Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-28-2010, 22:45   #196
Kullanıcı Adı
NûN
Standart
Robert Kolej'de de edebiyat hocası idim. Onların bir takım sınıfları var. Yüksek sınıfmış... Gayet mağrur talebe... Sınıfa girince ne göreyim? Talebeden herbirinin ayağı omuzunda desem caiz... Birden irkildim:

- İndirin ayaklarınızı!.. Size bu terbiyeyi kim verdi?..

İsteksiz isteksiz indirdiler.

- Türk çocuklarısınız, Türk terbiyesi istiyorum sizden!..

Kalakaldılar. Ders böyle açıldı.

İkinci ders:
- Niçin Amerikalılar bu mektebi bu kadar yer varken, hisarın yanında yapmıştır? Bir vazife veriyorum size... Zekânızı anlamak için...
Dedim.
Gelen vazifeler entipüften şeylerdi. Talebelerden hiçbirinde, Batı kültür emperyalizmasının gizli niyetlerini ayırd etmeye kabiliyet yoktu.

Sınıfa dedim ki:
- Amerikalı bu binayı Fatih Sultan Mehmed'in büyük fethine nazire olarak kendi ruh fethini gerçekleştirmek için bir remz olarak bina etmiştir. Gaye, Türk'ü milli kökünden koparmaktır!

Bu manaya biraz yaklaşan bir talebe dikkatimi çekti. Hatta bir gün bir baba, o talebenin babası beni yolda durdurdu. Elimi öpmeye kalktı. Çocuğuna verdiğim terbiyeden dolayı... Ama ben ne yapayım ki, yaptığım iyi veya doğru, her tarafından su alan bir gemidğ potinlerimle denize su boşaltmaya çabalar gibiydim. Potin potin dökmekle su bitirilemez gemiden...

İslâm terbiyesi, İslâm terbiyesi!..

Necip Fazıl / Batı tefekkürü ve İslam tasavvufu / 188 - 189
NûN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla