Tekil Mesaj gösterimi
Alt 10-22-2009, 20:12   #6
Kullanıcı Adı
ishakyilmaz
Standart
Arzu Erdoğral
2009-10-21
Yapılmak istenen, “işi” dindarlara yıkmaktı! Ülkeyi kaosa sürüklemeye yönelik olarak Danıştay 2. Dairesine gerçekleştirilen saldırının üzerinden 3 yıl geçti. Saldırının gerçekleştirildiği o günlerde, birçok sözde laik ve Atatürkçü olan dernekten tutunda dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e kadar “suç” dindar insanların üzerine atılmaya çalışılmıştı. Sezer, 19 Mayıs 2006'da yaptığı açıklamada saldırının sadece Danıştay'a değil, laik devlete de yöneltilmiş olduğunu söylemişti. Saldırıdan sonraki gün kaldırılan Yücel Özbilgin'in cenazesi sırasında ve sonrasında "Türkiye laiktir, laik kalacak" sloganları atılmış ve cenazeye gelen AK Partili hükümet üyeleri "katiller dışarı" sloganları ile protesto edilmişti.

Ancak sergilenen bu kirli oyun tutmadı ve peşi sıra yaşanan gelişmeler, bu girişiminde 28 Şubat benzeri bir oyundan ibaret olduğunu ortaya çıkardı. Yaşanan vahim olayın ardından bir bir ortaya çıkan gerçekler Alparslan Aslan’ın kimliği hakkında ipuçları da veriyordu. Arslan, arkadaşlarının iddialarına göre ülkücü ve İslami yapılanmalarla bağlantısı olmayan biriydi. Komşuları ise Arslan ile çeşitli ortamlarda içki içtiklerini, İslami bir yanının olmadığını ve bu eylemi yapmasına bir anlam veremediklerini kaydetmişlerdi. Arslan yakalandığında üzerinden kendi adına düzenlenmiş iki kimlik çıkmış, bu kartlardan birinin Vatansever Kuvvetler Güç Birliği’ne diğerinin ise Ulusal Basın’a ait basın kartı olduğu tespit edilmişti.
Arslan’ın polis ve savcılıkta verdiği ilk ifadede ulusalcı bağlantısını anlatması, bu ifadelerin Ergenekon iddianamesinin ek klasöründe yer alması ve Görüm kardeşlerle Alparslan Arslan arasında bir bağlantının ortaya çıkması sonucu, soruşturmanın genişletilmesi talep edilmişti. Davaya bakan mahkeme tarafından bu istek reddedilerek, “sanıkların eylemi başörtüsü” için yaptıklarına hükmedilmişti.

Tetikçi sanık Alparslan Arslan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sanıklardan Osman Yıldırım, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu da müebbet hapisle cezalandırıldı. Bu netice kimseyi tatmin etmedi ve şüpheleri gidermedi.
Daha sonra ise Yargıtay, Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi’ne yapılan saldırı davalarının yeniden görülmesine ve Ergenekon davasıyla birleştirilmesine karar verdi.

Şimdi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde halen devam eden davada ise Alparslan Arslan tutarsız davranışları ile dikkat çekiyor. Bugünkü duruşmada da Alparslan Arslan yine birbiriyle çelişen açıklamalar yapmaya devam etti. Bir yandan ''Bizim yaptığımız kötülükler ortaya çıkarsa insanların midesi bulanır'' diyen Arslan diğer yandan üye hâkim Hasan Hüseyin Özese'nin ''Danıştaya yapılan saldırı, türbanla ilgili hukuk kararını nasıl etkileyecekti? Sen hukukçusun, bu saldırının türban kararına etkisi olacak mıydı?'' şeklindeki sorusuna ''Ben Müslümanım'' ,''Eylemi planladınız mı?'' sorusuna da ''Plan yapmadım. Öldürülmesi lazımdı. Tepki konulması lazımdı. Başörtüsü meselesini çözmem lazımdı. Yakalanacağım boyutunda değildim. 'Allah' diyorum, başka boyutta yaşıyorum'' şeklinde garip cevaplar verdi. Dahası, Kemalettin Gülen'i, ''Fethullah Gülen'in yeğeni, ülkücü, nurcu ve cemaatçi biri olarak bildiğini'' ifade eden Arslan, bu kişi hakkında daha önceki iddialarını tekrarladı. Ancak Arslan'ın ifadelerinde adı geçen Avukat Kemalettin Gülen, SABAH'a konuşmuş, Arslan'la üniversiteden tanıştığını, okul bittikten sonra da hiç görüşmediklerini söylemişti." Gülen, Arslan'ın Danıştay üyelerinin resimlerinin bulunduğu gazeteyi verdiği yönündeki ifadeleri konusunda, "Avukatı Arslan için akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle dilekçe vermişti. Bunlar akıl dışı iddialar, hiçbir gerçekliği yok. Arslan, akıl sahibi değil" demişti. Fethullah Gülen'in uzaktan akrabası olduğunu söyleyen Kemalettin Gülen, "Fethullah Hoca Efendimizin ismini bu olaya karıştırmak doğru değil. Bu Hoca'ya gönül verenleri kıran bir hareket. Fethullah Hocamıza çamur atıyorlar, onu sevenleri bu işe bulaştırmasınlar" demişti.
Öte yandan daha önce saldırıyla ilgili olarak “oğlum bunu türban için yaptı diyen Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan, Deşifre programına konuştu. Benzer açıklamalarını daha öncede duyduğum baba Arslan’ın “Bu işin içinde 'Ergenekon'un parmağı var. Acaba oğluma ilaç mı verildi? Zihin yönlendirilmesi mi yapıldı? Belki de başkası yaptı. Alparslan, kendisinin yaptığı yanılgısı içerisine girdi” oğlum benimle görüşmüyor” açıklamalarının yanı sıra “Yapılmak istenen, işi dindarlara yıkmaktı” sözleri oldukça dikkat çekiciydi.

Arslan’ın ''Bizim yaptığımız kötülükler ortaya çıkarsa insanların midesi bulanır'' sözlerinin yanı sıra babanın elde ettiği bilgilerinde irdelenmesi gerekiyor.

Daha önce bu işi oğlum türban için yaptı diyen babanın bu fikrini hangi gelişmeler değiştirdi? Sorusunu yanıt bulunması ise oldukça önemli gözüküyor.

Bu tarz girişimlerin cesaret bulamaması için ise birçok karanlık noktanın aydınlamasında kilit rolünde olan Danıştay saldırısının biran önce aydınlığa kavuşturulması gerekiyor.

Planlanan kirli tezgâhın amacına ulaşması durumunda neler yaşanabileceğini insan düşünmek bile istemiyor!
ishakyilmaz isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla