Benim gördüğüm manzara şu:
Türkiye dış politikası, Abdülhamid döneminden beri sürdürdüğü “rasyonel”, yani akılcı çizgisinden çıkıp, tam anlamıyla bir “duygular imparatorluğunun” emrine girdi.
“Duygu imparatorluğu” çok cazip ama çok tehlikeli bir şeydir.
İnsanın akli melekelerini etkiler.
Üç gündür yapılanlara bakıyorum.
Neredeyse, kendi elimizle İsrail’in savunma dosyasını hazırlıyoruz.
Dün hükümete yakın Sabah Gazetesi’nin manşetine bakıyorum.
“Gaza’dan dönüş”.
Gazze’yi “Gaza” olarak yazmak, bir yazıişleri zekâsı olarak görülebilir.
Ama yardım gemisinin gerçekten “insani” bir niyeti varsa, bu manşet ona hizmet mi ediyor, yoksa ihanet mi?
Cevabı ben vermeyeyim.
Ferit Devellioğlu’nun “Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat”inin 337’nci sayfasında “Gazâ” kelimesinin karşısında, tek bir cümle var:
“Din uğruna savaş.”
Allah aşkına o gemi oraya “din uğruna savaş” misyonu ile mi gitti?
E hani niyet sadece “insani yardımdı”.
Şimdi siz İsrailli olsanız, bu manşeti savunma dosyanıza koymaz mıydınız?
Unutmayın, sizin “psikolojik savaş” uzmanınız varsa, onların da var.
Gemide bulunanlar çektikleri fotoğrafları basına dağıtmışlar.
Fotoğraflardan biri başı gözü yarılmış bir İsrailli askeri gösteriyor.
Bu fotoğraf hangi amaçla dağıtılmış?
“Bakın biz İsrailli askere bile insanlık yapıyoruz, tedavi ediyoruz” demek için mi?
İyi ama bir başkası, “O askerin kafasını kim yarmış” diye sormayacak mı?
yorumsuz
Ertuğrul Özkök
|