Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09-03-2007, 16:37   #4
Kullanıcı Adı
yolcu44
Standart Tanzimat dönemi
TANZİMATIN DUASI İSMAİL KARA
Osmanlı modernleşmesinin çok keskin dönemlerinden biri olan Tanzimat Fermanı ve bu fermanın tatbikatı kimi memnun etti , kimlerin işine yaradı?
Müslüman halkı mı , gayrimüslimleri mi, padişahın ve geleneksel devlet anlayışının önüne geçen bürokrasiyi mi, düvel-i muazzam ayı mı?
Ferman’ın ilanı günü Müslüman halk çok müteessirdi,’’Müslim ve gayri Müslim tebaanın bilcümle hukukta mutavaatı’’ kabul edilmişti. Kaynaklar şu yolda şikayetlerin ve sızlanmaların olduğunu naklediyor :’’Aba vü ecdadımızın kanlarıyla kazanılmış olan hukuk-ı mukaddese-i milliyemizi bugün gaip ettik . Millet-i İslam’a bu bir ağlayacak gündür’’.
Rumlar ve Ermeniler de memnun değildi. Çünkü gayrimüslimler içindeki teşrifat sıralaması Rum-Ermeni –Yahudi şeklinde düzenlenmişti. Onlar da ‘’ Devlet bizi Yahudilerle beraber etti, biz İslamların tefevvukuna razı idik’’ diye söyleniyorlardı.
O gün ferman okunurken birçoklarının suratı asıktı. En çok memnun görünenler bürokrasi ve batılı fikirlerle yetişen gençlerdi. Bunlardan bir kısmı’’gayrimüslim tebaa Müslümanlar içine yayılıp mahalleler karma hale gelince hem emlakimizin fiyatı artacak hem de medeniyet yaygınlaşacak’’ diyordu.
Bu karışık ve zıt duygular içinde ferman okundu . Fakat duası nasıl olacaktı? Bu konuda merhum Ahmet Refik çok hoş ve ibretli şeyler anlatıyor:
‘’Ferman okundu, her ferman okunuşundan sonra dua etmek adetti. Öteden beri deavi memurları içinde ‘’Duacı’’namıyla bir memur bulunurdu. Duacılar ale’l-umum cahil adamlardı. Hatta Hüsrev Paşanın sadaretine dair hatt-ı hümayun okunduktan sonra , Deavi Nazırı’nın duacısı Hüsrev Paşa’ya dua ederken , ‘’Rabbim Kah har ismiyle kahretsin’’demişti. Bu hal nazar-ı dikkati celp eylediği için dua vazifesi deavi çavuşlarından alınmış, dua etmeyi bilenlere tevdi edilmişti. Binaneleyh Babıali’nin resmi bir duacısı vardı. O tarihlerde Babıali duacısı Nurosmaniye Camii hatibiydi. Ne zaman sadaret değişse çağırılır, hatt-ı hümayun okunur okunmaz dua ettirilirdi.
‘’Islahat Fermanı Müslimlerle gayrimüslimlerin müsavatı esasına müsteniddi; binaenaleyh bu münasebetle dua edilmesi muvafık olamayacaktır. Bunun için Hariciye Nazırı Fuat Paşa , hatip efendinin çağrılmasını tembih etmişti. Fakat Şeyhülislâm Arif Efendinin bundan haberi yoktu. Binenaleyh ferman okunur okunmaz:
-Duacı efendi nerede? Diye sordu. Teşrifatçı Nazif Efendi:
-Yok, gelmedi, diye cevap verdi. O sırada, Meclis-i Maarif azasından Arif Efendi metropolitlerin arkasında duruyordu. Arif Efendi ömrünü vaizlikle geçirmişti. Esasen Mabeyni Hümayun başkatibi Hakkı Bey’in hocası olmak hasebiyle Meclis-i Maarif azalığına da geçmişti. Maarif Nezareti’ne bile vaiz kıyafetiyle gider, ekseriya vükela konaklarına devam ederdi. Arif Efendi Şeyhülislam’ın gözüne ilişmişti:
-Gel Arif Efendi dua et.
Dedi. Arif Efendi derhal metropolitlerle papazların safını yararak geçti, meydana çıktı, ellerini açtı;
-‘’Ya muhavvile’l-havli ve’l –ahval. Havvil halena ila ahseni’l-hal. Allahümme’rham ümmete Muhammed. Allahümme’hfaz ümmete Muhammet.
(Ey Hareket ve halleri değiştiren Allah, Durumumuzu hallerin en güzeline çevir. Ey Allahım ümmeti Muhammed’e rahmet et, ey Allahım ümmet-i Muhammedi koru.)
diye beylik bir dua okudu. Papazlar fena halde bozuldu. Herkesin canı sıkıldı. Serasker Rüştü Paşa bu dua üzerine rüfekasından birinin kulağına eğildi ve şu sözleri söyledi:
-Bir gece saat 9’a kadar meşgul olarak bir uzun layiha kaleme alıp da tamam ettikten sonra rih ( yazı kurutma makinesi) dökeyim derken yanlışlıkla mürekkep hokkasını alıp dökerek bu kadar emeğini heba ettikte insan nasıl meyus ve müteessir olur ise, bu fermanın akabinde bu duanın okunuşu da öyle oldu’’ (Buradaki’’ saat dokuz’’ şu andaki akşamın ‘’ saat dokuz’’u değil elbette .Eski alaturka saatte akşam 12’de okunur. Varın 9’u hesap edin .)
yolcu44 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla