...
Bunca irkiltici kelâmın neticesinde başkaldıranların ilki, o ezeli öfkenin, o unutlumayacak hadisenin, o ilk düşmanlık hikâyesini üzerine, bir tek Adem'i değil bütün bir Adem soyunu yoldan çıkarmak için izin istedi.
Çünkü onların her biri bir kez daha Adem, bir kez daha secde edilesi insan demekti. Onların, yeteri kadar sadık kalmayacaklarını göstermek için yakıcı bir istekle isteklendi. İsteğini öfkeyle besledi. Geçmesi yoktu bu öfkenin. Mahşere dek sürecekti.
Döktü saçtı, içindekileri gösterdi. Ona bakılırsa, insanın yüzmeyi bildiği kadar deniz de boğmanın bilgisine sahipti. Onları, dedi, yeteri kadar kendine sadık bulamayacaksın. Sağdan, soldan, önden arkadan, yani her halden, her meşrepten, her mizaçtan, her lisandan bir yol bulacağım.
Sımsıkı bağlarını gevşetip açacağım.
Ümit vereceğim, korku salacağım. Güzellikle kandıracağım, güzellikle olmazsa şiddetli nefreti sokacağım araya. Elimden geleni ardına komayacağım. Doğru olanı yaptıklarına inandıracağım. En fazla da onları ben'den caydıracağım. Yok, diyecekler, şeytan diye bir şey.
Benim ismimi telaffuz ederken dudakları titremeyecek. Benizleri atmayacak, kanları çekmeyecek. Korkmayacaklar şerrimden. O kadar ileri gideceğim ki olmadığıma neredeyse ben bile inanacağım. İşte o zaman onları Sana geldikleri dosdoğru yoldan çekip çıkaracağım. Yani ben kazanacağım.
Vay bee! Azme bak!
|