Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05-19-2009, 11:04   #21
Kullanıcı Adı
montenegro
Standart
Şam Yolculuğu ve Rahip Bahîra
Siyer kitabları Allah Resûlü’nün ilk yolculuğunu amcası Ebu Talib’le ve henüz on iki yaşında iken yaptığını naklederler. Bu yolculuk Şam’a yapılmaktadır. Kervan bir yerde konaklar; Allah Resûlü de kervana gözcü olarak bırakılır. Diğerleri istirahata çekilmek üzere bir hana yerleşirler. Bazılarının, yanlışlıkla “Buhayra” dedikleri rahip Bahîra, gelmekte olan bu kervanı seyrederken dikkatini çeken bir hâdise olmuştur. Kervanın üzerinde bir bulut vardır ve bulut, sürekli kervanı takip etmektedir. Kervan durunca durmakta, yürüyünce de harekete geçmektedir. Bunun üzerine Bahîra kervanda bulunan herkesi yemeğe da’vet eder. Daha önceleri kervanlarla hiç ilgilenmeyen Bahîra’nın bu davranışı herkesi şaşırtmıştır. Efendimiz hariç herkes bu da’vete icabet eder. Fakat rahip gelenler içinde aradığını bulamamıştır. Bunun üzerine kervanın başında kimsenin kalıp kalmadığını sorar. Aldığı cevab üzere O’nu da çağırtır. Daha O’nu görür görmez, hükmünü verir. Ve Ebu Talib’e O’nun kim olduğunu sorar. “Oğlum” deyince de, Bahîra buna pek inanmak istemez, zira, onun tesbitlerine göre bu O’dur. O’nun babası, henüz O doğmadan vefat etmiş olmalıdır. Ve, daha sonra Ebu Talib’i bir kenara çekip, bu yolculuktan vazgeçmesini tavsiye eder. Çünkü ona göre yahudiler haset insanlardır. Bu çocuğun simasından O’nun son peygamber olduğunu anlayabilirler ve kendilerinden olmadığı için de O’na bir kötülük düşünebilirler, mülahazasıyla, Ebu Talib’e: “Sen bu yolculuktan vazgeç” der. Ebu Talib denileni yapar.. bir mazeret bulup kervandan ayrılır ve Mekke’ye geri döner.19
Bahîra, hakikatı söylüyordu. Fakat bilemediği bir husus vardı. O Allah (cc)’ın himayesindeydi ve O’nu hayatının sonuna kadar Allah (cc) koruyacaktı ki, “ ” yani “Ey Habîbim! Allah seni (iç ve dış mihrakların şerrinden) koruyup muhafaza edecektir.” (Maide, 5/67) âyeti de bunu ifade etmektedir. Evet, Rabb’i, O’na böyle diyordu.. ve dediğini de yerine getirecekti...
Şam’a İkinci Seyahat
İki Cihan Serveri, ikinci seyahatını da yirmi beş yaşlarında yapar. Bu defa da Hz. Hatice’nin gönderdiği kervanın başındadır ve onunla iş ortaklığı yapmaktadır. Bu seyahatında da Bahîra ile karşılaşır. Rahip iyice ihtiyarlamıştır. Allah Resûlü’nü görünce de bir hayli sevinir. Zira o, hep böyle bir günü beklemişti. Allah Resûlü’ne: “Sen peygamber olacaksın. Ah keşke senin nübüvvetini ilân ettiğin güne yetişebilsem, yetişebilsem de ayakkabılarını taşısam ve sana hizmet edebilsem.” O, o günlere yetişemedi; fakat bu kabûllenmenin, ona, ahirette çok şey kazandırdığı kesindi; muhakkaktı.
Herkes O’nu Bekliyordu
O’nu bekleyen ve O’nu müjdeleyenlerin sayısı sadece bir-iki kişiye münhasır değildi, bunlar çoktu ve Zeyd b. Amr da bunlardan biridir. Aşere-yi mübeşşereden meşhur sahâbe Saîd b. Zeyd’in babası ve Hz. Ömer’in amcası olan Zeyd, Hanîflerdendi. Bu zât, putlardan yüz çevirmiş ve onların hiçbir fayda ve zarara muktedir olamayacaklarını haykırmış tulûa beş dakika kala gurub edenlerden biriydi. Bunun da beşaretleri olmuştu ve en mühimi de şu sözleriydi: “Ben bir din biliyorum ki onun gelmesi çok yakındır; gölgesi başınızın üzerindedir. Fakat bilemiyorum ki ben o günlere yetişebilecek miyim?”
Zeyd, bir esintiden müteessir olmuş ve vicdanı hakka karşı tamamen uyanmış biriydi; bir olan Allah (cc)’a inanıyor ve O’na teslimiyetini arzediyordu. Ancak ne inandığı Allah’a, “Allahım” diyebiliyor, ne de O’na nasıl ibadet edeceğini bilebiliyordu.
