-Müslümanlar camilerini temiz tutsalardı, ve ondan daha önemlisi oranın yerli halkıyla dostluk geliştirebilmiş olsalardı, minareler bir korku etkisi yaratmayacaktı diyorsunuz.
-Tabii, müslümanların vücut temizliğinden ibadet yerlerine kadar, alışveriş merkezlerine kadar temiz tertipli olmaları lazım. Dediğiniz gibi sadece temizlik mevzuu değil. Yeterince dostluk kurulamamış, tanışılamamış, görüşülememiş. Mesela birkaç defa ben oradayken de gördüm, televizyonda da gördüm, Alman üniversite ve lise öğrencileri öğretmenleri nezaretinde Frankfurt camiine geziler tertip ettiler. Oradaki Müslüman kardeşlerine dedim ki siz niye davet etmediniz onları, davet sizden gitseydi. Deyin ki gelin camimizi gezin, size bilgi verelim. Baktım gelen o Alman ziyaretçiler gördüklerinden memnunlar, kendi aralarında konuşuyorlar mesela ayakkabıların çıkarılması, içerisi de temizdi o gün.
-İsviçre'de daha evvel de Müslümanların geleneksel hayvan kesme yöntemlerine karşı çıkılmıştı. Fakat Yahudilerden çekinerek bunu gündeme getirmediler.
-Avrupa'da Müslümanlar kendileri evlerinin bahçesinde kesme yoluna gitti uzun seneler. Bu oranın kanunlarına göre yasak. Bir sefer başımdan şöyle bir şey geçti, Köln'de bir müslüman beni tercüman olarak rica etti, anlatamıyor ya polis geldi beni ifadeye çağırıyor. Gittim. Polis diyor ki bunlar evin içinde kurban kesmiş. Kesince de evin pis su borularına atmışlar parçalarını. Boruları tıkanınca şikayet etmiş apartmanda oturanlar. Hukuken haklı. Kesen de kesmeyi bilmeyen bir kimse. Sonraki senelerde ben yol gösterdim. Dedim ki gidin, belediyeden izin alın. Deyin ki mezbahanızda kurban keseceğiz. Onlar mezbahalarını artık kurban bayramında açıyorlar. Hem kanunen, hem mantıken böylesi daha doğru.
-Bir grubun başına sıkıntılı bir durum geliyorsa onda muhakkak o grubun bireylerinin de payı var.
-Tabii. Mesela evlerde toplanıp düğün, yemek, işte mevlit okutma gibi faaliyetler var. Bunu yaparken çok ses çıkarıyor, çok bağırıyorlar. Komşulardan şikayet geliyor. Bunlara dikkat etmeniz lazım. Bir hadis var, Müslüman, diğer Müslümanların dilinden ve elinden zarar görmediği kimsedir. İyi komşuluk münasebetlerini ihmal ediyor bizim Müslümanlar. Noellerinde, yortularında onları ziyaret etmek, peygamberin de yaptığı şeylerdir. Peygamberimiz Yahudilerin, Hıristiyanların düğünlerine gidiyormuş. Tebrik ediyormuş onları. Giderseniz imanınız bozulmaz. Dersiniz ki Allah mesut etsin, çoluğunuzu çocuğunuzu büyütün, iyi günlerde yaşayın.
-Müslümanlar yaşadıkları topluma entegre olsalar sorunların çözümü kolaylaşacak.
-Usulune uygun olarak Müslümanlar bir şey istese, Avrupa dünyasında Amerika da dahil, kavuşamayacakları bir şey yoktur. Her şeyden önce dil öğreneceksiniz. Bu gavur lisanı niye öğreneceğim diye düşünüyorlar. Kimse yabancı dil öğrendi diye gavur olmaz. Dilekçe verme haklarından yararlanmıyorlar. Hannover'de bir defasında tercüman olarak rica ettiler, gittik, belediyeden bir ibadet yeri istedik. Muhatabımız dikkatle bizi dinledi. Dedi ki bize niye dilekçe vermediniz şimdiye kadar. Belediyenin ahalisisiniz siz burada, oturuyorsunuz. Verin dilekçenizi, yapalım istediğiniz şeyi. Aynı şekilde Köln'de taşkömürü fabrikası var. Türk işçiler de çalışıyor. Bir vesile ile genel müdürüne çıktık. Mescit istedik fabrikanın bir köşesinde. Hemen yaptılar. Yani bunu düzgün bir şekilde istediğiniz takdirde birçok imkanlardan istifade edebiliyorsunuz. Duisburg'da minareli bir cami var şimdi. Ben oradayken henüz bitmemişti, zannediyorum bu sene açıldı. Belediye başkanı geldi, kurdele kesti, merasim yapıldı.
-Sadece Almanya'da değil, hemen her Avrupa ülkesinde var bu imkanlar.
-Doğru. 2000 yılında İsveç'e gittim. Süleyman Efendi'nin talebelerinin kurduğu bir Kuran kursuna götürdüler. Dedim nasıl yaptınız bunu? Yani bir teşkilat ve masraf gerekiyor. Hepsini İsveç hükümetinden aldık demezler mi? Nasıl aldınız peki parayı? Bir rapor sunmuşlar belediye. Demişler ki biz burada gençlere uyuşturucudan, alkolden, her türlü kötü alışkanlıklardan uzak kalmalarını telkin eden, İsveç dilini öğreten kurslar vermek istiyoruz. Belediye beğenmiş bu projeyi. Bütün masrafınız bizden demiş. Oranın kirası, iskemleleri, sıraları var. Bir de imam getirtmişler Türkiye'den ailesiyle birlikte. Bütün masrafını ve maaşını da veriyor İsveç hükümeti. İsveç hükümetine bunu yaptıran iyi bir takdim, iyi bir dostluk münasebetidir
|