Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03-29-2010, 11:07   #1
Kullanıcı Adı
Ukbâ
Standart
Başlığın orjinal hali ile durması çok daha güzel olurdu.

Harika bir bakış sunuyor yazı. Kutsal bütün verilere içtihat kapısını kapayanlar ile kapıyı fazla aralayark sulandıranlar arasında pek fark görmüyorum o yüzden herkes bu satırlardan kendi payına düşeni alsın.

Bir misalle açalım: insan hayatı boyunca bir minareye tırmanıyor gibidir ve öyle olmalıdır. Minarenin şerefesine ulaştığı an ise onun ölüm anıdır. Onun için insan şerefeye ulaşıncaya kadar sürekli hep bir basamak merdiven atlamaya bakmalıdır. Hep daha yukarı, daha yukarı, daha yukarı demelidir. Bir başka tabirle o bir “hel min mezid” kahramanı, devamlı araştıran, ilerleyen, tahkikatta bulunan, ilimde, fikirde, marifette derinleşen, ama bir türlü doyma bilmeyen bir yolcu gibi olmalıdır. Tıpkı Ayetü'l-Kübra'daki seyyah gibi. Çünkü bizim bu tür yenilenmeye ihtiyacımız var. Herkesin, ilim erbabının da, erbab-ı tarikatın da ihtiyacı var.

Burada bir hakikatin unutulmaması lazım: dini duygu, düşünce ve pratiklerimiz de her şeyin aslına yani dinin temel kaynaklarına, edille-i şer'iyyenin esaslarına dayansa da -ki bunlar Kitab, Sünnet, bir manada icma, bir manada fukahanın hâlisane yaptığı içtihatlardır- şartların ve konjönktürün meseleyi sunma açısından müessiriyeti de inkar edilmemeli. Zira şartlar ve konjönktür insanın üslubuna aksettiği gibi insanın karakteri, tabiatı ulaşılan sonuçlarda ciddi rol oynar. Mesela teknolojik gelişmeler müceddidin dimağını etkiler. Dolayısıyla müceddit kendi çağının davetçisi, ya da bir “nezir-i üryan”ın her çağdaki izdüşümüdür.

 

Ukbâ isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Konuyu Beğendin mi ? O Zaman Arkadaşınla Paylaş
Sayfayı E-Mail olarak gönder