Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07-31-2009, 16:11   #4
Kullanıcı Adı
u.esra
Standart
KENDİSİNE

Sen ey şehrin yerlisi, cesur, kararlı mühür
Sen ey inatçı kıskanç, alçak gönüllü ve hür

Karanlık geceleri korkutsa da günahım
Kızlar Kayası gibi dikilip kaldı âhım

Sefere çıkanların tatlı rüyâsı mısın?
Rûhumun cellâdı mı, yoksa hülyâsı mısın?

Konuşursun, sözlerin dâre çeker canımı
Susarsın, çâresizlik büyütür isyânımı

Siyaha boyanınca, kanatlanır mı yürek?
Hangi harfin başını bekliyor şimdi melek?

Kasîde, hangi şehrin âşiyânında güzel
Bulutlu havalarda parlayan aydır gazel

Yine mest, yine sarhoş bahçendeki mumyalar
Canlanıyor taşların kalbinde sardunyalar

Fildişinden heykel mi taşıyorsun elinde
Yine bir raksın mumu yanıyor gözlerinde

En hâkî denizini verdim sana ömrümün
Dilediğince yıkan sularında gönlümün

Sürmek mi istiyorsun masal arabasını
Getireyim kapına devlerin en hasını

Ölümsüz meyvesini sundum hayal bağının
Dehâsında bulmuşum seni yalnızlığımın

Celî bir kavis miydin, sokuldun yüreğime
Hattı hümayununla sultan oldun evime

Hendeseyi titretir endâmın ley-ü nehâr
Bu aşkı destan gibi yazıyor fırtınalar

Yüzündeki çizgiler kûfî midir sülüs mü?
Aradığın define İrem mi Endülüs mü?

Sen ey yardım sevenim, ruhumu derde saldın
Yalnızlığım ağlarken gülenim, nerde kaldın ?

Azimli bir yüreğin yorgun kimyasın da mı?
Sevda denklemlerinin memnû dünyasında mı?

Her pazartesi âhım kapında helâk olur
Her Cuma karanlığın kuşları leylâk olur

Kâşifin benim gülüm, görmediğin yine ben
Bilseydin sana benden bakanı görünmeden

Anlardın; her macera tende rü’yet gibidir
Oysa sende gördüğüm, sana gurbet gibidir

Utangaç bir merhamet saklıyorsun sesinde
Sahraya dönüyorum baharın ötesinde

Gizlice bir nikahtır o arzuhal, o kâmet
Sensizlik, yollarımda bir değil, bin kıyamet

Bu tebessüm rüya mı, bu istifham uğru mu
Âh bir çoğaltabilsem yüreğinde ruhumu

Bilmezsin ayrılığın ağı kokan dilini
Hâtıra bırak bana oyalı mendilini

Ege uygarlığı çağrıştıran tarihin
Asya’nın bağrı kadar muammalı ve derin

Arı sütü damlarken kaygan kirpiklerinden
Görünmez bir mürekkep akar iliklerinden

Yüreğin, âh yüreğin bir hüzün lâlesi mi
Masallar ülkesinde Zengibar kalesi mi

Kapısına bir türlü varamadım, a gülüm
Hudutlarında bile duramadım, a gülüm

İpeğimi elimden aldı pusathâneler
Bulamaz kaybedilen nûn’u rasathaneler

Hummalı bir kovanda bal yapan arı mısın?
Hayatımın ansızın kopan damarı mısın?

Paslandı buzdağları ortasında çeliğim
Gözlerinden hatıra kaldı kekemeliğim

Kervanında kaybolan bir bezirgân gibiyim
Kaktüslerin diline düşen figân gibiyim

Her köşede bir meddâh anlatıyor âhımı
Bilmiyor, kirpiğinden almışım siyahımı

Uğrunda, kralların bahtı solsaydı, gülüm
Amerika, yolunda kurban olsaydı, gülüm

Bir Kafkas figüründe bulurdum son izini
Efeler diyârına çevirirdim yüzünü

Eşkıyâ vurgunudur seni benden ayırmak
Çalıkuşunu yakan bir rüyayı haykırmak

Gölgelere gecenin künhünü hatırlatır
Ayrılıklar bazen de gölgeleri ağlatır

Sükûnla savaşıyor hislerim kıyasıya
Sevdiğini bilirim uykuyu doyasıya

Süslenmek istiyorsan, ruhumu boynuna tak
Bu firûze özgürlük yalnız senin olacak

Bastığın her hücremde otuz sekiz çizgi var
Baktığım her duruşun muammalı bir duvar

Suskunluğun taş gibi, gülüşün berrak değil
Neden vivien kokar baharın, leylâk değil?

Gözlerin bir zamanlar toprağın sahibiydi
Bakışların bir tutam gül yaprağı gibiydi

İnsanlar kıvranırken ejderlerin ağında
Ceylan gibi yürürdün bir hayal sokağında

Yine de, yokluğumun en şüpheli çağıydın
Tenhâlarda ağlayan bir okul kaçağıydın

Karanlık korkutamaz gülüm seni, vururum
Kâtil yüzlü cinlerin karşısında dururum

Yeter ki, o nâzenîn kalbin emir buyursun
Kâinat yıkılsa da yüreğimde uyursun


Nurullah GENÇ
u.esra isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla