğu için ulu. Tecrübe, bayağılığa alışmak ve bayağılaşmak.
Sayfa 221
Goethe doğru söylemiş: Kitap Batı’nın afyonu.
Sayfa 233
Kime yazıyorsun bu mektubu? Elinde hiçbir adres yok. Domuzlar kutsal kitaplarla beslenmez.
Sayfa 269
Fildişi kule, davasız sanat meczuplarını barındıran miskinler tekkesi. Ama her mücahit o tekkede silah kuşanır. Bir zindan değil, bir liman.
Sayfa 276
Mezar taşlarına şiir okumak, güzel; taşlar ayakta dinler sizi. Çölde vaaz etmek mutluluk! Kumlar perestijle ürperir.
Sayfa 289
“Ey insan HAKİKAT’i ara. Allah (c.c) o’nu hem içine hem de dışına koymuş. Bir Ay’a bak bir de testilerdeki milyarlarca aksine. Farkında ol!!! Yoksa çürümeden kokarsın! ki insanlık tarihi senin bu pis kokunla dolu! Artık farklı olmanın zamanı geldi!”
||Alıntıdır||