Sahâbe-i Kiram’dan Âmir b. Rebî’a, bize şunu naklediyor: “Zeyd b. Amr’dan işittim, birgün şöyle diyordu: ‘Ben Hz. İsmail’in, sonra Abdülmuttalib’in soyundan gelecek bir nebî bekliyorum. O’na yetişebileceğimi zannetmiyorum; ama îman ediyor, tasdik ediyor ve kabul ediyorum ki, O, hak nebîdir. Eğer senin ömrün olur da O’na yetişirsen, benden O’na selâm söyle! Sonra da, sana O’nun şemailinden haber vereyim de sakın şaşırma!’ dedi. Ben de ‘buyur anlat’ dedim. Devam etti: ‘Orta boyludur. Ne çok uzun ne de çok kısadır. Saçları tam düz de değildir, kıvırcık da değildir. İsmi Ahmed’dir. Doğum yeri Mekke’dir. Peygamber olarak gönderileceği yer de burasıdır. Ancak daha sonra kavmi, O’nun getirdikleri, onların hoşlarına gitmediğinden, O’nu Mekke’den çıkaracaklardır. O Yesrib (Medine)’e hicret edecek ve getirdiği din oradan yayılacaktır. Sakın ondan gafil olma! Ben diyar diyar dolaştım ve Hz. İbrahim’in dinini aradım. Bütün konuştuğum yahudi ve hristiyan âlimleri bana, (senin aradığın daha sonra gelecek) dediler ve hepsi de bana biraz evvel sana anlattığım şeyleri anlattılar ve sözlerinin sonunu da şöyle bağladılar: O, son peygamberdir ve O’ndan sonra da bir daha peygamber gelmeyecektir.’ ”
Âmir b. Rebî’a devam ediyor: “Gün geldi ben de Müslüman oldum. Allah Resulü’ne, Zeyd’in dediklerini bir bir anlattım. Selâmını söyleyince toparlandı ve Zeyd’in selâmını aldı. Ardından da şöyle buyurdu: Ben Zeyd’i Cennet’te eteklerini sürüye sürüye yürürken gördüm.” 20
Varaka b. Nevfel bir hristiyan âlimiydi ve Hz. Hatice’nin de akrabasıydı. Allah Resûlü’ne ilk vahiy gelmeye başladığında, Hatice Validemiz (r.anha) durumun ne olduğunu öğrenmek için ona gelmiş ve Varaka’dan şu cevabı almıştı: “Ya Hatice! O doğru sözlü bir insandır. Gördüğü, nübüvvetin ilk başlangıcında görülmesi gerekenlerdir. O’na gelen Namûs-u Ekber’dir. Hz. Musa’ya ve Hz. İsa (as)’ya da o gelmiştir. Yakın zamanda O, peygamber olacaktır. Eğer o günlere yetişebilirsem, ben de O’na îman eder ve mutlaka müzahir olurum.”21
Abdullah b. Selâm ise bir yahudi âlimiydi. İslâm’a girişini bizzat kendisinden dinleyelim: “Allah Resûlü Medine’ye hicret edince herkes gibi ben de görmeye gittim. Etrafında birçok insan vardı. Ben içeriye girdiğimde mübarek dudaklarından şu sözler dökülüyordu: “Önünüze gelene selâm verin ve yemek yedirin.” O’nun sözlerindeki büyüye ve çehresindeki derinliğe vurulmuştum. Hemen orada şehadet getirip Müslüman oldum. Çünkü O’nda gördüğüm sima ancak bir peygamberde olabilirdi.” 22
Abdullah b. Selâm (ra) mühim bir şahsiyetti. İbn-i Hacer (ra), “İsâbe”de kaydettiğine göre, Hz. Yusuf’un neslinden geliyordu23. İtibarlı bir insandı. O’nun şahitliği bizzat Kur’ân’da tebcîl edilerek ve delil getirme sadedinde anlatılıyordu:
“De ki: Hiç düşündünüz mü; şayet bu, Allah katından ise ve siz de O’nu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?) Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez” (Ahkâf, 46/10).
Âyette zikredilen Benî İsrailli şahit, Abdullah b. Selâm’dır. Her ne kadar bazı müfessirler, bu sûrenin Mekkî oluşunu nazara alarak zikredilen şahsın Hz. Musa (as) olacağını söylemişlerse de, bu âyetin Medenî olduğu görüşü daha kuvvetlidir. Yani Ahkâf sûresi Mekkî olmakla beraber sadece bu âyet Medenî’dir. Ve Abdullah b. Selâm’dan bahsetmektedir.
Neden İnanmadılar?
Aslında bütün yahudi ve hristiyanlar, Allah Resûlü’nü bilip tanıyorlardı. Ama kin ve hasetleri inanmalarına mâni oluyordu. Hem bu tanıma, o kadar kesin ve netti ki inanmak için sadece Allah Resûlü’ne bir kere bakmaları yeterliydi. Zira onlar, Allah Resûlü’nü bütün şekil ve şemailiyle tanıyorlardı. Kur’ân-ı Kerîm bu hakikata şöyle işaret etmektedir:
“Kendilerine kitap verdiklerimiz, O’nu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. (Buna rağmen) onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler.” (Bakara, 2/146). Âyette, bizzat Allah Resûlü’nün ismi zikredilmeyip de “O’nu” denmesi işaret ediyor ki, ehl-i kitap bütünüyle, son gelecek peygamber kastedilerek “O” dendiğinde hep Tevrat ve İncil’de adı geçen Zât’ı anlıyorlardı. O da, hiç şüphesiz ki, Hz. Muhammed Aleyhisselâmdı. Ve O’nu öz evlatlarından daha iyi tanıyorlardı.
Hz. Ömer (ra), Abdullah b. Selâm’a sorar:
-Allah Resûlü’nü öz evladın gibi tanıyor muydun?
Cevap verir:
-Öz evladımdan daha iyi tanıyordum.
Hz. Ömer, ikinci defa “Nasıl?” diye sorunca da şu cevabı verir: “Evladım hakkında şüphe edebilirim. Belki, beni, hanımım kandırmıştır. Fakat Allah Resûlü’nün son peygamber olduğundan zerre kadar şüphem yoktur.” Bu cevap Hz. Ömer’i öyle sevindirir ki, kalkar ve Abdullah b. Selâm’ın başından öper. 24
montenegro isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla