Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11-10-2009, 10:10   #12
Kullanıcı Adı
LeyaL
Standart
Kur'an–ı Kerim'de örtünme ile ilgili âyetler iki sûrede yer almıştır. Bunlardan bir tanesi Nur sûresindeki:


"Mü'minkadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar,namuslarını korusunlar. Kendiliğinden görünen kısımları müstesna olmaküzere, ziynetlerini açmasınlar. Başörtülerini, yakalarının üzerinevursunlar…" âyet–i kerimesidir. Bir diğer âyet–i kerime ise, Ahzabsûresi 59 âyettir ki;
"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına vemü'minlerin hanımlarına söyle: (Evden çıkarlarken) üstlerinevücutlarını iyice örten cilbablarını (dış elbiselerini) giysinler. Bu,onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır"buyrulmaktadır.

İslâm âlimleri, yukarıda mealleri yazılı âyetlereve bu konuyla ilgili hadislere dayanarak, kadınların tesettürünün nasılolması gerektiği konusunda pek çok beyanlarda bulunmuşlardır. Biz deâcizane, ulemânın bu beyanları ışığında "Kadının örtüsü nasıl olmalı?"konusunu şöyle bir gözden geçirelim. Malûmunuz geçen sayımızdakitesettürle alâkalı yazımızda, Nur sûresi 31. âyet–i kerimeyi izahaçalışmıştık. Yazımızın sonunda da, yine kadının örtünmesi ile alâkalıAhzab sûresi 59 âyet–i kerimeye kısaca değinmiş, âyet–i kerimedezikredilen "cilbab"dan muradın ne olduğunu bir dahaki yazımızda detaylıolarak izah ederiz demiştik. İnşallah bu yazımızda bu konuyu izahetmeye gayret edelim.

CİLBAB

Allahu Teâlâ bu âyet–i kerimedemümin kadınlara, evlerinden çıkarken yabancı erkekler karşısındavücutlarını iyice örten cilbablarını, dış elbiselerini üzerlerineörtünmelerini emretmiştir. Bu hicab âyeti, geçen yazımızda da ifadeettiğimiz gibi, kadınların avret mahallerini örtmeleri istikrarkazandıktan sonra nazil olmuştur. Demek ki, bu âyette emrolunantesettür, daha önce farz kılınan setr–i avretten başka fazla birörtünmedir. Dolayısıyla âyet–i kerimede geçen "Cilbab" kıyafetihakkında, müfessirler değişik yorumlarda bulunsalar da, mefhumdabirleşmişler ve "cilbab"dan maksadın; kadının elbiseleri üzerinegiyilen ve vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde bütün vücudu örtenbir elbise olduğunda ittifak etmişlerdir.
Allahu Teâlâ buradakadının örtünmesiyle alâkalı olarak pek çok elbise şekli emirbuyurabilecekken, acaba neden özellikle "cilbab" giyilmesiniönermektedir?.. Elbette bunun pek çok hikmetleri vardır. En önemlihikmeti ise, kadınların tesettüründe en ideal örtünme kıyafetiolmasındandır. Çünkü cilbab, kadını baştan ayağı kapatmakta ve fitneyesebebiyet verecek hiçbir açık kapı bırakmamaktadır. Böylece kadın ile,art niyetli, kötü düşünceli ve kalplerinde maraz olan kişiler arasınabir perde çekilmiş, bu tür ahlâksız kişilerin sataşmasına fırsatverilmemiş olacaktır. Nitekim bu maksat âyet–i kerimede de:
"Bucilbabı giydiğiniz zaman ki durumunuz tanınıp eziyet edilmemenize dahauygundur." şeklinde zikredilmiştir. Gerçi bu konuda eziyet etmeyi,kadınlara sataşıp tacizde bulunmayı bir huy edinmiş olan, alçakkarakterli bazı kanı bozukları, örtü engelleyecek değildir. Fakatimanlı, temiz kadınların, bu tür şehevânî ve kirli bakışlardanyuvalarında gizli inciler gibi korunmuş kalmalarına en uygun olan şekilde budur. Hâl böyle olunca, kadın bu konuda son derece suçsuz ve masum,onlara eziyet ve tacizde bulunacak olan nefsinin zebûnu kimselerin ise,çok açık bir vebal yüklenmiş oldukları ortaya çıkar.
Peki, kadınındış örtü örtmesi gerektiğinden söz eden bu ayet–i kerimede, örtünmeiçin belli bir şekil ve model var mıdır? Yani kadının dış örtüsü nasılve ne şekilde olmalıdır?..

KUR'AN–I KERİM'DE
ÇARŞAF GEÇİYOR

Efendim,tesettür emri ile alâkalı olarak Nur sûre'si 31. âyette geçen"başörtüsü" (hımar–humur) ve Ahzab sûresi 59. âyette geçen "Dış giysi"(cilbab–celâbîb) ifadeleri birlikte mütalaa edilince, kadın için ikiparçalı bir giysi şekli ortaya çıkıyor. Birincisi; saç, boyun vegöğüsleri örten ve omuzlara doğru yakaların üstüne serbest bırakılan"başörtüsü"dür. İkincisi ise: "Dış giysi" olup, bunun şekli de ikitürlü tarif edilmiştir. Başörtüsünün üstünden, bedeni aşağıya kadarörten büyük parça bir giysi veya başörtüsünün altında, boyundan aşağıtopuklara kadar örten dış giysi… Peki, ulemâ bu konuda ne diyor vehangisini tercih ediyor?
Ulemânın bu konudaki beyanlarına geçmedenönce, hazır yeri gelmişken bazı Müslüman kardeşlerimizin sıkça sorduğu"Kur'an–ı Kerim'de çarşaf geçiyor mu?!" sorusuna açıklık getirelim.
Evet, Kur'an–ı Kerim'de çarşaf geçiyor!
Çarşafınadresi ise, Ahzab sûresinin 59. âyet–i kerimesidir. Şayet, "Bu âyet–ikerime çarşaftan değil, cilbabdan bahsetmektedir." derseniz, şöyle açıklayayım. Evet, âyette "cilbab" kelimesi geçmekte ve "celâbîb" diyezikrolunmaktadır. "Celâbîb" kelimesi "cilbab"ın çoğuludur. Cilbab ise,Türkçe'de çarşaf mânasına gelir. Bu arada, "Kur'an'da çarşaf geçmiyor."diyenler, şayet birebir "çarşaf" kelimesinin geçmesini kastediyorlarsa,o zaman doğru söylüyorlar, Kur'an'da "çarşaf" kelimesi geçmez! Çünkü"çarşaf" Farsça bir kelimedir. Ama Türkçemizde de kullanılmaktadır.Oysa Kur'an–ı Kerim Arapça indirilmiştir. Yani bu mantığa göre, yanlışanlaşılmasın ama, Kur'an'da "namaz" kelimesi de geçmez, "oruç" kelimeside… Ya nasıl geçer? "Salât ve savm" şeklinde geçer.

TEFSİR ÂLİMLERİ
ÇARŞAF İÇİN NE DİYOR?

Bazıtefsirler ise "cilbab" kelimesini "milhafe" diye tefsir ederler ki,"milhafe" lügatta çar ve çarşaf mânasına gelir. Şimdi ulemânın buâyetle alâkalı yaptıkları tefsirleri zikrettiğimizde, tariflere enuygun kıyafetin çarşaf olduğu görülecektir.
Ulemâ âyet–i kerimede"cilbab" diye geçen, bu tesettürün nasıl olacağı hususunda birkaçgörüşe ayrılmışlardır. İnşallah şimdi bizler kenara çekilip onlarıngörüşlerine yer verelim.
Son devrin âlimlerinden Elmalılı, bu âyeti tefsir ederken "cilbab"ı şöyle tarif etmiştir:
"Baştan aşağı örten çarşaf, ferace, câr gibi dış elbisenin adıdır."
"Tepeden tırnağa örten giysidir."
"Çarşaf ve peçedir."
Âyet–ikerimede geçen "İDNÂ" kelimesi: Yaklaştırmak demek ise de, âyette "Alâ"harf–i cerri ile kullanılması, kapsamak sûretiyle sarkıtmak mânasını daifade ettiğinden, üzerinden sıkıca örtmek demek olur. "Cilbab örtmek"tabirinde de iki şekil vardır. Bunlardan birincisi; cilbablarındanbirisiyle bütün bedenini örtmek; diğeri ise, cilbabın bir tarafıylabaşından yüzünü örtmek demek olur.
Elmalılı, âyet–i kerimede geçen"cilbab idnâsını", bu şekilde tarif ettikten sonra şöyle devam ediyor:"Bu beyanda da iki sûret vardır. Birisi kaşlarına kadar başınıörttükten sonra büküp, yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açıkbırakmak." Elmalılı bunu söyledikten sonra, "Bizler yetiştiğimiz zamanmemleketimizde validelerimizin tesettür tarzı bu idi." der. İkincisi dealnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnunun üzerinden dolayıpgözlerin ikisi de açık kalsa bile, yüzün büyük bir kısmını ve göğsütamamen örtmüş bulunmaktır. Bu açıklamadan sonra da, "Hicri 1310'daİstanbul'a geldiğim zaman İstanbul hanımlarının bir peçe ilave edilmekve elde açık bir şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları bu idi."demektedir.(1)

Evet, Elmalılı merhum "cilbab"ı böyle tarif ediyor.

Yinebu konuda Konyalı Mehmet Vehbi Efendi "Hulasatü'l–Beyan" isimlitefsirinde: "Kadınların ziynetlerini örtmeleri için çarşafabürünmelerinin lazım ve vacip olduğunu zikretmektedir."(2)
Ömer Nasuhi Bilmen Efendi de kendi tefsirinde "Cilbab"ı çarşaf olarak tefsir etmişlerdir.
Gördüğümüzgibi son devrin âlimlerinden, herkesçe tanınan ve kabul gören üç tanetefsir âliminin "cilbab" hakkındaki görüş ve yorumları bu şekildedir…Şimdi de diğer ulemâ bu âyeti nasıl tefsir ediyor ona bakalım:
Taberî, İbn Sîrîn'den şöyle rivayet eder:
"Abidees–Selmani'ye, "…Dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle…"âyetinin mânasını sordum. O hemen büyük bir çarşaf alarak onunla bütünvücudunu örttü. Başını da kaşlarına kadar kapattı. Yüzünü de tamamenkapattı. Yalnız sol gözünü açık bıraktı. Böylece âyeti fiili olaraktefsir etti."(3)
Taberî ve Ebû Hayan, İbn Abbas'tan şöyle rivayet etmişlerdir:
"Kadıncilbabını alnının üzerine indirir ve oradan sıkar. Alttan da burnununüzerine kadar kapatır. Yalnız gözleri dışarıda kalmalıdır. Yüzününkalan kısmı ile göğsünü tamamen kapamalıdır."(4)
Ebu's–Suûd Efendi:"Cibab"tan maksat, çok geniş ve uzun bir örtüdür. Kadın bununla başınıörttüğü gibi yüzünü ve göğsünü de örterek ayaklarına kadar salar. Bunagöre âyetin mânası, 'Kadınlar dışarıya veya yabancı bir erkeğinkarşısına çıkacakları zaman, bu örtüyle yüzlerini ve bütün vücutlarınıörtsünler.' olur." demiştir.
Cevherî de "Cilbab"ı çarşaf diye tefsir etti. Ve "Cilbab çarşaftır." denildi. (5)
Ümmü Seleme annemiz şöyle demiştir:
"Cilbablarındanüzerlerini sıkı örtsünler' âyetinin nüzulünden sonra ensar kadınlarısiyah çarşaflara büründüler. Öyle bir ağırbaşlılık ile çıkmışlardı ki,sanki hepsinin başına birer karga konmuştu."

ÖRTÜNMEK KADININ
OLMAZSA OLMAZIDIR

Verilenkaynaklardan da anlaşıldığı üzere İslâm âlimlerinin çoğunluğu çarşafüzerinde durmakta ve tesettürün çarşafla daha güzel olacağınıbelirtmektedirler. Açıkça "çarşaf" demeyen müfessirler ise, âyet–ikerimede geçen "cilbab" ile, kesintisiz bütün bedeni baştan aşağı örtengeniş bir elbiseyi tarif etmektedirler ki, bu tarife en uygun olankıyafet çarşaf, ferace ve cardır. Bu kıyafetler, Türkiye'nin çeşitliyörelerinde, "ehram, peştamal–dolama, şalvar–atkı" gibi farklıisimlerle de zikredilmektedir. Tabi-î bu kıyafetlerin kumaşınınkalitesi, ince veya kalın oluşu örfe, beldelere ve mevsimlere göredeğişiklik gösterebilir. Ancak dikkat edilecek husus, kadının boynu,omuzu, göğüs, kol, koltuk altı, bel gibi, kısaca vücut hatlarının belliolmaması gerekmektedir. İçini gösterecek kadar şeffaf, vücut hatlarınıbelli edecek kadar ince ve dar olmamalıdır. Çünkü kadınlarınörtünmesinden maksat bütün şüpheli yolları kesmek, erkek ve kadınlarınkalplerinde dolaşan vesveseyi bertaraf etmektir.
Bu arada, âyet–ikerimede örtünmenin, "iffet ve namusu koruması, tanınıp eziyetedilmemesine daha uygun olması" gibi bazı hikmetlerinin açıklanması, bugayenin bulunmadığı veya başka şekilde elde edildiği durumlarda,örtünmek gerekmez gibi yanlış bir düşünce hatıra getirmemelidir. Çünküesas itibariyle örtünmek, Allah'ın emri ve dinin gereğidir.

Evli kadınların örtünmesinden kocaları sorumlu olduğu gibi, kız çocuklarının evleninceye kadar örtünme ile ilgili problemlerinden birinci derecede babası sorumludur. Çocukla uzun süre birlikte olan, onun eğitim ve terbiyesi ile yakından ilgisi bulunan anne de ikinci derecede sorumluolur. Âyet–i kerimede Allahu Teâlâ bizleri şöyle uyarmaktadır:

"Ey iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi koruyun"(6)
LeyaL isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla