Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-03-2009, 10:51   #165
Kullanıcı Adı
Ertuğrul ÖZGÜL
Standart
Yavuz BAHADIROĞLU - 03/10/2009 - Yürek pusulamız da bozulursa yandık!

Alıntı:
Ertuğrul ÖZGÜL Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

Yavuz Padişah’ın duruşu böyle bir duruştur işte. Yürek pusulasını Peygamber-i Alişan Efendimiz’in yüreğine ayarlamış, bu aşk sayesinde, sekiz yıllık saltanata seksen yıllık icraat sığdırmıştı. Yavuz’un kendi duruşu, kendi anlayışı, hayata kendi bakışı vardı. Bu haliyle, kıble yürekli Osmanlı insanının özü ve özeti gibiydi. Sonra ne olduysa oldu, ya kıyamet öncesinde eseceği söylenen o müthiş rüzgâr esti, ya da yürek depremine uğradık, yürek pusulamız şaştı! Yönümüz kıbleden saptı.
Duruşumuz bozuldu, ihlâsımız çözüldü, direncimiz ezildi, irademiz yamuldu!.. Batı’yı taklide, Batı’ya özenmeye başladık. Önce kıyafetimizi, sonra siyasetimizi uydurduk onlara…
Derken sıra, onlar gibi yaşamaya geldi. Gerçi hâlâ “mazbut”, hâlâ “tesettür”lüydük, ama onların öngördüğü “moda”ya göre giyiniyorduk. Onlar soydukça biz örtüyorduk, ama aynı podyumda aynı mankenlerle “defile”ye çıkıyorduk…
“Bikini mayo”ya itirazımız hâlâ sürüyordu. Ne var ki, “özenti”miz devam ediyordu: Bu kez, “çıplaklık”tan beslenen “mayo” ile “örtünme” anlamına gelen “tesettür”ü birleştirmiş, “tesettür mayo” icad etmiştik! Sanki denize girmek “farz”dı!
Artık bizim de, tıpkı “ötekiler” gibi tatil köylerimiz, tesettür plajlarımız, gösterişli ciplerimiz, ikişer bin dolarlık ayakkabılarımızla çantalarımız, yatımız-katımız var… Bizim de “Cafe”lerimiz, “Restaurant”larımız, “boutique”lerimiz, beş yıldızlı “Hotel”lerimiz, “Palace”larımız, “Brunch”larımız var… Biz de tıpkı “onlar” gibi, gecekondulardan yüksek duvarlarla ayrılmış Avrupai “City”lerde, yahut “Rezidance”larda oturuyoruz…

...

“Batı” dediğimiz bilmem kaç kollu ahtapotun nemli, yapışkan, vıcık vıcık dokunuşlarını kendimi bildim bileli üzerimde hissederdim, ancak hayatımın hiçbir safhasında bu denli irkiltici olmamıştı...
Ne zamandır ahtapotun yüreğime bile dokunduğunu hissediyor. Yüreğimdeki imanın bu dokunuşlardan zarar görmesi ihtimali bendenizi fena halde ürkütüyor!
“Bilinçli dindar sanatçı”larımız bile inanç manzumemize ait müziği terk etmiş, Batı’nın melodilerine söz yazmakla, ya da İspanya’nın “pembe dizi”lerini filme çekmekle meşgul…
Bir tarihimiz, sanatımız, mimarimiz, peyzajımız yokmuş gibi yaşıyoruz.

...

Oysa “Kendimize has”, “Müslüman” ve “özel” olanı terk edip başkalarını taklit ederek kendi çürümemizi hazırlıyoruz.
Allah Rızası İçiN Bu Yazının Tamamını OKUYUN....
Ertuğrul ÖZGÜL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla