Önce olayın ne olduğuna bir bakalım.
Tansu Çiller'in başbakan olduğu yıllarda Uğur Dündar Çiller ailesi ile ilgili bazı yolsuzluk iddilarını araştırmış ve bu konularda haberler yapmış. Bunun üzerine Uğur Dündar'ın ifadesiyle başına gelmedik şey kalmamış. Üzerine maliyeciler yollanmış, patronu Aydın Doğan'a yayınları engellemesi için baskı yapılmış, hatta promosyon teklif edilmiş. Bu şekilde sonuç alınamamış, bunun üzerine Özer Çiller'e ait olduğu söylenen BTV adlı medya kuruluşunda Uğur Dündar ve ailesi aleyhine yayın yapılmış. Uğur Dündar bu iddia sahiplerini mahkemeye verip bu davaları kazanmış. Açılan davalar BTV haber müdürü olduğu için hukuken İlhami Yangın aleyhine açılıyormuş. Bu şahıs da Uğur Dündar'a haber göndererek, ben oradaki görevimden ayrıldım, ama ismim hala haber müdürü olarak geçiyor, lütfen bana dava açmayın demiş. Özer Çiller'in kendisine küfürlü haberler yaptırmak istediğinden, buna benzer şeyler sonucunda oradan ayrıldığından bahsetmiş.
O sıralar Arena'da çalışan Tuncay Özkan habercilik bombası patlatmak için, İlhami Aşkın adlı şahısa ARENA programına çıkmasını ve Özer Çiller'in bu yaptıklarını anlatmasını teklif etmiş. Adam kabul etmiş ama para talep etmiş. Bu da kabul edilmiş, programa çıkmış ve Çiller aleyhine konuşmuş. Sonra Tuncay Özkan'ı tehdit etmiş, televizyon dışında bu haberler çıkarsa bana ödeme yaptığınızı herkese söylerim demiş. Tuncay Özkan da "aman ne olur yapma" diye güya bu adama yalvarmış. Bu son kısım hiç gerçekçi gelmiyor. Bir kere adam çıktığı televizyonda sipariş üzerine bir şeyler anlatmıyor, zaten Uğur Dündar'a bana dava açmayın diye haber gönderdiğinde ne söylediyse onları ARENA programında anlatıyor. Üstelik programa çıkma karşılığında TV kanallarının ücret ödemesi hiç de anormal bir durum değil. ARENA programı ve Uğur Dündar bundan neden çekinsin?
Konuyu açan arkadaş ise şöyle demiş:
"Hurşit Tolon ve Tuncay Özkan'ı iftira ile suçlaması gerekirken sen gel savcılara sataş."
Durum yukarıda özetli. Bu İlhami Yangın adlı kişinin Ergenekon olarak bilinen davada gözaltına alınan Güler Kömürcü'ye yolladığı bir e-postada bu konular yer almış. E-postada Uğur Dündar'ı eşiyle ilgili alakasız şeyler de yazılıymış. Bunları dava dosyasına ekleyen savcılar değil mi?
Şimdi Uğur Dündar; Tolon veya Özkan'ı iftira ile neden suçlasın?
Ne alakası var?
Bunun bir açıklamasını yapabilir misiniz?
Uğur Dündar bu iki kişiye bu olayla ilgili ne suçlaması yapmalı?
İddialar mı Tolon ve Özkan'a ait?
Yoksa bunları e-posta ile oraya buraya yollayanlar mı Tolon ve Özkan?
Yoksa Tolon ve Özkan savcının yerine geçip bu tamamen ilgisiz şeyleri dava dosyasına mı eklediler?
Evet, Uğur Dündar bu iki kişiye bu olayla ilgili ne suçlaması yapmalı? Lütfen bu konuya bir açıklık getirebilir misiniz?
Ergenekon davası darbe girişimi ve darbeye zemin hazırlama iddiaları ile ilgili değil mi? Savcıların bu kadar ilgisiz şeyleri, insanların özel hayatları ile ilgili iddiaları dava dosyasına neden eklediğini açıklayabilir misiniz? Bunun doğru bir şey olduğunu, Uğur Dündar'ın bunu eleştirmesinin hatalı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Üstelik bu sadece bir örnek. Dava dosyasının eklerinde insanların eşleriyle, sevgilileriyle mahrem konuşmaları, dava ile en ufak ilgisi olmayan özel şeyleri afişe ediliyor.
Uğur Dündar'ı sevmeyebilirsiniz, hatta nefret edebilirsiniz. Yaptığı haberciliğin Adalet ve Kalkınma Partisi'ne zarar verdiğini düşünebilirsiniz. Ama Uğur Dündar'ın haklılığının bu kadar net olduğu bir konuda böyle bir tutum takınmak adalet ile bağdaşmaz.
Tamamen alakasız bir davada, örneğin iki aile arasındaki bir arazi anlaşmazlığı davasının dosyasında "Burak Bey'in eşi (veya nişanlısı, sevgilisi, artık her neyse) tek başına İspanya'ya gidip geliyormuş, bilemiyorum artık..." gibisinden abuk subuk ve iğrenç imalar yer alırsa siz ne düşünürsünüz? Bu dökümanlar herkesin elinde dolaşırsa, herkesin ağzına sakız olursa siz neler hissedersiniz? Olaya bir de bu açıdan bakın.
Konu ALaGaN tarafından (05-15-2009 Saat 17:53 ) değiştirilmiştir..
|