06-08-2010, 01:12
|
#2
|
|
Netice itibariyle, canlı cansız her varlık kendine has diliyle, şekliyle, düzen ve sanatındaki mükemmeliyetle sanatkârını tanıtır ondan övgüyle bahseder. İsra sûresinin 44. âyeti bunu çok güzel ifade eder: “Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, Halîm olandır, bağışlayandır.”
Bu ve benzer âyetlere tercüman olan Risale-i Nur’larda bu hususa şöyle dikkat çekilir: ‘Bu harika yıldızlar, bu muhteşem güneşler, aylar, Sen’in mülkünde, Sen’in semâvâtında, Sen’in emrinle ve kuvvetin ve kudretinle ve Sen’in idare ve tedbirinle düzenlenip görevlendirilmişlerdir. Bütün o harika varlıklar, kendilerini yaratan ve döndüren ve idare eden bir tek Yaratıcı'yı tesbih ederler, tekbir ederler, bu durumlarıyla Sübhânallah, Allahuekber derler. Ben dahi onların bütün tesbihatıyla Sen’i takdis ederim.’
Kâinatın derinliklerindeki bir galaksinin fotoğrafına, deniz kenarında gezerken gözümüze ilişen bir deniz kabuğuna, veya bahar günlerinde etrafımızda açan bin bir türlü çiçeğe, onları yaratan Sanatkâr hesabına bakabilirsek, ‘Kim bir saat tefekkür ederse bin yıl nafile ibadet sevabı alır.’ hadîsinin işaret ettiği ufku yakalayabiliriz.

|
|
|