|
b. İç Sebepler
1-Fıkıh İlmini Zamana Uydurma İhtiyacı
Fıkıh ilmi, klâsik tasnif ile, İbadet, Münakehat (âile Hukuku), Muâmelat (Borçlar H., Eşya H., Ticaret H.), Ukubat (Ceza H.) kısımlarına ayrılıyordu. Bu bölümlerden münakehat ve muâmelat, Batı ülkeleri hukukunda, Medenî Hukuk olarak isimlendiriliyordu. Ticaret ile ilgili hükümler ise, Ticaret Hukuku olarak tanzim edilmişi. Hem Medenî Hukuk hem de Ticaret Hukuku, kendi içlerinde pek çok alt dallara ayrılmıştı. Aslında sonsuz bir deniz olan fıkıh ilmi zamanın değişmesi ile ortaya çıkan yeni problemlere çözüm bulmak için yeterliydi. Yapılması gereken, klâsik fıkhın, zamanın doğurduğu bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde düzenlenmesi ve kanunlaştırılmasıydı. Mecelle bu ihtiyacı karşılamak için hazırlanan ilk Medenî Kanun olmaktadır. 15
2-Mahkemeler ve Mahkemelerin Uyguladıkları Hukuk Kuralları Arasında Uyum Sağlama İhtiyacı
O dönemde çeşitli mahkemeler ve farklı kanunlar arasında uyum yoktu. Halbuki adaletin sağlanması için bu uyumun bulunması gerekiyordu. Meselâ, Temyiz Mahkemesi hâkimleri, önlerine gelen davalarda İslâm Hukukuna vâkıf olmadıkları için, doğru hükümler veremiyorlardı. Benzer şekilde Ticaret Mahkemeleri, ticarî davalarda Ticaret Kanunu’nu uygulamakla beraber ticaretle ilgili olmayan hususlarda, hangi kanuna göre hüküm vereceklerini bilemiyorlardı. Ticaret Kanunu, Fransız menşe’li olduğu için diğer hususlarda da Fransız Medeni Kanunu’na göre hüküm vermek isterseler de bu mümkün değildi. Çünkü Fransız Medeni Kanunu, Osmanlı Devleti tarafından resmî bir kanun olarak kabul edilmemişti. Şer’i Hukuka göre karar vermek isterseler, fıkıh bilmiyorlardı. İşte hem Temyiz Mahkemesi hem de Ticaret Mahkemesi üyelerine, muâmelatla ilgili hususlarda uygulayabilecekleri bir kanun gerekli idi. Mecelle bu ihtiyacı giderecekti.16
3-Şer’iye Mahkemeleri Hâkimlerinin Fıkıh Kitaplarından Hüküm Çıkarmada Zorlanmaları
İslâm Hukukunda, içtihat içtihadı nakzetmediği için, asırlar boyunca herhangi bir konuda sayısız görüşler ileri sürülmüştü. Bu görüşlerin içinden en uygununu, hâkimlerin bulup çıkarmaları çok zor idi. Kaldı ki, zamanın değişmesi ile, örf ve âdete dayanan hukukî görüşlerin de değişmesini gerektiriyordu. Buna karşılık, hâkimlerin bu değişmeleri göz önünde bulundurarak yeni hükümler vermeleri imkânsız gibi idi. Hâkimlerin bu uçsuz bucaksız fıkıh denizinde boğulmalarının önlenmesi için, kanunî bir düzenleme yapmak gerekiyordu Bu kanun, ihtilaflardan uzak ve en uygun görüşleri ihtiva eden, kolay anlaşılır bir kanun olmalıydı. Böylece, hem Şer’iye Mahkemeleri kadıları bu kanunu kolaylıkla davalara uygulayabilirlerdi. Hem de Temyiz ve Ticaret Mahkemesi üyeleri, gerekli olan hususlarda tabi olacakları, dine uygun bir kanuna sahip olacaklardı.17
II. MECELLE’NİN HAZIRLANIŞI VE SİSTEMİ
A. MECELLE’NİNHAZIRLANIŞI
Divan-ı Ahkâm-ı Adliye18 nezaretinde, Medenî Kanun ihtiyacını karşılamak konusunda doğan ihtilaf sonucunda, Ahmed Cevdet Paşa’nın başını çektiği grup galip gelerek Hanefi fıkhının en uygun görüşleri alınarak bir kanun hazırlanmasına karar verilmişti. Kanunu hazırlamak üzere bir komisyon kuruldu ve başkanlığına Ahmed Cevdet Paşa getirildi. Bu komisyonda, zamanın en ileri gelen hukukçuları Ahmed Cevdet Paşa tarafından toplandı.19
Mecelle, asıl olarak Nizamiye Mahkemeleri’nde uygulanmak için hazırlanacaktı. Şer’îye Mahkemeleri için değildi. Mecelle cemiyeti çalışmalarına başladığı zaman, karşısında iki muhalif cephe buldu. Birincisi, Ahmed Cevdet Paşa’nın ‘müteferniçler’ dediği, Fransa sempatizanları. Bunlar Fransız Medenî Kanunu’nun alınmamasını hazmedemedikleri için, Mecelle cemiyetinin faaliyetlerine karşı çıkıyorlardı. İkincisi ise, Şeyhülislâm Kezubi Hasan Efendi’nin merkezinde bulunduğu ve Mecelle cemiyetinin kendilerine bağlı olmasını hazmedemeyen kimseler. Bu iki muhalif grup, Mecelle cemiyeti ve Ahmed Cevdet Paşa’yı hiç rahat bırakmıyorlardı. Ahmed Cevdet Paşa bu iki grupla sonuna kadar mücadele etti. Zaman zaman Halep, Yanya gibi vilayetlere vali olarak tayin edilip, İstanbul’dan uzaklaştırıldı. Bu uzaklaştırmaların başlıca sebebi Mecelle’yi hazırlamasını istemeyen, Fransız sempatizanları ve Şeyhülislâm ekibinin siyasî baskıları idi.
Ebu’l-Ula Mardin, Cevdet Paşa’nın Mecelle’yi hazırlamasını dört devreye bölmektedir:
1.Cevdet Paşa’nın Mecelle’yi tedvine başlamasından, Bursa Valiliği’ne kadar ki dönem.
2.Mecelle cemiyeti’nin başkanlığına ikinci defa getirilişinden, Maraş Valiliğine kadarki dönem.
3.Maraş dönüşünden Yanya Valiliğine kadarki dönem.
4.Yanya dönüşünden Mecelle cemiyetinin ilgasına kadarki dönem. 20
Mecelle Cemiyeti, 1868 1889 yılları arasında faaliyet göstererek, Mecelle’yi hazırlamıştır. II. Abdulhamit Hân’a yapılan asılsız bir ihbar yüzünden de kapatılmıştır.
Mecelle, 1926 yılında İsviçre Medenî Kanunu kabul edilinceye kadar, 57 sene tatbik edilmiştir. Bunun yanında Osmanlı Devletinden ayrılmış olan ülkelerde de yakın zamana kadar uygulanmaya devam etmiştir. Arnavutluk’ta 1928, Lübnan’da 1932, Suriye’de 1949 ve Irak’ta 1953’te yürürlükten kaldırılmıştır. Eski Yugoslavya’nın Müslüman bölgelerinde ise şuf’a ile ilgili maddeleri uygulanmaya devam edilmiştir. Bugün Kıbrıs, İsrail ve Ürdün’ün Medenî Kanunları’nın esası Mecelle’dir.21
|