Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09-10-2009, 18:15   #25
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
27 Nisan e-muhtırasından beri, yargıda, bazı isimler pop yıldızları gibi parlatılarak öne çıkartılıyor. Hukuk adına konuştuğunu söyleyerek, şecaat arz ederken durmadan sirkatini söyleyen yargı mensubu olur mu? Cumhurbaşkanlığı seçim sürecindeki 367 hamlesini hangi hukukçu savunabilir? Daha gerilere gidildiğinde, 28 Şubat sürecinde, servis otobüsleriyle Genelkurmay'da brifing alan yargı mensupları, acaba o ayakta paşa alkışlama fotoğraflarını, torunlarına gösterebilirler mi? Ve en acısı, Şemdinli davasında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, savcı Ferhat Sarıkaya hakkında aldığı kararın utancı, unutulabilir mi? Şemdinli'deki olayı soruşturan ve Ergenekon davasında haklılığı giderek anlaşılan Van savcısını, yani bir meslektaşlarını, meslekten atan, ona avukatlık yapma yasağı bile getirenler, gözlerini kaçırmadan, başlarını öne eğmeden o kararlarını savunabilirler mi? Aynı kurulun, Ergenekon davasının hakim ve savcılarıyla, Güneydoğu'daki JİTEM cinayetlerini soruşturan savcıları tayin ettirmeye kalkması acaba nereye yandaşlıktır?

Türkiye'nin en büyük derdi, anayasal kurumların güven erozyonudur. Vesayet düzeni adına cepheye sürülmüş bir yargı görüntüsü, her ülkede yargıyı yaralar, yargının tarafsızlığını şaibe altına sokar. Eğer yargı, askerî bürokrasinin yanaşık düzeninde, sürekli dirsek temasıyla görev yapar hale gelirse, bu, devletin ortak aklını yitirmesi demektir. Yargı, halkı sindirmek isteyen yönetici elitlerin, tahakküm vasıtası değildir. Milli iradeyi sürekli baskı altında tutmak isteyenlerin, tek kelimeyle statükonun; bekçisi, zırhı, tamponu, emniyet supabı hiç değildir...

Hüseyin Gülerce -Zaman
Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla