Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12-18-2009, 15:39   #160
Kullanıcı Adı
Gönülden
Standart
Başbuğ’un, daha önce yaptığı gibi, yine sivillere “doğru yer”i gösterme cüretinde bulunan konuşmasında, şirazesi çıkmış suçlamalarla gayrıhukuki buyrukların yanı sıra kunt ve tehlikeli bir sembolizm de vardı.

General, “şirazesi çıkmış suçlamalar” babında, TSK’nın asli işini yaparkenki ihmallerini ve hiç işi olmayan alanlara müdahalesini eleştirenleri karaladı, “önyargılı” ve “yalancı” ilan etti; bu eleştirileri yapanların “milletini sevmediğini” söyledi.

Başbuğ’un “gayrıhukuki buyruklar”ının hedefi ise gazeteciler, akademisyenler, siyasetçiler ve savcılardı.

PKK’nın Reşadiye saldırısı ile yeniden gündeme gelen “33 asker olayının” araştırılmasına, soruşturulmasına öfkelendiği anlaşılan General, “Terör olaylarını TSK ile ilişkilendirmeyi, PKK destekçileri yapabilir. Ancak böyle ilişkilendirmeleri, bu amaca yönelik imalı konuşmaları siyasiler, akademisyenler ve medya mensupları yapamaz” buyurdu.

Yetmedi; “Adli makamların ihbar mektuplarına ve gizli tanıkların ifadelerine karşı daha dikkat etmeleri gerekir, bu gibi durumlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ile bilgi teatisi ve işbirliğinde bulunulmalıdır, aksi durumlarda kurumlar arası çatışmalara neden olunur” sözüyle Ergenekon’u, İrticayla Mücadele Eylem Planı’nı, Kafes Planı’nı soruşturan savcılara salvo savurdu.

Savcılarla işbirliği yapmakla görevli olan sanki kendisi değildi; sanki “kâğıt parçası” ve “boru” ifadelerini bizzat ondan işitmemiştik; sanki bu toplum Şemdinli’de ne olduğunu bilmiyordu; sanki Ergenekon sanığı komutana yapılan manidar ziyareti unutmuştuk...





Gönülden isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla