Türkiye'nin laik bir ülke olduğunu zanneden bir köşe yazarı, geçenlerde
AKP Ankara İl Başkanlığının düzenliği iftar yemeğine takılmıştı.
Başbakanın, bakan ve milletvekilleri katıldığı iftarda, Türkiye'yi resmen ziyaret etmekte olan NATO Genel Sekreteri
Rasmussen de yer almıştı.
Yazar, "Rasmussen'i bile kendimize benzettik, bizim yüzümüzden
Avrupa'da laiklik elden gidiyor" diye yakınıyordu adeta.
***
Yazarın şanssızlığına bakın ki tam da makalesinin çıktığı gün, kendi gazetesi de dahil tüm medyada, GK Başkanı Org.
İlker Başbuğ'un, Afyonkarahisar'da şehit ailelerine verdiği
iftarın haberi yer alıyordu!
Not: Yazarın daha sonraki makalelerinde; GK Başkanını bu açıdan eleştiren tek satır bile yoktu. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Eğer ilk davet sorunluysa, ikincisi de sorunlu olmalı değil mi? Yoksa yazar, bu kadarcık bir tutarlılığı dahi okurlarından esirgiyor mu?
***
Türkiye'de '
sözde laik' devlet, deyim yerindeyse dini tepe tepe kullanmıştır.
Geçen gün, buna örnek olarak,
1930'ların mahyalarından söz etmek istemiş ama aradığımı malzemeyi bir türlü kitaplığımda bulamamıştım.
İmdadıma
Aksiyon'dan
Ayşe Adlı'nın haberi yetişti. '
Mahyalara neler söyletmiş siyaset' başlıklı araştırmada, fotoğraflı örnekler vardı. Bakın neler yazdırılmış mahyalara:
"Hilaliahmeri (Kızılay'ı) Unutma", "Tayyareyi Unutma", "Yerli Malı Al", "Vatandaş Hesabını Bil", "İktisada Alışalım", "Paranı Biriktir'...
Devlet ('
bürokrasi' olarak okuyun) tamamen kendi amacına uygun, dindışı nice mesajı, vatandaşa din aracılığıyla aktarınca laiklik bozulmuyor...
Ama çok partili dönemin (tabii ki
CHP'li olmayan) siyasetçisi, mesajını dini terimlerle anlatınca şeriatçı oluyor, laiklik elden gidiyor.
Bizim yazar da hala laiklik dersleri vermeye çalışıyor olanca saflığıyla.
***
Şimdi aynı meseleye
ters açıdan bakacağız.
Yazar madem bu işe meraklı, şu olay hakkında biraz düşünsün bakalım:
Çarşamba akşamı İstanbul'da hoş bir iftar daveti vardı.
Daveti veren
Yahudi Cemaat'iydi.
Türkiye Hahambaşısı
İsak Haleva ve Türkiye Musevi Cemaatin Başkanı
Silvyo Ovadya, konuklarını Galata'daki
Neve Şalom Sinagogu ve Kültür Merkezi'nde ağırladı.
Bu yıl ilk kez yedi gazetecinin de davet edildiği iftarda, oruçlar açıldı, yemekler yendi, dinler arası diyalogu çağrıştıran konuşmalar yapıldı. Ayrıca Yahudi ve Müslüman
duaları edildi.
Bilmiyordum, orada öğrendim:
Meğer bu barışçıl etkinliği
10 yıl önce başlatan bugün İstanbul'un B. Belediye Başkanı olan
Kadir Topbaş'mış.
İftarda Kadir Bey'den başka
valilikten,
emniyetten ve
askeriyeden davetliler de vardı.
Bizim yazara soralım:

Bu iftar daveti laikliğe sığar mı, sığmaz mı?

AKP iftar daveti verince laiklik elden gidiyor; peki GK Başkanı ya da Yahudi Cemaati verince ne oluyor?Geri mi geliyor?

Konuklar, elbette gelişigüzel bir biçimde değil, siyasi ve toplumsal konumları sebebiyle davet edilmişlerdi. Bürokrasi kökenliler, "Biz laik devletin memuruyuz, gelemeyiz" mi demeleri gerekirdi?
Merak ediyorum: Gelecek yıl bizim köşe yazarı davet edilirse, ne yapacak? '
Gelemem çünkü laikim' mi diyecek?
Hadi canım, sen de!
SABAH
