Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-07-2009, 18:00   #1
Kullanıcı Adı
Duygu'Seli~
Standart Gül bahçesinde geçen aşk sırrını bir gül bilir, bir de ağlayan bülbül!

Gül bahçesinde geçen aşk sırnnı bir gül bilir, bir de ağlayan bülbül!
(c.1, 367)

• Gönül dün gece geldi de, canın kulağına dedi ki: "Ey adını söyleyemeyeceğim, eşsiz varlık!
• Ey adını
açıkça söyleyeni parçalayan, gizlice söyleyeni yakıp yandıran güzel!
• Ey can! Bilinemeyeni, tarif edilemeyeni anlatmaya kalkışan ne özür getirebilir? Ne bahane bulabilir?"
• Gül bahçesinde geçen sırrı, gizli şeyi bir gül bilir bir de hazin hazin ağlayan, feryat eden bülbül bilir.
• Sadece bülbüllerin seslerine dalıp o seslerin güzelliğinden bahseden kişi seste kalır. Seslerin ötesine geçerek aşk sırrını sezemez, anlayamaz.
• Ey o akıl almaz, eşsiz varlığı anlamaya çalışan, sezmeğe uğraşan! Ey göklere aşık olan kişi! Merdivenden bahsedip duran arifle dost ol, onunla iyi geçin!
• Herkes evden bahseder durur. Fakat; "0 evde bulunan güzel nerede? 0 nasıl bulunabilir?" diyen yok.
• Bir yaz günü sıcakta bir ağacın gölgesine sığınan herkes gölgeden, gölgeyi duşüren ağaçtan bahseder ama, o gölgeyi düşürten güneşten, güneşin nürundan kimse bahsetmez.
• Bütün bu zorlukları bilmekle beraber, dilin ona dair, onun hakkında söylediği birkaç sözle bütün kulaklar da mest oldu, akıllar da...
• Zavallı dil bir iki kırıntı buldu da ona daldı. Asıl kaynağı, madeni bıraktı.
• Halbuki aşığın canı o kırıntılardan utandı da, pazarı da bıraktı, dükkanı da bıraktı gitti...
• Aşk kulağıma eğildi de: "Yeter artık, susayım dedi. Çünkü o bana böyle söyledi, böyle ilham etti.

 

  Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder