Tekil Mesaj gösterimi
Alt 04-04-2010, 17:14   #5
Kullanıcı Adı
montenegro
Standart
Mektubun devamında çıkış yolunu da gösterir:

«Sâlisen: Size karşı elbette çok cihetlerde dâhilî ve haricî muarızlar var. Ben dünya ve siyasetin haline bakmadığım için bilemiyorum. Fakat beni bu senede çok sıkıştırdıkları için mecburiyetle sebebine baktım ki, size karşı bir muarız çıkmış.

Eğer o muarız mükemmel bir reis bulup hakaik-i imaniye namına çıksa idi, birden sizi mağlub ederdi.

Çünki bu milletin yüzde doksanı, bin seneden beri an'ane-i İslâmiye ile, ruh ve kalb ile bağlanmış. Zahiren muhalif-i fıtratındaki emre, itaat cihetiyle serfüru' etse de kalben bağlanmaz.

Hem bir müslüman, başka milletler gibi değil. Eğer dinini bıraksa anarşist olur, hiçbir kayıd altında kalamaz; istibdad-ı mutlaktan, rüşvet-i mutlakadan başka hiçbir terbiye ve tedbirle idare edilmez. Bu hakikatın çok hüccetleri, çok misalleri var. Kısa kesip sizin zekâvetinize havale ediyorum.

Bu asrın Kur'ana şiddet-i ihtiyacını hissetmekte İsveç, Norveç, Finlandiya'dan geri kalmamak size elzemdir. Belki onlara ve onlar gibilere rehber olmak vazifenizdir.
Siz, şimdiye kadar gelen inkılab kusurlarını üç-dört adamlara verip şimdiye kadar umumî harb ve sair inkılabların icbarıyla yapılan tahribatları -hususan an'ane-i diniye hakkında- tamire çalışsanız, hem size istikbalde çok büyük bir şeref ve âhirette büyük kusuratlarınıza keffaret olup, hem vatan ve millet hakkında menfaatli hizmet ederek milliyetperver, hamiyetperver namına müstehak olursunuz.
» (Emirdağ Lahikası-1: 219)

Bediüzzaman Hazretlerinin ikazlarına kulağını tıkayan Halk Partisi 1950 seçimlerinde şiddetli bir tokat yediği halde yine ders almamış ve şer cereyanının dinsizliğine alet olmaya devam etmiştir. 27 Mayıs ihtilalini netice veren herkesin bildiği tarzını sürdürmüştür.

Bediüzzaman Hazretleri bir derece ehven olan demokratların din adına, Kur’an adına korunmasını istemiştir. Demokratları da kendi devirlerinde Halk Partisinin memurları tarafından din aleyhinde icraat yapan, Halkçıların fitnelerine karşı ikaz etmiştir. Demokratlar devrinde bir risaleyi halkçılar hesabına yasaklamaya çalışan halkçı memurlar için der ki:

«Sâniyen: Bu mes'elenin gayet sinsi ve gayet gizli hakikatı şudur: Üstadımız manen ve maddeten Demokrat Parti'ye yardım için talebelerini hafifçe teşvik etmişti. Bunu Halk Partisi'nin muannid müstebidleri anladıkları için, manasız bahane ile habbeyi kubbe yaparak bu muameleyi yaptılar. Yoksa her tarafta bu kitablar posta ile alınıp veriliyor ve buraya da İstanbul'dan, başka yerlerden geliyor ve ilişilmiyordu. Bu vaziyet çok dessasane ve ümid edilmeyen bir plândır.

Sâlisen:
Zülfikar'daki mevzuubahis iki âyetin tefsirinden bin misli bir muhalefetle halen matbuatta eski hükûmete hücumlar yapılıyor ki, şimdi o âyetlerin tefsiri zerre mikdar bir suç olamıyor. Bundan da anlaşılıyor ki, bu muameleler Halk Partisi hesabına yapılmakta devam edilen keyfî işlerdir. Ve Halk Partililerin “Saltanat Demokratlarda ise, hüküm ve icraat ve iktidar bizdedir”diye olan iddia ve vehimlerinin bir nümunesidir.” (Emirdağ Lahikası-ll sh: 22)
montenegro isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla