Konu
:
Tarihte Devlet Gelenekleri
Tekil Mesaj gösterimi
05-22-2009, 23:33
#
1
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Tarihte Devlet Gelenekleri
Göktürk Gelenekleri
Gök Türkler’ de ölülere yapılan törene Yuğ (veya Yoğ) adı verilirdi. Birisi ölünce cenazesi önce çadırına konur. Bütün yakınları ölünün adına kurban olarak bir koyun ve bir at kesip çadırın dışına bırakırlar. Sonra feryad ederek atları çadırın çevresinde yedi defa koştururlar
çadırın giriş kısmının önünden geçerken bıçakla yüzlerini çizerler. Böylece kan ile gözyaşı birbirine karışır. Sonra ölüyü gömmek için uygun bir gün seçilir. Bir kimse bahar ve yaz mevsiminde ölmüşse
cenazesi ağaçların yaprakları dökülünceye kadar
güz veya kış mevsiminde ölmüşse ağaçlar yaprak çıkarıncaya kadar bekletilirdi. Önce ölünün atı yakılarak külleri
kullandığı eşya ile birlikte ölü ile gömülür. Gömme günü ölünün bütün yakınları kurban için çeşitli şeyler getirir
mezarın çevresinde at koşturarak feryad eder ve yüzlerini yaralarlar. Ölü gömüldükten sonra mezarı üzerine dikilen taşlar (Balbal) yenilen düşmanın öbür dünyada galip gelene hizmet edeceğine işaret ederdi. Orkun yazıtlarında
Bilge Kağan’ın kardeşi Kül Tegin’in ölümü dolayısıyla yaptığı matem merasimine komşu boylardan gelen heyetler arasında yas tutan (Yoğçı) ve ölüye ağlayan (Sığıtçı) kişilerin bulunduğu belirtilmektedir. Yas töreninde bulunan kişilerin
yas alâmeti olarak kulak ve saçlarını kesmeleri bir gelenekti.
Gök Türk kağanları tahta çıkarılırken bir keçi üzerine konur ve yukarı kaldırılırlardı. Bu gelenek daha önce tobalarda görülür. Türkler’de tahta çıkma törenlerinin bir çeşit “göğe çıkma” gibi kutsal bir anlamı vardı. Altay ve Sibirya şamanlığında inanca göre şamanlar göğe çıkarlar ve göğün dokuz katını dolaştıktan sonra yere inerlerdi. Şamanın göğe çıkmasından önce bir tören yapılır ve şaman
dokuz şaman çırağının tuttuğu beyaz bir keçe üzerine konarak dokuz defa döndürülürdü. Yazıtlarda da Gök Türk kağanları
“Gökte olmuş
Gökte tahta oturmuş
kağanlığı ve buyruğu gökten almış” kimseler olarak nitelendirilmiştir. Anlaşıldığına göre bu geleneğin büyük bir dini anlamı bulunmaktadır.
Gök Türkler Oniki hayvanlı Türk takvimini kullanmışlardır. Eski Türk takvimi
her biri bir hayvan adı ile anılan “12 yıllık” devre esasına dayanıyordu. Yılların adları şöyle idi:
1. yıl = sıçkan (fare)
2. yıl = ud (sığır
öküz)
3. yıl = pars
4. yıl = tabışkan (tavşan)
5. yıl = lu (ejder)
6. yıl = yılan
7. yıl = yunt (at)
8. yıl = koy (koyun)
9. yıl = biçin (maymun)
10. yıl = takagu (tavuk)
11. yıl = it (köpek)
12. yıl = tonguz (domuz)
Bir yılda 12 ay vardı. Aylar
birinç (birinci) ay
ikinç
üçünc …… diye adlandırılmıştı. Bir gün 12 kısım sayılıyor ve her kısma “çağ” deniyordu. Yıl 365 gün
5 küsûr saat itibar edilmekte idi. Günün başlangıcı gece yarısı idi. Yılbaşı Ocak - Şubat aylarına rastlardı. Aslında ay yılına dayanan bu “Oniki hayvanlı Türk Takvimi”nin Gök Türkler zamanında güneş yılına çevrildiği söylenmektedir.
Menşei çok eski olması gereken
ayrıca 12 yıllık devrenin 5 katı 60 yıllık devreler olarak da faydalanılan bu takvim
Gök Türkler’de
Uygurlar’da
Batı Türkleri’nde ve muhakkak ki Hunlar’da kullanılmış olup
hem zaman
hem coğrafî yönden çok yaygın bir sistem gibi görünmekteydi. Gök Türkçe kitabeler
Uygur kitap ve hukukî belgeleri
Bulgar kitabeleri ve “Bulgar hakanları listesi”
hatta Kırgızların Manas destanındaki bazı olaylar bu takvimle tarihlenmiştir. Bu eski Türk takvimi
son zamanlara kadar Orta Asya’da kullanılmıştır.
Özgür Çağrı
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder