Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-16-2009, 13:33   #13
Kullanıcı Adı
AY IŞIĞI
Standart
Şüphesiz ki ölüm hayatın gerçeğidir. Kuran-ı Kerim de 3 kez tekrarlanan: " Her nefis ölümü tadacaktır." ayeti bütün canlılar için ölümün mukarrer olduğunu kesin bir dille belirtir. Bir diğer ayette ise; " Biz Allah'a aidiz ve yine O' na döneceğiz ". ifadesiyle, ölüm bir yok oluş değil; insanın aslına rücuu, Allah'a kavuşması, gerek hayat ve ebediliği kazanması olarak nitelendirilmektedir. Bu sebeble mutasavvıf şairler ölüme kara gözlüklerle bakmazlar. Onlar için ölüm, dünyada iken gurbette olan insanın asıl vatanına dönüşü veya sevgiliye kavuşulan bir " şeb-i arus"tur. Bu konu Mevlana'nın ölümle ilgili düşüncelerini belirttiği gazelinde en veciz ifadelerini bulur.

" Ölüm günümde tabutum yürüyüp gitmeye başladı mı, bende bu cihanın gamı var;
dünyadan ayrıldığıma tasalanıyorum sanma; bu çeşit bir şüpheye düşme.

Bana ağlama yazık yazık deme. Şeytanın tuzağına düşersem işte o zaman yazık yazık demenin sırasıdır.

Cenazemi görünce ayrılık ayrılık deme. O vakit benim buluşma ve görüşme zamanımdır.
Beni kabre indirip bırakınca, sakın elveda elveda deme. Zira mezar cennetler topluluğununun perdesidir.

Batmayı gördün ya doğmayı seyret. Güneşe ve aya batmadan ne ziyan gelir ki?
Sana batmak görünür, ama o, doğmaktır. Mezar hapis gibi görünür, ama o, canın kurtuluşudur.

Hangi tohum yere ekildide bitmedi ?Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun ? Hangi kova kuyuya salındı da dolu dolu çıkmadı ? Can Yusuf'u ne diye kuyuda feryat etsin?

Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç. Zira senin hay'u huyun mekansızlık aleminin fezasındadır. ( Mevlana Celaleddin )
AY IŞIĞI isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla