|
Sağlıkta masal bitti!
Eczacılar hükümetin sağlık politikalarından oldukça rahatsız. Birincisi kendi meslek etikleri ve iş tanımları gereği; ‘eczacı tahsilatçı değildir’ diyorlar.
İkincisi de hastadan sağlık hizmeti için para alan devlet, bu parayı eczacılar aracılığıyla aldığı için, hastadan para istemek zorunda bırakılan ve hastayla karşı karşıya kalan taraf onlar oldukları için. ‘Biz hastaların ücretsiz sağlık hakkını savunmamıza rağmen, bizi hastayla karşı karşıya getiriyorlar’ diyor İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Semih Güngör.
Hem sağlığın ücretsiz olması hem de kendi özlük hakları için bu pazar Kadıköy'de miting yapıyorlar. Hekimler, veterinerler, diş hekimleri ve eczacılar olarak düzenledikleri mitinge tüm halkı sağlık hakları için orada olmaya çağırıyor Güngör.
'AKP’yi sağlık vaatleri getirdi, kötü sağlık uygulamaları götürecek' diyen İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Semih Güngör'le sağlık konusuna eczacıların penceresinden baktık.
‘Vatandaşın cebinden eczacının emeğinden tasarruf olmaz’ diyorsunuz...
Evet. Temel amaç tasarrufsa, başka yerden yapmaları lazım. İki özet var. Biri bu, biri de sağlık meslek odalarının ortak bulduğu; ‘Masal bitti.’ Mitingde de kullanacağız bu iki sloganı.
18 Ekim Pazar günü “Türkiye’nin sağlığı kötüye gidiyor. Susma(yacağız)!" başlıklı bir miting düzenliyorsunuz.
Aslında sağlıkta dönüşüm değil bir yıkım olacağını biz 5 senedir söylüyoruz. Genel Sağlık Sigortası’nın yasalaşma sürecinde, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) oluşma sürecinde hep karşı çıktık. Gerekçesi de sağlık hizmetinin tamamen paralılaşması, devletin sağlıktan elini çekip özel sektöre devretmesi idi. Başlangıçta, herkes dilediği gibi sağlık hizmetinden yararlanacak, ilacını alacak ve kesinlikle tek kuruş para ödemeyecek deniliyordu. Ama o açılım şimdi gerçek yüzünü göstermeye başladı.
Zaten dönüşümün ilk ayağı olarak ilaç alımını serbestleştirmek biraz o işin kandırmacası gibi duruyordu aslında. İnsanları rahat ikna edebildiler.
Masalın başında eczaneleri, özel hastaneleri, devlet hastanelerini kullandılar. SSK’ları Sağlık Bakanlığı’na devrettiler. Dileyen dilediği doktora gidip muayene olma, istediği ilacı yazdırma, gelip anlaşmalı 23 bin eczaneden almaya başladı. Bu bir genişleme, hizmet sunumunda kalite artırımını gündeme getirdi. Ama yavaş yavaş o sağlık hizmetinin kademeleri olarak, işte muayene katılım payları, ek ücretler, vs, hastanın cebinden sürekli para alan bir hal almaya başladı.
Türk Eczacıları Birliği’nin (TEB) muhalefeti o yüzden kilit bir yerde duruyordu. En baştan yeterince karşı çıktınız mı buna?
Üst örgüt TEB ve İstanbul Eczacılar Odası’nın bakışı biraz farklıdır. TEB başlangıçta daha ihtiyatlı yaklaşıyordu. Ama biz baştan karşı çıkan kesimdik. İstanbul bileşenleri olarak; Tabip Odası, diş hekimleri, veterinerler ve eczacılar olarak buna, uygulamaya başlanan süreçten itibaren karşı çıktık. Çünkü bir yanı daha var. Sadece halk mağdur olmuyordu, hizmeti sunan eczacısı hekimi hemşiresi tüm sağlık emekçileri de bu sistemin mağdurları olmaya başladı. Bizlerin eczanelerindeki bir sürü ilaç bedelsiz kamulaştırılmaya başlandı, eczane karlılıklarını düşürdüler. Sanayi, uyguladığı iskontoları devlete bizim sırtımızdan geçirmeye başladı. Hekimlerin özlük hakları kısıtlandı, vs.
SAĞLIKLA GELDİLER, SAĞLIKLA GİDECEKLER
Bugüne kadar eylemleri yükselten odalar olarak ortak bir eylemle -hele de son artan muayene ücretleri, yeni uygulamaya giren kararnameler, sağlık uygulama tebliğleriyle birlikte halkın da artık gözü iyice açıldığı için- kamuoyuna, artık bu masal bitti, bugüne kadar oynanan bir oyundu, bundan sonrası da artık daha kötü olacak mesajını verecek bir mitingin hazırlığı içindeyiz. 18 Ekim’de Kadıköy’de saat 13.00’da sağlık meslek odaları ve kitlesel bir destekle miting yapacağız. Hem halktan, hem diğer meslek örgütü, siyasi parti ve sendikalardan destek var. Şu gerçek ki; sağlığa yapacaklarını söyledikleri yatırımla iktidar olan bir hükümet, artık gerçek anlamda yarattığı yıkımla birlikte de gidecek bir hükümet durumuna geldi. Sağlıkla geldiler, sağlıkla gidecekler diyoruz. Her meslek örgütü bu sorunlarını yansıtacak mitingle. AKP’nin oy kaleleri denilen kesimler bile perişan halde.
Peki çöker mi hükümet sağlık meselesinden?
Bu sağlık sistemi böyle giderse -ki gidecek- hükümeti götürür. Çünkü artık hasta daha çok mağdur olacak. Gidecek sağlık ocağına yarın, tansiyon ilacını, mide ilacını yazdıramayacak. Böyle bir sitem halkı hızlı hızlı büyük tepki verir duruma getirecek. Ulaşımı artırırsınız, daha çok yürür insanlar. Ama sağlıktan tasarruf olmaz. İlacı alamıyorsa parası olmadığı için, bu hükümete mutlaka yansır.
Bunun şöyle tepki verme biçimleri de oluyor: hastanelerde hekim ve sağlık personeline şiddet; eczanelerde eczacıyla münakaşalar…
Orayı çok dile getirmek istemiyorum. Sistemin mağduru biz oluyoruz çokça. Eczacılara siz banka mısınız benim paramı alıyorsunuz diyen çok oluyor. Ama bütün bunları kenara koyuyorum çünkü bu sisteme karşı mücadelemizi sürdürüyoruz biz. Halk artık para vermeden sağlık hizmeti alamayacağını yaşayarak görüyor.
SGK MEMURU OLDUK
Eczacılığın kendine özgü koşulları neler oldu dönüşümle birlikte?
Türkiye’nin her yerinde eczacılık özel hizmettir. Ama bugün yüzde 80’i aşkın oranda SGK’ya (devlete) hizmet veren kurumlar haline geldik. Sağlık Bakanlığı’na bağlı, sattığı ürünü, fiyatını ve karlılığını Bakanlığın belirlediği serbest meslek grubu olmasına karşın, bağımlı bir meslek grubuyuz. Ekonomik olarak SGK’ya bağlıyız. Bir yanda onun memuru gibi görülüyoruz. ‘Tahsilatçılık’ o mantıkla ortaya konuyor. Halbuki bizim böyle bir iş yapmak için anayasal bir yükümlülüğümüz yok. Angarya bir iş. Bir de devletin dayattığı parayı bizi öne sürerek almalarını da içimize sindirmiyoruz. Konumumuz gereği şu anda yasal mücadeleyi yapıyoruz. Yeri geliyor yönetmeliği değiştiriyorlar, yeri geliyor birkaç ay ara veriyorlar. Şimdi katmerli olarak fiyatları artırdılar. Hastadan o parayı talep eden, karşı karşıya gelen eczacı oluyor.
Katılım paylarını biraz açalım. Sizin tahsil ettiğiniz, hastanın ödeyeceği miktarlarda ne değişti?
Birinci basamak sağlık hizmetlerinde hiç katılım payı yoktu bugüne kadar. Aile hekimliklerinde de sağlık ocaklarında da 2 liralık katılım payı koydular. Hastanelerde kademeli katılım payı vardı onu 8 liraya çıkardılar. Özel hastanelerde de bu rakam 15 liraya çıkartıldı. Son derece yüksek rakamlar bunlar. Neden derseniz, bugün ayakta tedavilerde (basit hastalıklarda) doktor reçetesini alıp çıktığınızda, o reçetenin ortalama bedeli zaten 15-20 lira arasıdır. Bir yerde siz oraya reçete bedelinin karşılığı kadar bir katkıda bulunuyorsunuz devlete. Bu şu anlama geliyor; gidip muayene olma, kendin git ilacını al, parasını da cebinden öde. Eğer giderseniz bir de muayene katılım payı ödüyorsunuz. Bir de tedavi komplikeyse, film çekilecekse ya da herhangi başka bir şey; ne yazık ki onların da katkı paylarını ödüyor hasta.
MİDE İLACINI BİLE ALAMAYACAK HASTA
Eczacılık tuhaf bir meslek. Bir yandan ilaç tekelleri var, bir yandan kendi özlük haklarınızı ve bir yandan da (aslında buna içkin olan) yurttaşın sağlık hakkını savunuyorsunuz. İlaç satıp, bunları savunmanın çelişkisi nedir?
Çelişki var gibi görünüyor ama gerçek şu ki ilaç tekelleri, evet, dünyanın en karlı şirketleri. İlaç tekelleri için Türkiye büyüyen bir pazar. Bir yanda sektör büyürken bir yanda eczaneler batma noktasına geliyor. Şu anda İstanbul’da 2 bin eczane batmanın sınırında. Sömürü eczacı üzerinden oluyor burada. İlaç tekelleri Türkiye’ye ilacı pompalıyor. Bunların bir kısmını eczane dışına çıkararak, tüketimini artırmak hedefleri var drugstorelarla falan. SGK’nın da temel politikası zaten ilacı hastanın cebinden vermesini sağlamak ve az ilaç parası ödemek. Eczacılar bunları engellemek zorunda. Adı ilaç olan bir şey eczanede satılmak zorunda. Sağlık ilaç tekelleri için ikinci planda, belki de hiç akıllarında yok. Sağlığı temel almayan bir anlayışla, sağlığı temel alan anlayış hizmeti birlikte sürdürmek zorunda. Bizi de tüccarlaştırmaya çalışıyorlar. Ortaklık yasaları, güçsüz eczaneleri birleştirme çabası, ‘ticarileşin’ çağrılarıyla… İlacı bir sağlık ürününden çıkartıp, bir meta haline dönüştürün, biz kar edelim, siz de kar edin diyorlar. Hükümet şimdi ilaçla hastanın arasında bir baraj oluşturarak, gerekli hallerde bile az kullanmasını teşvik ediyor. Türkiye’de en yaygın hastalık olan hipertansiyon ilacını sağlık ocakları, iş yeri hekimleri yazabiliyorken, dünden itibaren artık hastanede 8 lira muayene parası verip, uzman raporu alınarak edinilebilecek.
Drugstore* hedefiyle açılan For You mağazalarına muhalefet ediyordunuz. Kapandı mı o mağazalar?
For You’ların drugstore’a dönme hikayesi olumsuzlukla bitince hepsi kapanmaya başladı. Maksatları ‘drugstore’du. Sonra o olmadı, ‘For You Extra’ya çevirdiler. Ama ben hiç görmedim daha o marketlerden. Bitmiş değil o süreç. Her zaman birilerinin sevdası olarak kalacaktır. Ama karşısında İstanbul Eczacılar Odası olacaktır hep.
Eczacıların diploma kiralaması diye bir şey var? Hala oluyor mu bu?
Gayri hukuki bir durum bu. Her eczacı bir eczane sahibi olabilir. Siz diplomanızı kiralık veremezsiniz. Ekonomik kriz ve tamamen kar düşünenler muvazaaya yelteniyor. Biz engel olmaya çalışıyoruz bunlara.
HAVAN ECZACILIĞI SAĞLIK HİZMETİYLE ÖRTÜŞEN BİR ŞEY
Artık çok fazla bildiğimiz anlamıyla ‘farmakolog’ eczacı yok. Otomasyon bir eczane mantığı hakim.
O ‘havan eczacılığı’ denilen şey artık imalattan çıkıp, tüketiciye sunuş boyutuna dönüştü. O hazırlanan ilaçların yerini hazır ilaçların aldığı bir süreci yaşıyoruz. Eskiden derdini dinleyip, ilacını hazırlayan bir eczacı vardı insanların hayatında. Ama hala devam ediyor eczacının halkla iyi ilişkisi özellikle semt eczanelerinde. O bölgedeki herkesin her şeyini bilir eczacı. Bu çok hoş ve insani bir ilişkidir, hem de sağlık hizmetiyle çok örtüşen bir ilişkidir. Onu iyi kullanan eczacılarımız başarılı olurlar. Yardımcılarımız da eczacılar kadar saygı görür, işini yapar ve bilinir. Şimdi onları eğitim açısından da iyi bir yere taşıyoruz. Birkaç fakültede 2 yıllık teknisyenlik okulları açılıyor. Eğitim zorunluluğu geliyor onlara da.
Bir de Radyo Havan diye bir radyo yayını yapıyorsunuz. Ne zamandır var radyo, nasıl gidiyor?
Eczane eczacısına her bilgiyi ulaştırmamız gerekiyor. Web sitemiz yetmiyordu buna. Sonra bunu oluşturduk. Haziran’da açıldı. İnternette http://www.radyohavan.org/ üzerinden yayın yapıyor Havan Radyo. Gayet de profesyonel gidiyor pür amatör başlamasına rağmen. Canlı programlar var. Hem müzik yayını, hem sohbetler, hem meslekle ilgili bilgiler oluyor. Meslek örgütleri içinde ilk radyodur. Dilerim diğer meslek odaları da kurar. Tabip Odası’ndan hekim dostlarımız da program yapıyor. Diğer meslek odaları ve üniversiteler de destekliyor. Daha da zenginleşiyor giderek.
Eczacılar odasına kaç üye eczacı var?
4936’sı eczane eczacısı olmak üzere 7964 üyesi var İstanbul’da.
Eczacının Sesi grubu sizi antidemokrat ve neoliberal olmakla suçluyordu seçimlerden önce. Ama Çağdaş Eczacılar grubunun adayı olarak odadaki Eylül seçimlerini kazandınız. Niçin bu suçlamalar geldi?
Genelde siyasal bir bakış olarak göstermeye çalışıyorlar. Ama işin özüne baktığınızda yaptığımız iş, onların söylediklerinden çok daha ileride. Genelde muhalefet olmak kolaydır. Ama o arkadaşlarımız bizimle birlikte yönetimdeydiler. O zaman öyle değildik de, bugün mü neoliberal ve antidemokratikiz? İktidar olmanın koşulu, muhalefet olarak yıpratmaktır.
*Drugstore: Türkçe’ye eczane diye çevrilir. Ancak daha çok kozmetik ürünlerle birlikte ürün yelpazesinde aksesuar ve gıda ürünleri dahil hızlı tüketim malları diyebileceğimiz çeşitler de bulunan marketlere verilen ad. Eczacılar, bu tip bir mağaza zinciri olan ‘For You’ya, reçetesiz ilaç satacağı gerekçesiyle karşı çıkmışlardı.
GERÇEKGÜNDEM
|