12-18-2009, 20:34
|
#6
|
|
Geçmişini yalanlayan CHP bunu da yalanlasın
Geçmişini yalanlayan CHP bunu da yalanlasın
Bundan önceki yazımda gündeme getirdiğim belge CHP'nin Tunceli raporuydu. Rapordaki bazı bölümler TBMM'deki bütçe görüşmelerinde Başbakan Erdoğan tarafından gündeme getirilince CHP'liler hemen saldırıya geçtiler:
“Bizim böyle bir raporumuz yok.”
“Partimizin görüşleri 1989 ve 2009 raporlarında var sadece.”
Matbu olarak CHP tarafından çoğaltılıp dağıtılan, TBMM kütüphanesinde de yerini alan “CHP Tunceli Raporu” parti yönetimine göre partinin görüşlerini yansıtmıyordu. Zaten Baykal'ın yalanlamaktan başka yolu da yoktu. Raporun yayınlandığını kabul etse, CHP'nin PKK'lılara genel af istediği ortaya çıkacaktı. Okullarda ana dilde eğitim istedikleri anlaşılacak. Konu zaten tartışılıyor. Tunceli raporuyla ilgili daha fazla yazmaya gerek yok. Her şey kamuoyu önünde apaçık tartışılıyor. Ama CHP geçmişini inkar ederek, “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünü bir kez daha doğruluyor.
Bölücülük suçlamasıyla kapatılan Sosyalist Birlik Partisi'nin Genel Başkan yardımcısı Kemal Anadol'un bugün geçmişteki görüşleri gündeme getirilince aldığı tavrını hepiniz Habertürk televizyonundaki programda görmüşsünüzdür. AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, kendisine raporu hatırlatınca Kemal Anadol'un sinir katsayısı yükselmiş, tansiyonu belki de 20'li rakamlara fırlamıştı.
***
Bugün üzülerek görüyorum ki, CHP geçmişinden utanan bir parti durumunda. Türkiye'nin en eski partisinin düştüğü bu durumu yorumlamak bana düşmez. Siyaset bilimciler, sosyologlar hatta belki de psikologlar için ilginç bir çalışma sahası diye düşünüyorum CHP'nin bu tavrını. Ortada CHP'nin hazırladığı raporlar dolaşıyor ama CHP, sanki bir gizli örgütün komplosu gibi raporlardan kaçıyor.
Bir raporun CHP'nin raporu olması için ne gereklidir?
CHP MYK'sının ya da parti Meclisi'nin onaylaması mı şart?
Yoksa üzerine CHP anteti atılması mı?
Yoksa CHP'nin resmi parti sitesinde yayınlanması mı?
***
Elimde CHP'nin yalanlaması muhtemel 1997 model bir rapor var. Ama ben eşeğimi sağlam kazığa bağlayacağım. Raporun CHP raporu olduğunun kanıtlarını da aktaracağım. Raporda CHP'nin bugünkü Ergenekon Avukatlığıyla, Güneydoğu'daki AK Parti politikalarına yönelik şahin politikasıyla tezat teşkil eden bol miktarda ifade bulunuyor.
Elimdeki belgenin ismi “Yüksekova Raporu.”
Rapor, 3 Kasım 1996'daki Susurluk kazasının ardından ayrıntıları geniş şekilde tartışılan Yüksekova Çetesiyle ilgili olarak hazırlanmış.
Raporda bazı vatandaşların kaçırılarak öldürülmesiyle devletin içerisine yerleşmiş çetelerin bağlantısı anlatılıyor.
Bu tip oluşumlarla Güneydoğu Anadolu bölgesindeki vatandaşların devlete düşman hale geldiği belirtiliyor.
Bugün Ergenekon'a avukatlık yapan CHP yönetiminin okuması gereken rapordan bazı bölümler şöyle:
“Görüştüğümüz sade vatandaştan yetkililere kadar; bölgede devlet adına görev yapan, güvenlik kurumlarında görevli bazı şahıslardan oluşan illegal bir örgütlenmenin, çetenin olduğu söylenmekte ve kabul edilmektedir..”
“Devlet kurumları arasında; sosyal hukuk devleti ilkeleri ile açıklanamayacak yasa dışı bir çete örgütlülüğü olmuştur.”
“Bu çete mensupları; bireysel çıkarlarını devlet görevlerinin önüne çıkartmışlardır.”
“Kirli-kanlı çıkarlarını temin ederken, devlet görevlerinin kimlik ve yetkilerini kullanmışlardır. “
“Devlet kurumlarının, yöneticilerin bu çalışmalardan haberdar olmamaları mümkün görünmemektedir. Ancak, gereğini yapamayanlar da, yapmayanlar da bölgesel kamuoyunca da bilinmektedir.”
“Bölgesel sivil ve askeri otoriteler, kurumlar; çeteyi denetim altına alıp - almama noktasında bulunmaktadırlar. Abdullah Canan olayı bunun kanıtıdır. Abdullah Canan kayıpken, yakınları ile pazarlığa oturan itirafçı - tetikçi Kahraman Bilgiç'in sözleri olayın vardığı vahim boyutları ortaya koymaktadır: "Yukarılara giderek Abdullah'ı kurtarmaya kalkmayın. Bu iyi olmaz. Yukarılara giderseniz, Abdullah'ı riske edersiniz. Kendi aramızda çözelim.”
Canan'ın yakınları Bilgiç'in bu sözlerini Tugay Komutanına aktardıktan kısa bir süre sonra Abdullah Canan'ın cesedi bulunur.”
“Bu olaylar nedeniyle çoğunlukla vatandaşın Devlete güveni kalmamıştır.”
“MHP'Lİ BİLE OLSA, KÜRTSE PKK'LI DENİR”
Rapordaki bir bölüm Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bugün de konuşulan genel bir kanaati anlatıyor. “Bölgedeki vatandaşlar, kominist de, sosyalist de olsa, eğer Türk kökenli ise MHP'li olarak, Kürt kökenli ve MHP yöneticisi de olsa PKK lı olarak kabul ve işlem görmektedirler. Ve potansiyel suçlu sayılmaktadırlar. Kürt kökenli bir Muhtarın değerlendirmesi şöyledir : "Bu devletten soğumamız, bu devlete düşman olmamız için ne yapılması gerekiyorsa, bugüne kadar o yapıldı.”
Özel tim ve korucu sistemleri vatandaşla devletin düşman hale gelmesinde en sorumlu kurumlardır.
“ÖNLEM ALINMAZSA GÜNEYDOĞU'DA İÇ SAVAŞ ÇIKAR”
Raporun sonu ilginç bir öneriyle bitiyor: “Daha şimdiden; özel tim ile korucu sistemlerinin kaldırılacağı sonrasının önlemleri alınmalıdır. Aksi takdirde, bölge insanı tam bir iç savaşla birbirini boğazlıyacaktır.”
CHP'lilerin bu raporu, geçmişte parti yönetimi tarafından o kadar kabul görmüş ki, CHP'nin resmi internet sitesinin sol tarafındaki önemli sayfalar arasında bile yer almış.
Ne olur ne olmaz, CHP'liler bu raporu kabul etmeyebilirler diye bu raporun CHP internet sitesindeki o zamanki linkini de vereyim.
http://web.archive.org/web/199707060...www.chp.org.tr
İnternetten anlayan okuyucularımıza da küçük bir bilgi…
www.archive.org sitesine girerseniz, geçmişte yer alan ama bugün kaldırılan internet sitelerinin sayfalarına ulaşırsınız. Ben de CHP'nin o zamanki sitesine bu site yoluyla ulaştım. Üstteki linke girince raporun tam metni karşınızda.
***
Geçmişini inkar etmek CHP'ye yakışmıyor. Madem CHP geçmişte hazırlanan raporları kabul etmiyor ve içindeki bilgilere karşı çıkıyor.
Madem raporlara parti yönetimi karşıydı. O zaman o raporları hazırlayan milletvekilleriyle ilgili neden hiç disiplin işlemi yapmadı?
Burak Orhan
|
|
|