Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06-11-2009, 18:25   #2
Kullanıcı Adı
Özgür Çağrı
Standart
YUNUS EMRE VE TASAVVUF
Yunus EMRE, İslam tarihinin en büyük bilgelerinden olup yaşadığı ve yaşattığı inanç sistemi; Kuran'ın özüne ulaşarak, Tek olan gerçeğin (Allah) sırlarını keşfetme ilmi olan tasavvuf ve Vahdet-i Vücud tur.
Bu inanç sisteminde tek varlık Allah'dır. Allah bütün bilinen ve bilinmeyen alemleri kapsamıştır, tektir, önsüz sonsuzdur, yaratıcıdır. Eşi, benzeri ve zıddı yoktur.Bilinen ve bilinmeyen tüm evren ve alemler onun zatından sıfatlarına tecellisidir.Alemlerdeki tüm oluşlar ise onun isimlerinin tecellisidir. Her bir hareket,iş,oluş(fiil) onun güzel isimlerinden birinin belirişidir.

Hak cihana doludur, kimseler Hakkı bilmez

***
Baştan ayağa değin, Haktır ki seni tutmuş
Haktan ayrı ne vardır, Kalma guman içinde

Dolayısıyla evrende var saydığımız tüm varlıklar onun varlığının değişik suretlerde tecellileri olup kendi başlarına varlıkları yoktur. Bu çokluğu, ayrı ayrı varlıklar var zannetmenin sebebi ise beş duyudur. Beş duyunun tabiatında olan eksik, kısıtlı algılama kapasitesi, bizi yanıltır ve çoklukta yaşadığımızı var sandırır. Ayrı ayrıymış gibi algılanan bu nesnelerin, ve herşeyin kaynağı Allah'ın esmasının (isimlerinin) manalarıdır. Manaların yoğunlaşmasıyla bu "Efal Alemi" dediğimiz çokluk oluşmuştur. Bir adı da "Şehadet Alemi" olan, ayrı ayrı varlıkların var sanıldığı; gerçekte ise Allah isimlerinin manalarının müşahede edildiği alemdeki çokluk Tek'in yansıması,belirişidir. Bu izaha tasavvufta Vahdet-i vücud (Varlıkların birliği,tekliği) denir.
Cenab-ı hak varlığını zuhura çıkarmadan evvel gizli bir varlıktı.Bilinmeyen bu varlığa, Gayb-ı Mutlak (Mutlak Görünmezlik),La taayyün (Belirmemişlik),Itlak (Serbestlik),Yalnız vücud, Ümmül Kitap (Kitabın Anası),Mutlak Beyan ve Lahut (Uluhiyet) Alemi de denir.
Çarh-ı felek yoğidi canlarımız var iken
Biz ol vaktin dost idik, Azrâil ağyar iken.

Çalap aşkı candaydı, bu bilişlik andaydı,
Âdem, Havva kandaydı, biz onunla yâr iken.

Ne gök varıdı ne yer, ne zeber vardı ne zir
Konşuyuduk cümlemiz, nûr dağın yaylar iken."

"Aklın ererse sor bana, ben evvelde kandayıdım
Dilerisen deyüverem, ezelî vatandayıdım.

Kâlû belâ söylenmeden, tertip-düzen eylenmeden
Hakk'dan ayrı değil idim, ol ulu dîvândayıdım."


"Bu cihana gelmeden sultan-ı cihandayıdım
Sözü gerçek, hükm-i revan ol hükm-i sultandayıdım."

***
ADEM yaratılmadan can kalıba girmeden
Şeytan lanet olmadan arş idi seyran bana
Sonra Allah bilinmekliğini istemiş ve varlığını üç isimle belirlemiş taayyün ve tecelli ettirmiştir.
1.Ceberut (İlahi Kudret) Alemi: Birinci taayyün,Birinci tecelli,İlk cevher ve Hakikat-ı MUHAMMEDİYE olarak da bilinir.
Yaratıldı MUSTAFA, yüzü gül gönlü safa
Ol kıldı bize vefa, ondandır ihsan bana
Şeriat ehli ırak eremez bu menzile
Ben kuş dilin bilirim, söyler SÜLEYMAN bana
2.Melekut (Melekler) Alemi: İkinci taayyün,İkinci Tecelli,Misal ve Hayal Alemi,Emir ve Tafsil Alemi,Sidre-i Münteha (Sınır Ağacı) ve BERZAH da denir.
3.Şehadet (Şahitlik) ve Mülk Alemi:Üçüncü taayyün,Nasut(İnsanlık),His ve Unsurlar Alemi,Yıldızlar,Felekler (Gökler),Mevalid (Doğumlar) ve Cisimler Alemi diye bilindiği gibi,Arş-ı Azam da bu makamdan sayılır.
Tüm bu oluşlar Kuran'ı Kerimde "Altı günde yaratıldı" ayetiyle beyan edilirken Altı günden maksadın mutasavvıflarca ,gün değil hal'e ait olduğu kabul edilir.Bu haller Allahın insanlara lutfettiği görünmeyen şeylerden altı sıfatıdır: Semi,Basar,İdrak,İrade,Kelam ve Tekvin(İşitme,Görme,Kavrama, İrade,Konuşma ve yaratma). Cenab-ı Hakkın Zatına ait bu sıfatların Ademin kutsal varlığında belirmesi,"İnsan benim sırrımdır" sözünün bir hükmüdür.Varlığın başlangıcı ve son sınırı ise Aşk'tır.O yuzdendir ki sayılan bu alemler Aşkın cezbesiyle pervane haldedir. Cenab-ı Hak varlığını,kudret eliyle zuhura getirmiş ve üç isimle taayyün,tecelli ve tenezzül etmiştir.Buna yaratış sanatı (Cenab-ı hakkın kuvvetinden,kudretine hükmederek cemalini ve celalini eserlerinde yani varlık yüzünde göstermesi), Belirme cilvesi (Aşık olması sonucunda batının zahire çıkıp,alemlerin nurlarının ve olayların bilinmesi) ve Birlik oyunu (Zatından sıfatına tecelli etmesi ile kendi varlığını kendinde zuhura getirip,birlik ve vahdetini ahadiyet(teklik) sırrına meylettirmesi) denir. Bunda zaman ve mekan kaydı yoktur.Ancak "An" vardır.Çünki mutlak zaman içersinde batın(gizli),zahire(görünen) cıkıp farkedildikten sonra,alemlerin nurları (ışıkları) ve ilahi olaylar bilinmiştir.Daha sonra şekil ve renkler görülüp,ayrı ayrı unsurları oluşturacak şekilde birleştiğinde isimler meydana çıkmıştır(Mülk mertebeleri ,Cisimler alemi).Ve böylece zahir alem belli olup mutlak varlık bilinmiştir.
Mani evine daldık, vücuda seyran kıldık
İki cihan seyrini, cümle vücudda bulduk
Yedi gök yedi yeri, dağları denizleri
Cenneti cehennemi, cümle vücudda bulduk
Cebnab-ı Hakkın bu alemi yaratmaktan maksadı bilinmekliğini istemesidir.Ortaya çıkan şeylerin belirişine sebebse Adem(İnsan) 'i dilemektir. Varlığa ilahi sıfatlar,sırrına ise Adem denir.Adem-insan, mevcudattın bir özetidir.
Tevrat ile incili, Furkan ile Zeburu
Bunlardan beyanı cümle vücudda bulduk
Yunusun sözleri hak, cümlemiz dedik saddak
Kanda istersen anda HAK, cümle vücudda bulduk

