AKP dediğimiz parti, sonuçta bir kitle partisi idi... Tabanından gelen talepler, baskılar vardı... Her kitle partisinin tabanında olduğu gibi AKP’nin tabanında da farklı eğilimler yer alıyordu... Güneydoğu "gevşe" diye bağırırken Orta Anadolu "sık" diye bağırıyordu... Ege kıyıları "kuşkulandırma" diye bağırırken Doğu "kuşkulandır" diye bağırıyordu... Kimi statükoyla kavgadan hoşnut değildi... Kimi Kürtlere çok yüz verildiğini düşünüyordu... Kimi Kürtlerin adam yerine konmadığını düşünüyordu... Kimi çok muhafazakar buluyordu partiyi... Kimi partinin iyice dağıttığı kanaatindeydi...
Hasılı kelam...
Taban çok farklı telden çalıyordu ve sandıktan çıkan sonucun bir anlamı da buydu...
Bu tespiti çok hoşuma gitti açıkçası.
Yazıda bulaşıklıklığı gereği ona buna 'durup dururken çakma' hevesinde olmuş ancak genel olarak hoşuma giden bir yazısı oldu.
ANCAK!!..
Okudum okudum...
O "çifte oyun"a gelene kadar hoşnuttum.
İşte "işine gelene öyle gelmeyene böyle"nin belgesi sözcükler:
ÜÇ: Gazetelerinin bir çalışanının "terörist" diye suçlanıp gözaltına alınması karşısında "anında satış" yapmayan ve gazete çalışanına sonuna kadar sahip çıkan VATAN GAZETESİ...
Vatan'ı "elemanını HEMEN SATMADIĞI için tebrik ediyor...
Peki...
Vatan'a öyle...
Terörist 'suçlamasından' içeriye tıkılmasında onu hemen satmayışlarında "tebrik" var...
YA;
Vakit, Hüseyin Üzmez olayında ilk andaki tepkisini "suç sabitlenene kadar kimseyi suçlayamayız kartelin de oyununa gelmeyiz" dediğinde neden "atın,kovun" diyordun AHC?
Suçu sabitlenene kadar BEKLEYELİM derken Vakit, hatta hatta Efendimiz'in sözüne binaen HIRSIZLIK YAPAN KIZIM FATIMA OLSA DAHİ KOLUNU KESERİM demesine rağmen neden linç kampanyasında yer almıştın??
Onu KORUDU diye neden hala, hem yalan hemde ikiyüzlülük yapıyorsun?
Ayıp değil mi be adam eşşek kadar olmuşsun kamuya mâl(mal) olmuşsun...
AYIP BE AYIP!
|