Zaman-Bülent Korurcu- "Rutin dışına çıkan devletten hukuk devletine "
"Cumhurbaşkanı Gül'ün sözleri 'devlet kurtarıcıları ve rejim simsarları' için tehlike çanı demek. Mevcudiyet ve iktidarlarını, suni tehlikeler üretip sonra kurtarıcı olarak arzı endam etmeye borçlu bulunanların homurtularını duyuyor gibiyim. Kerametleri kendinden menkul bu kurtarıcıların en mümeyyiz vasıfları kendilerini hukukla bağlı hissetmemeleriydi. Şimdi en üst düzeyden cumhurun başı tarafından 'hukuka göre hizaya gelinecek' diskuruna muhatap oluyorlar. Cumhurbaşkanı söyledi diye herkes hiza mesafe alıp sıraya girecek beklentisinde değilim. Bu, gerçekçilikten uzak, hayalperest bir yaklaşım olurdu. Hukuk devleti taraftarlarıyla, bürokratik vesayetin sürmesini arzulayanların mücadelesi öyle bir konuşmayla filan bitmez. Ancak devletin başının ağzından dökülen cümleleri kimse yok farz edemez.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın partisinin kongresinde yaptığı konuşma da sanki Cumhurbaşkanı'nı tamamlar mahiyetteydi. 'Devleti ve rejimi korumak bahanesiyle' mağdur edilen, sürgünlerde hapishanelerde çürütülen değerlere sahip çıktı, Erdoğan. Anadolu'nun harcında alın teri ve gözyaşı bulunan Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş, Mevlânâ ve Yunus Emre gibi isimlere yakın tarihin mağdurlarının çilelerini ekledi: "Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke de Cem Karaca'nın hasretini çekti. 'Hoşçakalın İki Gözüm' diyen Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen bir Türkiye'nin şarkıları eksik kalır. Nasıl Mehmet Akif'siz bir Türkiye tahayyül edilemezse, Nazım Hikmet'siz bir Türkiye eksik sayılır. Seversiniz, sevmezsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz, görüşlerini kabul edersiniz, etmezsiniz ama Ahmedi Hani'siz, Bitlisli Said-i Nursi'siz bir Türkiye'nin maneviyatı noksan kalır. Biz bu ülkenin tüm renkleriyle, bütün çiçekleriyle, bütün kokularıyla, dağları, taşları, ırmaklarıyla Türkiye'yiz."
|