Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-11-2007, 23:02   #5
Kullanıcı Adı
nuh
Standart Önden Giden Atlılar
Önden Giden Atlılar

İstanbul'daki dev çadıra geri döndüğümde küçük bir çocuk, annesinin eline sımsıkı tutmuş, sahneye çıkıyordu.

“Moğolistan bozkırlarında koşarken çatlayan Adem Tatlı'nın, Hanımı ile Oğlu Ömer Faruk” dediler.

Vefa ödülü verilecekmiş…

Kadın, hüzünden bir abide gibi durdu sahnede.

Acılıydı ama hicret diyarında şehit vermiş olmanın onurlu duruşu vardı üzerinde.

Ödülü sadece almakla yetindi.

Tek kelime bile konuşmadı.

Teşekkür etmeye bile yüreğinin takati yoktu.

Bir kelime beyan etseydi, sanki bütün büyü bozulacakmış gibi bir hâl vardı; sustu… Sadece sustu…

Bir sessiz çığlık sarstı, dev çadırın direklerini.

Hıçkırıklar yükseldi salondan.

Aldığı ödülü acılı günlerde yarıya çekilen bir bayrak gibi vücudunun tam ortasında durdurdu ve sonra küçük Ömer Faruk'una uzattı.

Ne dediğini duyamadım ama “Al oğlum, bu senin çünkü babanın davasını sen devam ettireceksin” dediğini tahmin ettim.

Yerine oturunca, tuttuğu bütün duygularını bir anda bıraktığını, acılı yüreğini göz yaşı ırmaklarına saldığını, söylediler.

Kocasının boş atını görünce, Ali'sini kaparak, Ömer Muhtar'a koşan kadın gibi, bari Ömer Faruk'unu alarak “Ser Süvari”ye koşabilseydi ve “Kocam nerede?” diyebilseydi, diye geçirdim içimden.

Kızgın çölleri, karlı dağları aşan atlar, önlerine koca bir okyanus çıkınca kaldılar bu kıyıda.

Önden giden atlılar… Sanki sevgili bekler gibi bekliyorlar bu kıyıda, yıllardır…

Harun Tokak

http://www.samanyoluhaber.com/index....d=51632&sec=51
  Alıntı ile Cevapla