İstanbul fethedildiği gün surlara çıkıp, sancağını diken Ulubatlı Hasan, sıradan bir nefer değildi; o Enderun'da yetişmiş bir zabitti ve aynı zamanda Fatih'in ders arkadaşıydı.
O devrede onlar birkaç kişiydiler. İstanbul'un ilk kadısı Hızır Çelebi, Ulubatlı Hasan ve bir de Cihan fatihi Muhammed Han Hazretleri bunlardan sadece üçü. Beraber okumuş, beraber yetişmiş ve aynı ders halkasında talebelik yapmışlardı.
Ulubatlı, surlar aşıldığı gün vücudu bitevî delik deşik olması pahasına, surlara çıkmış ve pek çok yara bere içinde olmasına rağmen bayrağı surlara dikmeye muvaffak olmuştu. Bir müddet sonra da Fatih bu levendin başı ucundaydı. Ulubatlı, son anlarını yaşıyordu. Dudağındaki tebessüm Fatih'i hayrete düşürmüştü. Sordu: 'Niçin tebessüm ediyorsun?' Cevap verdi: 'Biraz evvel buraları Allah Resulü teftiş ediyordu. O'nun gül cemalini gördüm. Sürûrum, sevincim bundandır.'
|