|
Teşkilat Sorunları
Merhabalar, özellikle Demokratik Açılım meselesine uygun bir vaziyet olduğu için yazımı bu konunun altına yazmaya karar verdim.
Ben Eskişehir İl Gençlik Kolları Yönetim Kurulu üyesiyim. Bugün itibari ile görevimden istifa etmiş bulunmaktayım. Beni istifaya götüren sebepleri sizlerle paylaşarak topluma karşı şahsi görevimi yerine getirmek istiyorum.
Bundan yaklaşık 6 ay önce Eskişehir Gençlik Kolları'na büyük bir heves ile başvurdum. Kendi partim için elimden geleni yapmak ve sahada çalışarak Milli Birlik düşüncesini her insana, her haneye anlatmak istiyordum. İçimde okadar büyük bir heves vardı ki, Başbakan'ımızın sırtında olan ağır yükü bir nebze olsun azaltmak, Eskişehir'i Ak Parti'ye kazandırmak ve partili arkadaşlarla tanışarak farklı bir bakış açısı elde etmek ilk hedefimdi.
Teşkilatın ilk yönetim kurulu toplantısında gündem maddeleri okunmuş özellikle demokratik açılımı bütün insanlara anlatmak gereği özellikle vurgulanmıştı. Toplantının ardından vaktim oldukça partiye gidiyor, oradaki arkadaşlarla demokratik açılım üzerine sohbetler ediyorduk. Ancak Kürt vatandaşlarımız için niçin açılım yapacağımız hakkında çoğunun hiçbir fikri yoktu. Dersim Katliamı gibi CHP'nin gündeme taşıdığı bir konuyu bile araştırmaktan aciz kalmış, niçin kınanması gereken bir olay olduğu hakkında hiç bir fikri olmayan bir Ak Gençlik vardı karşımda.
Bir sonraki hafta yine toplantı günü gelmişti. Toplantı yine vurgularla geçti, Genel Merkez'den gelen dış gündem konularının okunmasından başka bir sunum ile karşılaşmadım. Hakeza bu 4-5 hafta boyunca böyle devam etti. Düşünme,fikir beyan etme,münazara yapabilme gibi bir istek yoktu kimsede. Ne Yönetim Kurulu ve Yürütme Kurulu Üyelerinde, ne de Başkan'da. Biz siyaseti dışarıdaki insanlarla yapacağız sanıyordum, Ak Parti çatısı altında toplanmış bizler başka türlü olmalıydık, daha çok irdelemeli, daha çok fikir alışverişi yapmalıydık. Artık harekete geçmeli, birşeyler üretmeliydik Partimiz için. Ama meğerse toplantı adabına uygun değilmiş bunlar sonradan öğrendim Başkan'dan.
Baktım ki olacak gibi değil,ilk toplantı da söz istedim ve münazara yapabilmemiz için kendimi yetiştirmemiz gerektiğine,bunun içinde her hafta dünyayı etkilemiş bir olayın,kurumun yada kişinin araştırılarak yönetim kurulunda konuyu araştıran arkadaşımız tarafından arz edilmesini istedim.
Ancak gelecek haftada bu konuda bir gelişme yaşanmadı.Bende gece uyumadan hazırladığım 50 adet konuyu ertesi gün Başkan'ımızla konuşarak kendisine sundum,özellikle Kürt Meselesi'nin Başkan'ın ağzından anlatılması daha bir değerli olacaktı. Mesela Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı için önerdiğim konu ''Türkiye Hukuk devleti mi,kanun devleti mi? '' idi. Başka bi örnek olarak Teşkilat Başkanı için ''Mit ve Jitem'' konusunu önermiştim çünkü Genelkurmay'dan Jitem denen bir kurumun olmadığı açıklaması gelmişti ve bunun ne anlama geldiği ancak bu şekilde anlaşılabilir yorumlanabilirdi. 11 Eylül saldırılarından,Suriye ile vizelerin kalkmasından kaynaklanan ''Suriye ile geçmiş ilişkilerimiz'' konusuna kadar bir çok farklı konuda önermiştim. Bunların yanında, kişisel gelişim için Manevi konular ve yaşadığımız dünyayı kavrayabilmek için farklı bilimsel konular tespit etmiştim. Başkana bunları bir dosya halinde sunmuştum. Çünkü biyoloji,fizik,kimya bilmeden evren ve dünya anlaşılamazdı, felsefe ve din bilmeden gönül dünyası ferahlatılamazdı. İnsan kendini bilmeden,kendine iyilik yapamadan,başkalarına yapamazdı.
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen,
Ya nice okumaktır.
diyen Yunus Emre'ye hakaret etmek olurdu boş bilgilerle, kulaktan duyma sözlerle konuşmak. En kötüsü Başbakanımız Recep Tayyip ERDOĞAN'a destek olabilecek, gerekli donanıma sahip bir Ak Genç olunamazdı bu şekilde.
Bunları Başkan ile de konuştuk çerçeveli bir biçimde. Bana parti toplantılarında bunları konuşmanın zamanı ve yeri olmadığını söyledi. Eğer Gençlik Kolları olmasaydı bence de söylediğinde haklıydı ancak belli bir olgunluğa daha yeni yeni ulaşmış,30'unu geçmemiş,üniversite de öğrenci olan,yada yeni mezun olan bizlerin,her konuda bilgili ve donanımlı olmasını beklemek ne kadar yanlış ise, sadece koltuk doldurmak için bir araç gözüyle bakmak bir o kadar yanlıştır.
Haftalar birbirini kovalıyor ve ne benim verdiğim 50 konu hakkında bir konuşma geçiyor toplantılarda ne de farklı bir gelişme oluyordu. Bende özellikle yürütme kurulu'nu eleştirmek ve yönetim kurulu üyelerine sundukları (daha doğrusu sunamadıkları) bilgilerin eksikliğini anlatmak, Eskişehir'in Ak Parti için önemini vurgulamak için 4 sayfalık bir eleştiri yazısı yazdım yönetim toplantısında okumak üzere.
Ancak bu konuda konuştuğum Başkan, okumamamı istedi,çünkü daha birbirimizi tanımadığımızı zamana ihtiyacımız olduğunu söyledi. Haklıydı belki,ancak benim amacım bu şekilde arkadaşlarımızda bir farkındalık oluşturmaktı. Beni sevmeyeceklerdi böylece ancak eksiklerini acımasızca dile getiren birini karşılarında görünce silkinip kendilerine geleceklerdi. Kazanan Ak Parti olacaktı ben kaybetsem bile...
Bu girişimimde karşılıksız ve etkisiz kalınca öylece koltuk doldurmaya devam ettim bir müddet daha. Ancak farkettim de yönetim içerisinde Demokratik Açılımı konuşan, Terör'ün bitmesi için dağa çıkan insanların çıkış sebeplerini bilmek gerektiğini vurgulayan ben bölücü oldum. Ak Parti'nin sadece Müslümanları kucaklayan bir parti olmadığını,dinsiz de olsa,ateist de olsa,yahudi de olsa Türkiye sınırları içerisinde yaşayan her vatandaşını en başta insan olduğu için kucaklayan bir parti olduğunu söyleyen ben dinsiz oldum partili arkadaşlarımın ve Başkan'ın gözünde. Niçin bu kadar dar kalıplar içinde kaldıklarına hala bir anlam verebilmiş değilim. Hatta bana dinimi soran,Ay-yıldızlı bayrağı bayrak kabul edip etmediğimi soran yürütme kurulu üyesi arkadaşlarım bile oldu.
Ve sonunda bir toplantı da bir arkadaşımız münazara tarafları oluşturulup tartışılması gerektiğini söyledi.Ancak bunu söyleyen arkadaşımız bir partili bir muhalefet tarafı olsun dediği için neredeyse linç edilecekti.Muhalafet olamazmış bir taraf,partide bölünme olurmuş falan filan.İnanamadım gözlerime ve duyduklarıma bir kez daha.Arkadaşı o halde görünce söz isteyip konuşmak için ayağa kalktım,öneriyi sunan arkadaşın amacının sandıkları gibi bölünme yaratmayıp bize beyin jimnastiği yaptıracağını çevreyi,Türkiye'yi ve Dünya'yı anlamakta daha yararlı olacağını söyledim.Hepimizin Ak Parti'li olduğunu ancak en nihateyinde insan olduğumuzu ve farklı fikirlere sahip olabileceğimizi söyledim.Toplantıdan sonra 6-7 arkadaşım yanıma gelerek aynı durumdan muzdarip olduklarını,sadece koltuk doldurmaya gelmediklerini ve Ak Parti için aktif çalışmak için yer aradıklarını söylediler bana.Ancak buradaki ortamı gören arkadaşlarımın gönüllerindeki Ak Parti'nin kaybolmak üzere olduğunu görmek,''ya biz bu partiye uymuyoruz,yada bu parti bize uymuyor'' sözlerini işitmek beni çok üzdü. Partideki görevimde kalarak bu arkadaşlarıma destek olmak isterdim ancak benim perspektifim çoktan belli olmuş, partiden zaten dışlanmıştım. Bizler gibi AK GENÇLERİ siyasetten soğutan zihniyetin yanlışlığı ,daha önce de ben gibi kalbi kırılarak Eskişehir'i sahipsiz bırakan gençlerin var olabileceği düşüncesini taşıyan ben,İnsanları din,dil,ırk ayrımı yapmadan kucaklayamayan bir teşkilatın ne Başbakanımıza ne de ülkeye yararlı olabileceğini düşünüyorum. İşte bu yüzden görevimden istifa etmeye karar verdim.
Bilgilerinize arkadaşlar...
Niçin Ak Parti tabanı milliyetçi ve dinci bir tutum içerisinde ve ''öteki''ni yoksaymak için yer arıyor.Bizim gibi düşünen gençleri bu konuda tartışmaya ve artık bilinçaltımızda yer alan kimlik ve din anlayışlarımızı bir kez daha gözden geçirmeye davet ediyorum...
saygılarımla...
|