Abdurrahman Dilipak
GÜNAYDIN... SAĞOL!
Esas duruş, rahat!
Gülme, konuşma..
Bayan öğretmen, cırtlak bir sesle sabahın 07.30’unda bağırıyor:
Ben “günaydın” dediğimde, hep birlikte gür bir sesle “sağol” diyeceksiniz!
Anadolu’da insanlar, esnaf, sabah sabah birbirini “Selamünaleyküm”, “Hayırlı sabahlar” diye selamlar, ama devlet “Günaydın” dememizi istiyor..
“Günaydın” dememizi istiyor da, “Günaydın” diyene, “Günaydın” denir.. “Sağol” denmez ki!
Tabiî okul dediğin “kışla”ya benzemeli değil mi? Kışla düzeni!
“Tevhid-i Tedrisat”ın, “Milli Eğitim”in gayesi bu değil mi: Tek tipleştirmek!
Birazdan “Türküm, doğruyum” denecek..
Burası askerî bir kamp değil..
Bu gelenek, eski Rusya, Hitler ya da Musolini rejiminden kalma.. Partizanlar, kara gömlekliler filan..
|