Büyük mutasavvıflardan Sunullah Gaybi divanında geçen Keşfül Gıta kasidesinde ;
"Bir vücuttur cümle eşya, ayni eşyadır Huda,
Hep hüviyettir görünen, yok Huda’dan maada...
"
mısralarıyla ,Evvel ve ahirin izafiliğini, meydana gelen her şeyin ilahi tecelliden ibaret olduğunu anlattığı bu şiirde, Hüviyetin zuhurunu dile getirir ve Zâtına duyduğu aşkla güzelliğini seyretmek isteyen o Tek ve Mutlak olanın zuhura gelme muradıyla, gizli hazinesinin fetholup sırrın keşfedilir hale gelmesi için, Arşı, Kürsiyi, unsurları, nebat, ve hayvanı geçtikten sonra, en kemal haliyle kendini ancak insanda seyrettiğini anlatır.
Cisimler alemi dört ruhdan (aslında tek) oluşmuştur.1-İnsani Ruh,2-Hayvani Ruh,3-Nebati Ruh, 4-Madeni(Cemadi) Ruh. Bu alem cereyan ve deveran üzerine kurulmuştur.Deverandan cereyan,cereyandan ise hayat meydana gelmektedir. Bu bir kanundur.Böylece varlıkların her biri esmanın(isimlerin) mazharı olup,Külli iradenin hükmünü yerine getirmekte ve nefsine yani zannına göre Rabbini bilmektedir. Bu durumlar dunyada ilahi bir duzen,değişmez bir kuraldır.Allahın tezahürü böyle gerektirmekte olup,bütün varlıklar onun kader çizgisi içinde kulluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür. Her bir birim varoluş gayesinin gereğini meydana getirmek üzere görevlendirilmiştir. Ve kişi ilm-i ilahide, şu anda hangi hareket üzere ise o biçimde programlanmış olarak vardır. ” Hz.Muhammed(s.a.v).Aslında varlıklar bir bütündür. Fakat parçaları ile karakter taşırlar.Bütün eşya ve varlıklar insanda biraraya gelir. Evrenin başlangıç ve bitiş noktası insandır. Sonsuz varlıkların ayetleri,secdegah ve kıblesi de her an için insandır. Kelime-i tevhid de bu durum bir sır olarak ifade edilmektedir.Cenab-ı Hak : La ilahe illallah diyerek varlığını ve birliğini ortaya koymuş Muhammedün Resulullah demekle de anlam ve maksadı açıklamıştır.Biraz daha açarsak; "La ilahe" demekle sıfatının belirişinden önceki varlığını gizli olan Rablığını açıklamış,"illallah" demekle de varlığı tecelli ettikten sonraki durumu yani yaratılmışlar alemini ifade edilmiştir. Burada eşyadaki varlığı ve ilahi sıfatları ispat edilmekte olup bu da aslının yansıması olan Ceberrut, Melekut ve Mülk alemleridir.Bu alemlerdeki beliriş fanidir fakat bunların aslı bakidir.Kısaca bilinmekliğine sebebtir.Aslında bütün bu bolümlemeler ve izahatlar anlatım içindir.Aslında ayrı gayrı yoktur. "Muhammedün Resulullah" ile de varlığına delil olarak bilinmesi ve tasdik edilmesini istemiştir.Hükmünün icrasının onunla olduğu anlatılmış oluyor.Bu da onun rahmet ve şefaat edici olduğunu müjdeleyerek sanatındaki hikmeti beyan etmiş oluyor.
Zatı ve şahsıyla tanıyamadığımız Allah'ı, tecellileriyle ve sıfatları ile tanırız. Allah'ın zatı sıfatlarla, sıfatlar da varlıklar, hareketler ve olaylarla perdelidir. Varlık perdesini aralayan bir kişi hareketleri, hareketler perdesini geçen sıfatların sırlarını, sıfatlar perdesini aralayan da zatın nurunu görür ve orada erir.
"Kim bildi efalini
Ol bildi sıfatını

Anda gördü Zatını
Sen seni bil seni


Görünen sıfatındır
Anı gören Zatındır

Gayrı ne hacetindir
Sen seni bil sen seni "
( Hacı Bayram-ı Veli)
  Alıntı ile Cevapla